• İstanbul 12 °C
  • Ankara 11 °C

Vehbi Başer: Türkçenin Zenginliği Meselesi

Vehbi Başer: Türkçenin Zenginliği Meselesi
Zaman zaman, dilimizin neye yetip yetmediği konusunda kamuoyunu da meşgul eden tartışmalar hararet kazanır.

Bu tartışmalar, mesela Türkçe'nin bilim ya da felsefe dili olup olamayacağı münazaralarından alevlenebileceği gibi, yabancı dil eğitiminin nasıl yapılması gerektiği, ya da yabancı dille eğitim yapılmasının ne derece isabetli olduğu gibi sorunlar etrafında da alevlenebilmektedir.

Asıl sorunumuz, zenginliğini tartışmadan önce, Türkçe dediğimiz dil varlığının herkes açısından aynı şeye işaret edip etmediği ile ilgili görünüyor. Bu bakımdan neredeyse hepimiz, bilinç dışı bir kabulün tahakkümü altında konuşur gibiyiz. Buna göre, dilimize yabancı dillerden geçmiş kelimeleri kullanmamızda sakınca görelim ya da görmeyelim, bu kelimelerin Türkçe olmadığında neredeyse hemfikiriz. Oysa, köken olarak ister kendi dilinize ait olsun, isterse bir başka dilden geçmiş olsun, bir dilde kullanılan tüm kelimeler o dilin dil varlığına dahildir. Öz-Dilci sözlükçü bakış açısı, bir dilin dil varlığını sadece kelimelerden ibaret gören bir opaklık ve takıntılı bir marazilikle "kelimelerin etnik ya da milli kökenleri"ni dert edinmektedir. Nitekim bu sebeple, dilimizde yüzyıllarca kullanılmış ama Türkçe kökenden gelmeyen kelimelere karşı bir lingo-klast uygulanarak Türkçe'nin cârî dil varlığı "şimdi benzedin kuşa" misali ağır bir budamadan geçirilmiştir.

Bu cinayeti işleyenler, bu gayet büyük devrim sonunda bir gün elimizde mis-millî ya da up-ulusal bir Türkçe olacağını sanıyorlardı. Halbuki, bir yandan her kelimenin bir eskisi, bir öz-Türkçesi bir de Batı dillerinden dilimize geçmiş olanı olmak üzere üçü ayrı titreyen bir sözlük hipermetropisi yarattılar; öbür yandan da, dildeki nüansları yok ederek, bu "yeni Türkçe"yi konuşan kitleleri, herhangi bir yabancı dili öğrenemeyecek kadar dil kötürümü bir zavallılığa mahkum ettiler. Türklerin bir yabancı dili öğrenme konusundaki eski şöhretine, bir de bu kötürümlük ilavesi, Türkiye'de yabancı dil öğretiminin çok uzun bir eğitim sürecinin sonundaki "genel başarısızlık"ı bir tür kadere dönüştürmektedir. Yabancı dil eğitiminin Türklerin zihnine kazıdığı en maksimal öğrenme, "bu gavurca öğrenilemez bir şey"den ibarettir. Daha vahimi ise "lingo-klast"tan arta kalan bugünkü Türkçemizin, nüansları aktarmaktan büsbütün aciz ve o "üçü ayrı titreyen" kelimeler keşmekeşi sayesinde, Yabancı dillerde yazılmış herhangi bir akademik ya da entelektüel metni, değil aslına sadakatle, meramını kabaca ifade edecek kadar bile bu yabancı dillerle karşılaştırılabilir bir dil zenginliğinden mahrum bulunmasıdır.

Devamı: http://fikircografyasi.com/makale/turkcenin-zenginligi-meselesi

Bu haber toplam 283 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim