• İstanbul 13 °C
  • Ankara 14 °C

Adapazarı; Üç Kıtanın Görünmeyen Başkenti

Fahri TUNA

orhan_camii-sbb_arivi“Hayat dört şeyle kaimdir” derdi büyükbabam: “Su, ateş, toprak ve rüzgar.”

Buna Adapazarı”nı sonradan ben ekledim. Ve, insanları ikiye ayırdım:

“Adapazarılılar” ve “diğerleri.”

Adapazarı, Türkiye’nin minyatürüdür; hatta Osmanlı’nın... Osmanlının son bir

asrında yaşadığı her felaketin ardından, bir sığınak, bir barınak, bir dergâh, bir

huzurevi olmuştur: Adapazarı, 19’uncu yüzyılın Dersaadeti (1) yani huzur şehridir;

Sanırsınız ki Mevlana, “Gel, kim olursan ol yine gel” çağrısını Adapazarı için

yapmıştır da, şehrimiz ayrı bir cazibe kazanmıştır.

Adapazarı, Türkiye’nin görünmez başkentidir. Üstelik Balkanların ve Kafkasların

da türevidir; ülkemizde var olduğu söylenen 18 etnik kökenin temsil edildiği, hem

“kendisi” olduğu, hem de “anonimleştiği” bir sentez kenttir.

Adapazarı gani gönüllü, tevekküllü insanların diyarıdır: Mevlana ile gönüldaş, Yunus

Emre ile yoldaş, Şeyh Şamil ile akrabadır; Orhan Camiinin minaresi, gökyüzüne

değil, gönül derinliklerine uzanır.

Adapazarılılık, “kökü mazide olan ati”(2) olmak demektir, yahut “ahiretle dünya arasında gidip gelmektir.” (3)

Adapazarı, Necati Mert’e göre, “5.45 İstanbul Otobüsü” dür, nabzı “Camialtı”nda atar.

Adapazarı, Tozlu Camii, Orta Camii, Ağa Camii ve Orhan Camii etrafında kümelenmiş

çarşıları; çarşıların etrafına kümelenmiş mahalleleriyle, geç dönem bir

Osmanlı şehridir. Adapazarı; Aynalıkavak Çarşısı’dır; Unkapanı, Kömürpazarı,

Abacılar Çarşısı, Bakıcılar İçi, Tenekeciler Çarşısı, Türk Ticaret Bankası’dır. Adapazarı,

Köfteci Mustafa’dır; Alikoko Bozası, Mazlum Şekerleme, Gülseven Helva,

Eniştenin Ayranı’dır.

Nostalji mi dediniz? Bazıları için Hacıbaba Lokantası, Tuna Gazinosu, Karabacağın

Kahvesi, sandal keyifleri; bazıları için Cevdet Hoca, Arap Hafız, Hendekli Remzi

Efendi (4), Boşnak Hafız, ramazan geceleri…

Adapazarı, Köfteci Mustafa’dır; Alikoko Bozası, Mazlum Şekerleme, Gülseven

Helva, Eniştenin Ayranı’dır, Köfteci İsmail’dir.

Adapazarı, “her milletin kendi nakışıyla katıldığı bir seccadedir” (5) Çerkez tavuğu,

Abaza pastası, Boşnak böreği, Arnavut ciğeri, Muhacir böreği, Manavların

cevizli lokumu, Lazların hamsi buğulaması, Gürcülerin karalahana çorbası, Doğuluların

çiğ köftesi, sadece kendilerinin değil, nefis kandil simitleri kadar “anonim”dir; bu yemekler, mübalağasız, hemen her evde sofraların süsüdür.

Adapazarı, -enteresandır- üç kıtanın gölge başkenti olduğu kadar, üç ayrı imparatorluğun

da mirasçısıdır: Nehre “kraliçe-tanrıçaları Sangaryus” un adını veren

Bitinyalılar’ın (6), Beşköprü’yü inşa ettiren ünlü II. Jüstinyanus’un Bizansı’nın ve

şehrin merkezindeki Orhan Camii ile sembolleşen Osmanlı’nın. Ayrıca itiraf etmeliyiz

ki, başta Karaağaçdibi’ndekiler olmak üzere, Uzunçarşı ve şehrin muhtelif

yerlerindeki tarihi binalar, bize Osmanlı Rumlarının mirasıdır; hepsi de buram

buram Rum mimarisi kokar.

