• İstanbul 18 °C
  • Ankara 20 °C

Sınıf Arkadaşlarım-Can Dostlarım-I (1982-Endüstri)

Fahri TUNA

SDMMA bünyesinde 1977’de İşletme mühendisliği ile başlayan, 1982’de ise İTÜ Sakarya Mühendislik Fakültesi Endüstri Mühendisliği Bölümü adıyla ilk mezunlarını bizimle veren, ülkemizin ilk Endüstri Mühendisleri olan, tanıştığımızın üzerinden otuz beş geçtiği halde, acı tatlı bin bir hatırasını sakladığım can dostlarım sınıf arkadaşlarımı şöyle bir hatırlamak, hatırlatmak istiyorum sizlere. İki bölüm hâlinde.

Ali Uyanık: Konyalı, Cüneyt Arkın’ın ‘Tek Başına’ filminden çıkıp gelmiş gibi… Türkiye şampiyonu da olmuş bir boksördü Ali. Ortanın üzerinde uzunca boylu, atletik yapılı, her İç Anadolulu gibi karayağız, mert, delikanlı bir arkadaşımızdı. Lider yaradılışlı, zeki (zaten puanı Tıp Fakültesi’ne yetiyordu, o bizim okulu tercih etmişti), iyi organizatördü. MTTB’nin sınıfımızdaki reisi, aralarında Abdullah Gül, Sami Güçlü, Yılmaz Güney’in de bulunduğu yedi asistanımızın Havuzlu Çarşı’da açtığı İhvan Kitabevi’nin de günlük müdavimiydi. Yarı asistan gibiydi. Akademi dergisinin de yöneticisiydi. Şairdi, Ali Kemâl rumuzlu şiirler, denemeler yazıyordu; benim de ev arkadaşımdı. Sınıfta Rauf’la, Bekir’le, Abdurrahman’la ve benle yakın olarak hatırlıyorum onu. Ama daha çok Sami (Güçlü), Abdullah (Gül) ve Selahaddin (Şimşek) ağbileriyle düşüp kalkıyordu.

Füsun Nemutlu: İzmit’te, Heykel semtinde, eski Orduevi’nin arkasında oturan, her gün trenle gidip gelen, uzun saçlı, çalışkan bir arkadaşımızdı. Tebessümü pek eksik olmazdı yüzünden. Bir de hırslı bir mizaca sahipti.

Gülcihan Taşöz: Adapazarı tüccar ailelerinden Taşözlerin kızıydı. Sessiz, çalışkan, düzenli bir öğrenci olarak hatırlıyorum. Adapazarı’nda yeni yeni yaygınlaşan özel dershanelerden bir tane de o kurmaya çalışırken, vaz geçip daha öğrenciliğinde Gölcük’e evlenmişti.

Gülçin Ünsaldık: Adapazarlı, hafif sarışın, renkli gözlü, hırslı, çalışkan bir kızdı. İyi bir mühendis olacağım der gibiydi her haliyle. İMKB’de üst düzey bir görevde şimdi.

Nevin Gündoğar: Adapazarı tüccarlarından Gündoğar ailesinin kızıydı. Ali Dilmen Lisesi’nden gelmişti. Adnan Yıldız ile beraber asistanların Analiz derslerinde eksikliklerini bulup düzelten arkadaşımızdı.

Saba Güven: Adapazarı eski belediye başkanlarından Ali Necdet Güven’in yeğeni, tanınmış inşaat mühendislerinden Cevat Güven’in kızıydı. Her Selanikli gibi o da sarışındı. Sonraları Avustralya’ya yerleşti. İyi bir hikâyeci ve iyi bir mühendis oldu.

Adnan Demir: Bizim gündemimize Batman’ı sokan adamdı Adnan. Batman’ı ilk onunla duyduk. Sevimli, ciddi, çalışkan bir arkadaşımızdı.

Mehmet Fatih Taşgetiren: Maraşlı, zayıf, uzunca boylu, yakışıklı, gözlüklü bir arkadaşımızdı. Ertan Yülek hocanın ‘Fatih’ten iyi mühendis olur’ teşhisini hatırlıyorum. Orta sahamızın sağ ayaklı oyuncusuydu. Akademisyen olabilecek kapasitedeydi, oldu da. Sınıf arkadaşlarıyla fazla uyumlu sayılmayan, içine kapanık biriydi.

Ceyhun Suluöz: Sınıfımızın neşe kaynağıydı; maskotuydu, Necmettin Arman’la birlikte 1.60’lık ‘iki dev bücür’den biriydi o. Lakabı herkese göre değişiyordu: Tayfun’a göre ‘davulcu’, bana göre ‘saksafoncu’, kendisine göre ‘baterist’. Ama bir şey kesindi; o da bir enstrümanı iyi çaldığı. Gölcüklüydü ve ekürisi ‘Japon Ergin’le beraber her gün Gölcük’ten gelip gidiyordu. Baba Zeki nin ‘okey ekibi’ndendi. Hâlâ neşe kaynağı, hâlâ enstrümancı (bu kez gitarist olmuş) saksafoncudur Gölcük’te.

Ali Koldaner: Balıkesirli Ali kardeşimiz; sakinliği ve Cihangir’le uyumu ile dikkatimizi çekiyordu. Bir de Fenerbahçeliliğiyle.

Abdurrahman Özçelik: Geredeliydi, Adapazarı İmam-Hatip Lisesi’nden de dönem arkadaşımdı, koca okuldan ikimiz kazanmıştık mühendisliği, okul birincisiydi ayrıca, zehir gibi bir zekâsı vardı. Muhafazakâr, sessiz, uyumlu, daha çok Bekir Sakin ve Rauf Memiş ile gezerdi.

Ahmet İça: Kütahyalı Ahmet, kıvırcık saçlı, temiz yüzlü ve iyimser biriydi. Uzun Osman’la gezerdi daha çok ve Rauf Memiş ile.

Necmettin Arman: Küçük dev adam. Adapazarlıydı. O zamanlar 1.55 idi boyu, şimdilerde 1.95. Ya da şimdi bize öyle görünüyor. Neşe kaynağı, zeki, esprili, takımın çokça sağ beki, her zaman uyumlu her zaman olumlu. Şimdi dev bir şirketin genel müdürü. Aynı neşe ve iyimserlik artarak devam ediyor.

Fatma Yontar: Adapazarı Karaağaçdibi’nden Boşnak kızı Fatma. Zeki ve çalışkan kızdı, inatçı ve titiz de. Kitap ve not açığımızı ondan kapatırdık. Üst sınıftan benim kankim Kırıkkaleli Veysel Karafilik’le evlendi. Sınıfımızdan ailece görüştüğümüz (Gürsel Kaya ile birlikte) iki kişiden birisidir. Hayatımız Fatma ile didişmekle geçiyor çok şükür. 40’ında sınıf öğretmenliğine geçiş yaptı, çok da başarılı oldu, ulusal düzeyde ders kitapları yazıyor.

Ergin Çınar: Gölcüklü ‘Japon Ergin’. Ceyhun’un hem ekürisi, hem yoldaşı; her gün trenle beraber gider gelirlerdi. Sessiz ve uyumlu biriydi Ergin. Sessiz sedasızca yaptığı müthiş esprileri geç anlayanlar 2 gün sonra gülmeye başlardı. Ceyhun’undan çektiğini kimseden çekmemiştir.

Bekir Sakin: Sınıfımızın tek Sivaslısıydı; kısaca boylu, her zaman ciddi, her zaman gayretli, her zaman meşgul, her zaman idealistti Bekir. Abdurrahman Özçelik ve Rauf Memiş en yakın arkadaşlarıydı. Ali Uyanık ve Fahri Tuna ile de iyi anlaşırdı.

Tahir Necdet Çetin: Orhan, Sıtkı, Mustafa Türengül’den oluşan dörtlü çetenin en renkli simasıydı. Sınıfımızın yerlilerindendi; aslen Pamukovalıydı. Yürüyüşü ve saçlarının benzerliği nedeniyle ‘Jon Trovolta Necdet’ olarak ün salmıştı. Neşeli, uyumlu, olumlu bir insandır. Hafızası ve insan ilişkileri çok güçlüdür.

Sait Kayısı: Sınıfımızın Ali Uyanık’la birlikte iki Konyalı yakışıklısından biriydi Sait. Mavi gözleri, klasik iyi giyimli ve Beşiktaşlılığı kalmış hatırımda.

Tamer Önder: Sınıfımızın bir başka yerlisiydi; aslen Alifuatpaşalıydı. ‘Eşekçi’ diye takılan sınıf arkadaşlarına çok kızardı, hâlâ da kızar. Baba Zeki’nin sağ kolu, ‘okey kahvehane ekibi’nin müdavimlerindendi. Mahmut’a Rıfkı’yı yedirmeden rahat etmezdi. Galatasaraylı, uyumlu, naif, muzip, kendi kendisiyle bile dalga geçmeyi başarabilen engin gönüllü bir arkadaşımızdır.

Reşat Karatay: Sınıfımızda ‘Ofli Reşat Hoca’ olarak ünlüydü; elbette ki Trabzon Of’tandı. Fetvaları, kararları çok sertti; ama yüzünden tebessüm eksik olmazdı Reşat’ın. Sakalı, tespihi, cübbesi ve tebessümü kalmış hatırımda. Bir de seyrekleşmiş sarışın saçları. Kuyumcudur şu sıralar İstanbul Kapalıçarşı’da. Yine sakallı ve şalvarlı elbette; Ofli dedik ya!

Metin Doğan: İstanbulluydu; ama ana tarafından Adapazarlı’ydı (Demircioğlularının torunuydu). Koyu Fenerbahçeliydi, sınıf takımımızın top tekniği yüksek, süratli ve da acar sağ açığıydı; uzunca boylu, sarı uzun saçlı, yakışıklı, ciddi bir arkadaşımızdı. Baba Zeki’yle muhabbetleri iyiydi. Derslerden çok, boş kaldıkça kahvehane müdavimiydi.

Beyhan Çetin: Eskişehirli Beyhan, kumrallığı, sakinliği ve sevecenliği ile kalmış hafızamızda.

Sezen Özen: Adapazarlı Sezen, tebessümü, Sezen Aksu’ya (o günlerde yeni popüler olmuştu) benzeyen yüzü, yardımseverliği (defterlerini fotokopi çektirmemiz için sıkça vermesi) ve güler yüzü ile iz bırakmıştı.

Mustafa Toka: Ekürüsi Ömer Kurt ile dolaşan sınıfımızın iki ünlü ‘Bozkurt’undan biriydi. Adapazarı Yazlık köyü Boşnaklarından olması hasebiyle – her Balkanlı gibi- sarışındı. Sakin, dürüst, mert, hepimize de saygılıydı. Ama ideolojik yaşadığı için biraz da yalnızdı.

Ayşen Aydın: Bursalı Ayşen, sakinliği, tebessümü, iyimserliği ve çalışkanlığı ile hafızalarımızda yer etmişti.

Bekir Sakin: Sivaslı, ortadan kısaca boylu, esmerce, gözü pek, uyumlu, olumlu bir arkadaşımızdı. Rauf ve Ali Uyanık, Ahmet İça ve Uzun Osman’la iyiydi. Bir de benimle. Genelde herkesle uyumluydu Bekir.

Kadriye Kaymas: Kızlar arasındaki lâkabı ‘Sarı Çiçek’ olan Kadriye’yi, daha çok halk oyunları ve yemek kuyruğundaki halleriyle hatırlıyoruz.

Nuray Çelikkanat: Bursalı Nuray’ın hatırımızda kalan özellikleri; uzunca, manken gibi fiziği ve bir giydiğini bir daha giymemesi. Neşeli, güler yüzlü, delikanlı kızdı Nuray. Hakkını yedirmezdi, ezdirmezdi kendini; mücadeleci kızdı. Barbara Streisand’mızdı o bizim.

Dilek Akman: Sınıfımızın Adapazarlılarındandı. Güzel, naif, saygılı, daima olumlu bir arkadaşımızdı. ABD’ye yerleşti.

Mesut Parlakyiğit: Kalın camlı, koyu kalın çerçeveli, esmer, zeki bakışlı, çalışkan ve sevecen bir arkadaş olarak hatırlıyorum. Galiba dershanecilikle meşgulmüş.

İrfan Demirel: Lakabı –nedense- ‘Yakup’tu. Sakin, sevimli bir arkadaşımızdı.

Orhan Torkul: Adapazarı İtfaiye Müdürü Sabri Beyin oğluydu, lâkabı ‘Profesör’dü; nitekim oldu da. Çalışkan, disiplinli, ahlaklı, uyumlu, saygılıydı. ‘Önce ders’ diyen adamdı. Tartışmalardan uzak dururdu. Necdet, Sıtkı, Türengül ve Torkul dörtlü çetesinin doğal reisi bir voleybolcuydu.

Sıtkı Gürdrama: O sırada AP Sakarya Milletvekili olan Selahattin Gürdrama’nın (milletvekilliği öncesinde de iki dönem Adapazarı Belediye Başkanlığı yapmıştı) oğluydu. Ama iktidar partisi milletvekilinin oğlu pozu hiç olmadı. Orhan, Sıtkı, Necdet, Türengül çetesinin jönüydü. Lakabı ‘Camel’di. Efendi, mütevazı, saygılı, dost canlısı, sessizce biriydi. Elektroniğe düşkünlüğü vardı. Bir de Beşiktaş düşkünlüğü. 

 

03.05.2013 

Bu yazı toplam 2622 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 1
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim