• İstanbul 15 °C
  • Ankara 24 °C

Mardin; Şiir Gibi Şehir

Fahri TUNA

Masal şehir.

Yok hayır rüyâ şehir.

Daha doğrusu: Masallardaki rüyâ, rüyâlardaki masal şehir.

Zümrüd-ü Ankâ örneği, yirmi dört medeniyette, her seferinde yeni bir ruh ve güzellikle “yeniden dirilen” şehir.

Şehir Medine’dir evet; İstanbul’dur evet; -unutmayın- bir de Mardin’dir.

Ve, “dünya başkenti İstanbul”la yarışabilecek, “İstanbul’la boy ölçüşebilecek”, “İstanbul’dan geri kalmayacak” tek bir şehir varsa bu ülkede, -biliniz ki- o şehrin adı tartışmasız Mardin’dir; Ulucami Süleymaniye’dir, Şeyh Çabuk Eyüp, Şehidiye Sultanahmet’tir, Latifiye Yenicami, Sultanmelik Fatih’tir Tuğmaner Beyazıt, Deyrul-Zaferan Manastırı da Ayasofya’dır. “İyi ama boğazı yok Mardin’in” dediğinizi duyar gibiyim; var vallahi; seksen üç bin dört yüz Mardinli de biliyor ve görüyor ki Mardin’de deniz vardır, hatta boğaz hatta hatta Boğaz Köprüsü vardır; -Mardin’i bir vesile ile ziyaret eden her Allahın kulu da bunu görmüştür, bilmiştir ve itiraf eder ki – Mardinliler bahar ve yaz gecelerinde damdaki “tahtlarına kurulur” denizi ve boğazı seyrederler; “bin yıldızlı palaslarda uyumak” da dahildir buna;  ama o ne saadettir, o ne sultanlıktır, o ne huzur ve sükundur ya Rabbi!.

Rivayet bu ya: Günün birinde İstanbul kızı Zeynep âşık olur bizim Mardinli Şeyhmus’umuza, Şeyhmus da ona. Zeyno’nun bir şartı vardır yalnız: “-Şeyhmus der, ben İstanbul kızıyım, denizsiz, boğazsız, köprüsüz yaşayamam! İstanbul’da yaşayalım biz.” Bizim Şeyhmus aşağıya kalır mı? “Merak etme sen Zeyno’m; bizim Mardin’de denizin de boğazın da köprünün de âlâsı var”; kız işletildiğini düşünerek inanmaz önceleri, oğlan “yemin billah” edince yumuşar Zeyno, ama bir şartı vardır: “Göreyim denizi, basarsın nikâhı!” Yola çıkılır… Akşam saatlerinde Kaşiyari Dağları yamacına yaslanmış Mardin’e ulaşılır. Şeyhmus gösterir Zeynep’e: “İşte boğaz, işte Marmara, işte Büyükada, işte Burgazadası, işte Kınalıada. Bak şu ışıklar da boğazda gezinen vapurlar. Şu gördüğün de Boğaz köprümüz. İnandın mı şimdi bana güzeller güzeli Zeyno’m?” Kız gözleriyle görmüştür artık, kalbi mutmaindir: “-Evet, inandım iman ettim, meğer Mardin’de deniz varmış ” der, nikâh, zifaf, gerdek derken sabah olur. Aaaaa o da ne; Zeynep bir uyanır ki “deniz”in yerinde yeller esmektedir, karşısında yemyeşil bir ova vardır; öfkeyle bağırır: “Şeyhmusssss, nerede benim denizim?”, Şeyhmus sakin sakin cevaplar: “Gözümün nuru, akşam sen kendi gözlerinle görmedin mi denizi? Sabah sular çekilmişse ben ne yapabilirim?” Masalımızın finâlini merak ettiniz değil mi: Zeynep öyle bir dua eder ki, o gün bugün deniz, boğazı ve köprüsünü de yanına alıp her akşam Mardin’i, Mardinlileri ziyarete gelir olmuş, gün aydınlanıncaya dek oyalanarak üstelik.

Lugattaki “hoşgörü” kelimesi sanki Mardin’i tanımlamak için yazılmıştır: Yezidi’si, Süryani’si, Ermeni’si, Müslüman’ı, Arap’ı, Kürt’ü, Türk’ü; omuz omuza, gönül gönüle; aynı sokakta aynı okulda aynı kurumda yaşar giderler. Zinciriye / Kasimiye Medresesi, Deyrul-Zaferan / Kırklar Kilisesi “hepsinin”dir, “hepsine”dir, “hepsi”dir artık.

Mâ’kili yazı tek başına Artuklu’dur; Artuklu tek başına Mardin’dir; Mardin tek başına Ulucami’dir.

“Mardin kapı şen olur” bir Diyarbakır türküsüdür elbet; ama şu iyi bilinmelidir: Mardin bütün gönül kapılarını şen eden bir şehrin adıdır.

Muhabbeti de doyumsuzdur Mardin’in; kaburga dolması, sembuseki, ıroku, zindanı eşliğinde.

Tıpkı Mardin’in abbaralı gecelerine doyulamadığı gibi.

Harika taş binalardan/konaklardan oluşan tarihi Mardin’i, şu veya bu kişiler, şu veya bu nedenle, çoğu kez siyaseti de arkalarına alarak çirkin çirkin kaçak apartman bozuntularıyla kirletmeye çalışmışlarsa da, “her Firavun’a bir Musa” misâli, Allah da Mardin’in yüzüne gülmüş; “Bolu beylerine karşılık onlara bir Köroğlu” göndermiş: Vali Hasan Duruer… geçen iki sene zarfında şimdilik restorasyonun yüzde kırkı tamamlanabilmiş… Duruer’in sloganı da Rodinvari: “Çirkinlikleri atıyoruz, geriye gerçek Mardin kalıyor!”

Mardin için söylenen meşhur bir söz vardır: “Gündüzü seyranlık gecesi gerdanlık” diye; el-hak doğrudur. El-hak bir başka doğru daha vardır: Mardin seksen bir ilin gerdanlığıdır.

Taşın dile geldiği; taşın söz olduğu, şiir olduğu, hayat olduğu şehirdir Mardin.

Mardin; şiir gibi şehir. Hatta şiir şehir.

 

07.02.2014

 

1-mardinde_zinciriye_ve_genel_grnm_2010-Korkut_alrz_427x640

2-mardinde_abbara-geit1-2010-mer_faruk_atmaca_426x6403-Mardinde_Gnbatm-2010-murat_ibranolu_640x379

Bu yazı toplam 2162 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim