• İstanbul 15 °C
  • Ankara 14 °C

TDK’nin Atasözleri - 5

C.Yakup ŞİMŞEK

TDK'nin Karıştırdığı Sözler

TDK lügatlerinde atasözleri ve tabirlerimizin hâli perişan... İler tutar yeri yok...
TDK’nin resmî İnternet sitesinden ulaşılabilen Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü’nde 2.396 atasözüyle 11.209 tabir (deyim) birlikte verilmiş ve bunların türleri, altlarına düşülen “Atasözü / Deyim” kayıtlarıyla belirtilmiş. Gelgelelim yüzlerce – belki de binlerce – söz hakkında böyle kayıtlar düşülürken yanlışa düşülmüş... Lügatin bu bakımdan da ehil kişilerce tekrar ele alınıp yeni baştan yazılması şart görünüyor.
Evet, “bu bakımdan da...” deyişim boşuna değil; başka mühim sebepler de var, birkaçını sayayım:
1. TDK’nin İnternet’ten hizmete sunduğu Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, atasözlerinin çoğu için Ö. Asım Aksoy’un (eski TDK’nin) açıklamalarını biraz değiştirip kısaltmış, bozarak nakletmiş.
2. TDK, ataların birçok sözündeki ince mana ve nükteleri anlamamış, atlamış; atasözlerimizi çalakalem açıklamış, yanlış veya eksik anlatmış.
3. Atasözlerini açıklarken ikide bir şaşmış, sık sık ifade yanlışına düşmüş (Yanlış sayılmayacak izahların çoğu da dil bakımından zenginlik ve güzellikten mahrum).
4. Atasözlerimizin hem metni hem açıklamaları için – kendi Yazım Kılavuzu’na bile uymayan – meçhul bir imla ve noktalama sistemi kullanmış.


5. Atasözlerinin bir kısmını tabir(deyim)lerle, tabir(deyim)lerin bazılarını atasözleriyle karıştırmış.
Bu yazımda bu “karıştırma”lara örnekler vereceğim.
***
A. Tabir (Deyim) Olduğu Hâlde TDK’nin Atasözü Saydıkları
TDK’nin resmî İnternet sitesinden hizmete sunduğu Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü’nde geçen birçok söz aslında apaçık birer tabir (deyim) olduğu hâlde bunların altına “Atasözü” kaydı düştüğünü görüyoruz. Aşağıdakiler, bu vaziyette olan sözlerden benim rast geldiklerim: 
açtı ağzını, yumdu gözünü
durdu durdu, turnayı gözünden vurdu
çabalama kaptan ben gidemem
değirmen taşının altından diri çıkar
seninki can da benimki patlıcan mı?
ya bu deveyi gütmeli ya bu diyardan gitmeli
ağzına bir zeytin verir, altına (ardına) tulum tutar
yorgan gitti, kavga bitti
kavga bizim yorganın başına imiş
erkeklik sende kalsın! (TDK bu tabirin açıklamasında ayrıca ifade yanlışına düşmüş: “karşısındakinin yakışıksız davranışına uyup da tatsızlık çıkarma, efendice davran!” diye yapılan açıklama cümlesinde “karşısındakinin” kelimesi aslında “k a r ş ı n d a k i n i n”şeklinde kullanılmalıydı.)
delik büyük, yama küçük
altın tutsa toprak olur (altına yapışsa elinde bakır kesilir)
yemin etsem başım ağrımaz
yel üfürdü, sel (su) götürdü
tıngır elek tıngır saç, elim hamur karnım aç
ver yiyeyim, ört uyuyayım; gözle, canım çıkmasın
babamın adı Hıdır, elimden gelen budur
ustamın adı Hıdır, elimden gelen budur
durdu durdu, turnayı gözünden vurdu
tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş
tencere dibin kara, seninki benden kara
tencere tava, herkeste bir hava
***
B. TDK’nin Hem Atasözü Hem Tabir (Deyim) Saydıkları
Aslında bazı sözler hem atasözü hem tabir (deyim) olarak kullanmaya müsaittir. Bu hususu da güzelce hall ü fasletmiş olan Ö. Asım Aksoy (ve eski TDK) “Deyimle atasözü arasında, sınırda bulunan sözlere dikkat edilmelidir...” dedikten sonra bu tür sözleri iki bölükte toplamış ve aşağıdaki gibi açıklamış (Aynen naklediyorum: Kullanılan kelimelere, imla ve noktalamaya dokunmuyorum):
“a) Atasözleri arasına da alınsa, deyimler arasına da alınsa yanlış sayılamayacak sözler vardır. Bu, atasözleriyle deyimleri birbirinden ayıran özelliklerin iyice belirmemiş olmasından değil, bu çeşit sözlerin iki anlam taşımasından ya da iki türlü yorumlanabilmesinden ileri gelir. Örneğin:
Açtırma kutuyu söyletme kötüyü.
sözü, ‘karşındakini kızdırarak, seninle ilgili şeyleri ortaya dökmesine, senin için kötü şeyler söylemesine yol açma’ anlamına kullanılırsa atasözü olur. ‘Beni kızdırırsan senin için kötü şeyler söylerim’ anlamına kullanılırsa deyim olur.
Başka bir örnek:
Çam sakızı çoban armağanı.
sözü, ‘zengin olmayan kimsenin armağanı, pahalı bir şey olamaz’ diye yorumlanırsa atasözü sayılmış olur. ‘Sunduğum şey değersiz ama gücüm ancak buna yetiyor’ diye yorumlanırsa deyim sayılmış olur.
Böyle iki niteliği bulunan sözlerden birkaç örnek:
Arnavut'a sormuşlar: ‘cehenneme gider misin?’ diye, ‘aylık kaç?’ demiş.
Atın ölümü arpadan olsun.
Buğday ekmeğin yoksa buğday dilin de mi yok?
Keçiye can kaygısı, kasaba yağ kaygısı.
Sen ağa ben ağa, bu ineği kim sağa?
Üzümü ye de bağını sorma.
Varışına gelişim, tarhana aşına bulgur aşım.
Balaban aş pişirmiş, çocuklarını başına üşürmüş.
– Deveyi gördün mü? Yeden ölsün.
Karınca kararınca.
b) Kimi sözler, fiil çekiminin değişmesi ile atasözü iken deyim, deyim iken atasözü durumuna girer. Örneğin: Dağ yürümezse abdal yürür atasözüdür. Dağ yürümezse abdal yürüsün deyimdir. Bunun gibi: Doğmadık çocuğa don biçilmez atasözüdür. Doğmadık çocuğa don biçmek deyimdir.
Bir örnek daha: Ölümü gören hastalığa razı olur atasözüdür. Ölümü görüp hastalığa razı olmak ya da Ölümü gördü de hastalığa razı oldu deyimdir.”
***
Peki, şimdiki TDK bu inceliklerden haberdar mı? Hiç öyle görünmüyor. Nitekim aslında yalnızca “atasözü” oldukları hâlde mesela şu sözleri aynı zamanda “deyim” saymış: 
düğün aşıyla dost ağırlanmaz
dilin kemiği yok
felek, kimine kavun yedirir kimine kelek
Ayrıca yalnızca tabir (deyim) olarak kullanılabilecek birtakım sözleri de aynı zamanda atasözü saydığı görülüyor. Mesela:  
dünya yıkılsa umurunda değil
***
C. Hem Tabir (Deyim) Hem Atasözü Sayılabileceği Hâlde TDK’nin Sadece Atasözü Saydıkları
Ö. Asım Aksoy (ve eski TDK) tarafından “Atasözleri arasına da alınsa, deyimler arasına da alınsa yanlış sayılamayacak sözler”şeklinde isimlendirilen gruba örnek olsun diye verilen sözleri şimdiki TDK sadece atasözü olarak anlayıp anlatmış. Bu sözlerden bir kısmı şunlar:    
çam sakızı çoban armağanı (TDK bu söz hakkında atasözü kaydı düşmüş ama bir tabir gibi açıklama yapmış: “verilen bir armağanın sunulduğu kimseye değerine uygun olmadığını ve verenin gücünün ancak buna yettiğini özür yollu anlatmak için söylenen bir söz.”Açıklama ifadesinde düşüklük de var: “kimseye değerine” değil “kimsenin değerine” denmeliydi.)
buğday ekmeğin yoksa buğday dilin de mi yok?
atın ölümü arpadan olsun
keçiye can kaygısı, kasaba yağ kaygısı
üzümünü ye de bağını sorma
varışına gelişim, tarhana aşına bulgur aşım
***
TDK’nin atasözleriyle tabir(deyim)leri karıştırması bunlardan ibaret değildir. 
Bir kısım atasözleri için – doğru kayıt düşülmesine rağmen – yapılan açıklamanın atasözlerine değil tabir(deyim)lere uygun olduğu görülmektedir. Mesela “dilenciye hıyar vermişler de eğri diye beğenmemiş” sözü için düşülen “atasözü” kaydı doğrudur. Gelgelelim bu söz için yapılan açıklama bir atasözü açıklaması değil, tabir (deyim) açıklaması şeklindedir:
hem gereksinim duyduğu konuda yardım istiyor hem de yapılan yardımı küçümsüyor.”
Bazen de bunun tam tersi olmaktadır: tabir (deyim) diye kayıt düşülmüş fakat söz bir atasözü gibi açıklanmış. Söz gelişi “yiğitlik sende kalsın” böyle izah edilmiş: “özveri, hoşgörü ve ılımlılık öğütleyen söz.”
***
Doğrusu, merak ediyoruz: Bir taraftan “Her atasözü her deyim aslında bir kültür değerimizdir...” diyen TDK öbür yandan bu kültür değerlerimizi “değersizleştirmek” için mi uğraşıyor? Birbiriyle böylesine karışan, her tür yanlış için sanki yarışan, böylesine birbirinden perişan açıklama ve kayıtlar ancak tam bir kayıtsızlıkla olabilir.
TDK’nin “atasözleri” faslındaki bu kargaşa kafamı çok karıştırdı, beni epey yordu. Aruzun kanatlarına takılıp bir beyit terennüm edesim geldi:
Resmî lügatte darb-ı mesel faslı kargaşa;
İmlâ, kelâm, açıklama hep keyfe mâ yeşâ...

Bu yazı toplam 7737 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim