• İstanbul 19 °C
  • Ankara 23 °C

Kavruk-savruk-kıl kuyruk ve uyduruk Türkçe

C.Yakup ŞİMŞEK

Türkçenin şu anki vaziyetini anlatmak için “kavruk-savruk-kıl kuyruk ve uyduruk” sıfatları yetmez; hattâ bunlara “buruk-vuruk-kuduruk” kelimelerini eklesem bile kifâyet etmez. Farz-ı muhâl “Şâir olsam yine tasvîri olur bence muhâl / O perîşanlığı derpîş edemez çünkü hayâl...”

Bin yıllık sözlerin ocağı sön[dürül]dü; muhteşem dil, cin çarpmışa dön[dürül]dü...
Yeni yetişen nesillere atalarının kelimeleri öğretilmiyor. (İlk-orta-lise veyâ üniversite derslerini başarmak, sınıflarını geçmek, tahsîlini bitirmek, devletçe yapılan imtihanları kazanabilmek, mêmur olabilmek vs. için o kelimeleri bilmek şart değil, uydurukçayı bilmekse şart. Öyle ki hayat-memât meselesi... Böylesine bir kendini inkâr / kültürel intihar kamikazeliği ve kepâzeliği başka hangi ülkede görüldü? Gören, duyan varsa bize de haber versin...)
O kelimelerin içinde yaşayan mânâ(mefhum-fehvâ-medlûl-konsept-nosyon)lar, yuvasından atılmış garibanlar gibi oradan oraya savruluyor, susuz-gıdâsız kalıp kavruluyor.
***
1930’larda yapılan “Dil Devrimi” dilin direğini devirdi, beynimizi paçavraya çevirdi. Geçmişin her kelimesine -gûyâ Türkçe- bir karşılık bulunamayınca “götürü” usûle göre hareket edildi: 5-10 kelime yerine 1 (bir) -uydurma- kelime...
Meselâ 1935’te uydurulan “kayra” kelimesi tam 9 (dokuz) kelimenin yerine oturtuldu: himmet, lûtf, atâ, atiyye, kerem, inayet, ihsan, in’am, atıfet. Bunlardan “himmet”in ölmesi için “kayra” dışında tam beş karşılığının daha yazıldığını da hatırlatalım: dürüş, çaba, çalışma, çabalama, dürüşmeKaamûs-ı Türkî’de dört (4) mânâsı olan "himmet"in ilk mânâsı şudur: "kasd, niyet, zihn ü kalple olunan tasaddî." İşte TDK -anlaşılan o ki- "himmet" kelimesine karşılıklar uydurup buydururken bu mânâyı nazar-ı dikkate almamış. Zîrâ  o mânâya uygun bir karşılık bulmamış.
(TDK'ya sormak isterim: “Dil Devrimi”yle ortadan kalkan mânâ(mefhum-fehvâ-medlûl-konsept-nosyon)ları sayıp hesapladınız mı? Onların yok olmasından doğan boşlukları doldurmak için ne yaptınız / yapıyorsunuz? Ama boş yere yorulmayayım; çünkü TDK böylesi suallere ya hiç cevap vermez yâhut “Dil Devrimi”nin böyle bir şey yapmadığını falan geveler. İnanmıyorsanız yukarıdaki suâli aynen kopyalayıp TDK'ya gönderin de görün... Siz asıl şunu bir kenara yazın: Dilimiz üzerinde oynanan büyük oyunlar -ve "büyük" oyuncular- elbet bir gün ifşâ edilecektir. Vatan ve milletin mukadderâtı üstüne oynanan diğer oyunlar gibi... Oynayan oynadı ve oynuyor; siz bu oyunlara bilmeden âlet oluyor musunuz, işte bütün mesele bu...)
Her neyse, çok uzatıp sizi yormayayım. Ama TDK'nın şu "kayra"lı mârifetlerini -kısa da olsa- sayıp yazıyı bitireyim:
TDK, Türkçeyi "kayra"lamak -ve uydurma hamurunu uğralamak- uğruna "himmet" için gösterdiği gayretin yanı sıra "lûtf, atâ, atiyye, kerem, inayet, ihsan, in’am, atıfet" kelimelerinin unutulmasını da sağlamak / sağlama almak istemiş: 1935’in Osmanlıcadan Türkçeye Cep  Kılavuzu'ndan 1978'in Özleştirme Kılavuzu'na kadar, 
"inayet-in'am-atıfet" için birer
"ihsan"
için iki;
"lûtf-
atâ-atiyye" için üçer;
"kerem" için dört
karşılık vermiş.

TDK'nın 1942 model Felsefe ve Gramer Terimleri ise
"İnayeti rabbaniye" yerine "Tanrı kayrası"
"İnayeti rabbaniye mesleği" yerine "Kayracılık"
"İnayeti rabbaniyeye ait" yerine "Tanrı kayral" sözlerini münâsip görmüş.
Bugünkü TDK lügatinde (Güncel Türkçe Sözlük) "inayet, atıfet, ihsan, lütuf, kerem" kelimelerine bakarsanız 1935'teki "öz Türkçe" karşılıklara sonradan başkalarının da ilâve edildiğini görürsünüz. Bunlardan "inayet, atıfet, ihsan" kelimelerinin karşısında hâlâ "kayra" yer alıyor. Ayrıca, "lütuf" ve "ihsan" hâricindekilere "eskimiş" damgası vurulmuş. (Yakında "lütuf" ve "ihsan" da bu damgayı yer, görürsünüz.) 
Peki, şu "atâ, atiyye, in'am" kelimelerini bugünkü TDK "eskimiş" sayıyor mu; onları hangi sözlerle karşılamış acabâ, merak ediyor musunuz?
İşte bunu öğrenmeniz mümkün değil.
Çünkü o kelimelerin kendileri TDK'nın lügatinde yazmıyor, yok...

Demek ki TDK'ya göre bunlar "eskimiş"ten de öte, yâni "ölü..."
Sen bırak, kurumlular habire sakalı saydırsın, kaç asırlık sözlerin ayağını kaydırsın...
Onların "ölü" saydıklarını / sandıklarını sen diriltmeye / yaşatmaya var mısın?.. 
"Varım..." diyorsan, Allah sana"atâ-atiyye-in'am" yağdırsın...
Bu yazı toplam 1425 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim