Aslında yaşanılan bütün zorluklara karşılık Tunus halkının elinde şu anda paha biçilmez bir servet var: Demokrasi ve özgürlük. Bunun bütün sorunların üstesinden gelmek için en temel şart olduğu konusunda yüksek bir bilinç var.
Tunus’un Arap Baharı sürecinde bütün devrim korsanlarına karşı devrimi rayında tutma konusunda ortaya çok başarılı bir tecrübe koymuş olduğu açık bir gerçek. Bir modele dönüşen bu tecrübenin ortaya konmasında Raşid Gannuşi’nin süreci bilgece yönetiminin çok büyük bir rolü olduğu da biliniyor. Onun tarz-ı siyasetinin doktora tezlerine, araştırmalara konu olacak bir model oluşturmuş olduğunu ve bu konuda çok şeyler yapılmış olduğunu da söylemiştik. Muş Alparslan Üniversitesinden Dr. Ahmet Gökçen’in “Bir Sosyal Hareket olarak Nahda” başlıklı tezi ilk anda aklıma geleni.
Gannuşi hiç kuşkusuz çağdaş İslami siyaset düşüncesi içinde teorik yaklaşımlarıyla pratiği birleştirebilmiş bir mütefekkir siyasetçi. Pratiği teorilerinin bir uygulaması gibi ortaya koyuyor, teorilerini de pratiğinden besleyerek İslam siyaset düşüncesinde bir çığır açıyor. Bazı oryantalistlerin İslamcılara atfedebileceği klişe türünden tiplemelere hiç uymuyor. Uymadığı için konuşmalarıyla, söylemleriyle çok şaşırtıyor. Demokrasi diyor, laiklik diyor mesela. Belki sadece oryantalislere değil bazı İslamcılara da çok şaşırtıcı gelecek, hatta bazılarının ifrit oldukları kavramları kullanmaktan çekinmiyor. İşin ilginç tarafı bu kavramları duyan oryantalistler de, o sözümona İslamcılar da Gannuşi’yi, kendi bildikleri İslam’dan veya İslamcılıktan “sapmış” görmekte birleşiyorlar.
Devamı: https://www.yenisafak.com/yazarlar/yasinaktay/tunus-bir-muzakereci-demokrasi-deneyimi-mi-2048984
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.