Dünyanın bir yerinde Müslümanla kâfir harp hâlindeyken sadece yazı yazabilmek utanç verici bir şey… “Elimizden bir şey gelmiyor ki…” Doğru mu bu? Nefsimiz bizi ne kadar da kolay kandırıyor… Hiç olmazsa söylemeyelim bari… Ayıbımıza delil aramayalım hiç olmazsa. Susalım ve utanalım. Bu daha asil…
Zorlama tahliller, sulu göz cümleler, kendi kendini gaza getiren özsüz ifadeler… Sonra da akşam yastığa huzur içinde baş koymalar; çünkü vazîfe yapıldı(!)
Şimdi bu hakikati yerine koyduktan sonra… Sözü kendimizden başkalarına söyletelim. Bir çeşitleme:
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
(Sezai Karakoç, Mona Roza)
Allâhuekber!
Ben rükû'dayım, tetikte mavzer.
Allâhuekber!
Ak alnım secdede, tetikte mavzer.
Allâhuekber!
Ben kıyamdayım, tetikte mavzer.
Allâhuekber!
Ben rükû'dayım, tetikte mavzer.
Allâhuekber!
Ak alnım secdede, tetikte mavzer.
(Dilaver Cebeci’nin Kandehar Dağlarında Sabah Namazı şiirinden)
Sataşmak isterse herhangi gavur:
- Vur! ALLAH aşkına vur!
(Abdurrahim Karakoç, Vur Emri)
Zulüm bitsin dünyada akmasın masum kanı
Anaların, eşlerin artık yanmasın canı
Atıp kaçırmak için pusudaki şeytanı
No'lur ellerimizi TAŞ'a muhtaç eyleme
(Abdurrahim Karakoç, Yakarış)
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
(Necip Fazıl, Sakarya Türküsü)
…
Bize güç ver... cihad meydanını,
Pehlivansız bırakma Allah'ım!
Kahraman bekleyen yığınlarını,
Kahramansız bırakma Allah'ım!
Bilelim hasma karşı koymasını,
Bizi cansız bırakma Allah'ım!
Yarının yollarında yılları da,
Ramazansız bırakma Allah'ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma Allah'ım!
Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız;
Ve vatansız bırakma Allah'ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah'ım!
(Ârif Nihat Asya)
Kalk yiğitim, yine dağbaşını duman aldı...
Parçalandı bir kıtanın toprakları,
Aslan payını aslan olmayan aldı...
Kalk yiğitim, yine dağbaşını duman aldı.
Tulgalı, tulgasız başlar alayı...
Kanadlı, kanadsız kuşlar...
Aşılmamış dağlar, çıkılmamıs yokuşlar...
Dağları, taşları akar sulariyle
Şu tanıdık toprakta
Bir büyük dünya parçası
Fatihini aramakta.
Dünyayı ahretten ayıran
Duvarları yık da gel,
Ay doğar gibi, gün doğar gibi
Şu kıpkızıl ufuktan çık da gel!
…
(Ârif Nihat Asya)
CİHADIN “YAZMAK”TAN FARKLI ANLAŞILDIĞI ZAMANLARDAN…
Dadaloğlum yarın kavga kurulur
Öter tüfek davlumbazlar vurulur
Nice koç yiğitler yere serilir
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir
(Dadaloğlu)
Köroğlu düşer mi yine sanından,
Ayırır çoğunu er meydanından,
Kırat köpüğünden, düşman kanından
Çevrem dolup şalvar ıslanmalıdır.
(Köroğlu)
Karşımda durana kalmaz kararım
Doğrulup gelene yoktur zararım
Ya şehitlik ya gazilik dilerim
Gelsin döğüşelim Bolu Beyleri
(Köroğlu)
Gele cümle leşker, beri gel beri
Koyalım bu yola can ile seri
Çamlıbel Dağı'na dönmezem geri
Kalırsa bu iller taş taş üstüne
(Köroğlu)
Ve ayağı yere basan bir haber:
Kassam Tugayları 24 İsrail askerini öldürdü…
Yazı bitti… Hâlâ utanıyorum!
22.07.2014
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.