Tarihin sessiz koridorlarında gezintiye çıkacak olursanız, Adapazarı’nın “sanat

ve edebiyat” alanında da fakir ve bakir olmadığına şahit olursunuz; “çağdaş hikayeciliğin

miladı” kabul edilen Sait Faik, “Tatar Ramazan”ın yazarı romancı Kerim Korcan,

“Sarduvan” romanının yazarı, hikayeci ve şair Faik Baysal, “Hayatın

İçinden” seçtiği konularıyla geleneksel hikayeciliğimizin son ve iyi temsilcilerinden

Cüneyd Suavi, “Bir Bir Değilken” in derin ve vakur yazarı Necati Mert,

“Umursanmayan Kadınlar”ın usta hikayecisi Hatice Bilen Buğra, “Saklı”yla başladığı

edebiyat serüveni önemli eserlerle sürdüren Ayfer Tunç, denemeleri ve özdeyişleriyle

“odunu sert çağa keskin balta” Mehmed Salah ve istikbal vaad eden Ali Suad, şiirde Güvahi (7), Teymur Ateşli, Aşık Deryami, Halit Çelikoğlu, Yılmaz Güney ve Ömer Emecan, Ercan Yılmaz, Fatma Çolak, Zeynep Arkan, denemede gönülleri fethe çıkan Ömer Sevinçgül, Selim Gündüzalp ve Cihad Zafer, portrede Fahri Tuna, tarih felsefesinde İ. Erdinç Şumnu, resimde Mustafa Tömekçe, Sabiha İslam, Orhan Dayal, Şadan Bezeyiş

ve Balkan Naci İslimyeli, fotoğrafta Hüsnü Gürsel, İbrahim Zaman, Barbaros

Gürsel, Servet Sezgin ve Fatih Gürsel, hatta Saim Özel, karikatürde Sezgin Burak,

Sami Caner ve Osman Suroğlu, seramikte Melike Kurtiç Abasıyanık, müzikte Ziya

Taşkent, Zeki Gündüz, Esin Engin ve Ethem Acar, Yeşilçam’da yapımcı Hürrem

Erman, genç yönetmenler Bahadır Karataş ve Aybars Bora Kahyaoğlu; ve aklıma gelmeyenler ile birlikte, saydığım bu bir otobüsü dolduracak sayıdaki sanatçılar, “sanat ülkesinde” bir çoğu “il” olabilecek, geriye kalanı da bir “uç beyliği” üstlenebilecek klastadırlar amma; kitle iletişim araçlarının beyinleri

dumura uğrattığı bir dünyada, kendi değerlerine “kör ve sağır” bir ülkede, bu insanları kaç kişi tanıyabilmektedir?

O ayrı bir trajedidir.

Evet Adapazarı, hepimiz için, gözü kadar, eli kadar, evi kadar sahip çıkılması gereken bir kenttir.

Zira; Türkiye’nin başkenti her ne kadar Ankara ise de, gönlümüzün başkenti Adapazarı’dır.

 

KAYNAKÇA

1) Dersaadet: “Der: kapı, Saadet: Mutluluk, Mutluluk şehri, Osmanlı başkenti İstanbul’a verilen bir isim”

(Ana Britannica, c.7, sh.174)

2) Yahya Kemal’in bir beyiti, aslı şöyledir “Ne Harabi’yim, ne Harabati’yim / Kökü mazide olan atiyim”,

ati: gelecek,

3) Necati Mert, “Bağ Çorbası”, Milliyet Gazetesi İl İl Türkiye Ansiklopedisi, c.3, sh.788

4) Cevdet Hoca, Arap Hafız, Hendekli Remzi Efendi: Şehrin kültürel kimliğine önemli katkıları bulunan üç şahsiyet,

ilki Mehmed Salah’ın, ikincisi Mehmet Gölhan’ın babası.

5) Necati Mert, “Bağ Çorbası”, Milliyet Gazetesi İl İl Türkiye Ansiklopedisi, c.3, sh.788

6) Bitinyalılar: “Milattan önceki asırlarda Bursa, Bolu, Sakarya ve İzmit toprakları üzerinde yaşamış bir devlet”,

(M. Erendil, Dünden Bugüne Sakarya İli, sh.11)

7) Mehmed Güvahi: (?-1526), Osmanlı divan şairi, Geyveli, atasözlerini şiire uyarlamasında gösterdiği ustalıkla

tanınmıştır. Pendname adlı kitabı vardır. (Ana Britannica, c.10, sh.214)

 


 

Bu yazı toplam 1919 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim