Çünkü onun tefekkür dünyasına, sunum tarzına, şiir kudretine, en çok da ahlâkına, vicdanına, mertliğine, insanlığına ihtiyacımız var…
Âkif demek salt şiir ve san’at demek değil, Âkif demek, öncelikle sapasağlam bir iman demektir, ahlâk demektir, onun “Asım’ın nesli” olarak özetlediği “model insan”a ihtiyacımızı vurgulamak demektir…
Binaenaleyh, Âkif’i konuşmak, ihtiyacımız olan “insan”a ulaşmak için adımlar atmaktır. Çünkü Âkif, “insan”ı “Ahsen-i takvim” sırrıyla hayatın merkezi sayan ve “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” anlayışını hayat felsefesi yapan idrakin,aşiretten devlet çıkaran “inşa”nın, “İ’lâ-yı kelimetullah”a kendini adayan “ihya”nın ürünüdür…
Böyle olmakla birlikte, bizim dindar camianın bir kısmı, Sultan II. Abdülhamid taraftarlığı sebebiyle Âkif’i eleştiriyor. “Eleştiri” kelimesi hafif kalır, âdeta yerle bir ediyor!
Abdülhamid taraftarlığı öylesine abartıldı ki, rahmetli Necip Fazıl’ın, insafsız ve vicdansız saldırılara karşı çıkma adına geliştirdiği “Ulu Hakan-Cennetmekân” şeklindeki tanımlamalarının da ötesine geçip, o dönemde Abdülhamid Han aleyhtarlığı yapan herkese, neredeyse “kâfir” damgası vuruluyor.
Mehmed Âkif de bu “ifratçı” yaklaşımlardan nasibini aldı ve İstiklâl Marşı şairimiz, büyük meziyetlerine, ilmine, irfanına, imanına, faziletine, gayretine, vatanseverliğine rağmen, “kötü adam” oluverdi.
Devamı: https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/yavuz-bahadiroglu/sultan-abdulhamid-ve-mehmed-akif-30815.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.