• İstanbul 20 °C
  • Ankara 23 °C

Yalnızlık Üzerine Sözler

M. Ali ABAKAY

Yalnızlık Allah’a mahsustur, geleneğimizde, “yalnızlık” denilince bu sözle insanın yalnız yaşayamayacağı mı ifade edilir yoksa yalnızlığın övünülecek bir durum olduğu mu? Ben bunu daha çözmüş değil. Bildiğimiz kadarıyla dünya bir yalnızlık içindedir. Yalnızlık içinde olan dünyada olandan-bitenden çoğumuz haberdar değiliz. Önümüze servis edilen medyatik sunumlarda ne yer alıyorsa, onu biliriz, onu konuşuruz.

Yalnızlık üzerine yazmış olduğumuz, “Diyarbekir Yalnızlığı &Yalnız Diyarbekirliler”(*) isimli kitabımızda yalnızlık üzerine oldukça sözler ifade ettik, aslında. Kasım 2014 içinde basımı tamamlanacak kitapta hayatta yalnızlık içinde yaşayan birkaç isim hakkında yazdık: Hattat Hamid Aytaç, Ali Emirî Efendi, Cahit Sıtkı(Tarancı), Şevket Beysanoğlu, Ahmed Arif ve elbette Sezai Karakoç.

Yalnızlığı dile getirme hususunda söylenecek çok söz var. Bizimkisi kalabalıklar içinde yalnız yaşamaktır, şehir hayatında. İnsan kalabalıklığı içinde yaşayanların yalnızlığı, çaresizlikle bütünleştiği zaman ortaya çıkan mutsuzluk, inancın zayıflığında şahsı intihara sürükleyen en büyük sebeptir. Bizim ülke geleneğinde sıkça intiharların olmayışı, inanç bağının daha çözülmemesinden kaynaklanır.

Arada bir gazetelerin üçüncü sayfa haberlerini okumaya çalışıyorum. Gazetecilik anlayışında ölümlerin, yaralanmaların, kazaların ve intiharların sayfası bilinir, üçüncü sayfa. Bazen bu sayfaya giren intihar haberleri, dedektif araştırması biçiminde yer alırdı, eski gazetelerde. Şükür, şimdi bu tarz dedektiflik hususlarını sanal ortamda görüyor ve insanı yalnızlığa iten sebepler ortadan kaldırılmadan vaaz ve nasihat ile idare ediyoruz, kısmen.

Kişinin oldukça tüketime yönlendirme ve çok harcamaya alıştırılması, üretimden oldukça uzak tutulmak istenen ülkemizde, şahıslar artık kredi kartına mahkûm bir hayatı sefalet ve rezalet içinde sürdürmeye zorlanıyor.

Hayatın ipotek altına alındığı yaşamda evini, arabasını, ev içi eşyasını kredi ile alan ve her ay başında hayatının en güzel dönemlerini aldığı maaşı ipotek için geri ödeyenlerin hayattan bir tad ve lezzet almaları mümkün mü?

Her şeyi ile kuşatılmış olan insanın, daima tüketime yönlendiren reklâmlarla aldatılması üzerine kurulan çok kazanma hırsı, sonuçta kişileri intihara sürükleyen en önemli sebeptir.

Gazetelerde yer alan haberleri incelediğimizde otobüs garının birinde araç altında kalan bir yaşlı dilencinin milyondan fazla servete sahip olduğunu öğrendik. Bir başka yalnızlıklar içinde ömür tüketen kadının tek başına evde ölmesi sonrası kendisinin farkına varılmasıyla oldukça menkul sahibi olduğu, dairelerinin bulunduğu, banka hesaplarında yüklü miktarda parası bulunduğu ortaya çıktı. Yaşadığımız şehirde yaşlı bir dilenci kadının düzenli biçimde bankaya para yatırdığı kameraya alınmıştı.

Biz yaşlılarımıza sahip çıkmamız gerekirken, gazetelerde yer alan haberlerin etkisiyle gençler bu yaşlı ve son demlerini yaşayan insanları soymaya mı teşvik ediliyor?

Her dilencinin zengin olduğu iddiasının gerçek olduğunu ispata kendisini memur bilenlerin işleyecekleri cinayetin müsebbibleri kim bilinecek?

Arada bir dostumuzun biri, “Ben Avrupa görmüş biri olarak,..” şeklinde söze başlardı. Biz de Avrupa’da birkaç devletle onlarca şehir görmüş biri olarak, bu ülkelerde yaşayanların az çocuk sahibi oluşunu ve evcil hayvan besleme merakının yalnızlıktan kaynaklandığını müşahade ettik, daha önce okuduğumuz bilgilerden yola çıkarak: Avrupalı insan, yalnızlığı yaşıyor!..

Peki bu ülkelerin yaşlılarına huzurevi sağlanıyormuş, istedikleri şekilde yaşıyorlarmış. Bunu anladık da bu kişiler, kazandıklarıyla vergilerini ödemiştir. Çocukları onları dışlamıştır. Onlar da kendilerine yetecek derecede varlık sahibi.

Bizde genelde varlıklı olan yaşlıların ev ortamında çocukları tarafından sahiplenme durumu, gittikçe gevşemektedir. Daha önce inanç bağları, çevrenin bakışı olmak üzere bazı çekinceler, yerini artık yaşlıların kendi iç dünyalarında sessizliğe ve sahipsizliğe yöneltilişinin bariz emsalleridir.

Kişinin başını bırakacak ev bulamayışı, geçimin gittikçe zorlaşması aile içinde huzursuzlukların başlıca sebebidir. Olduğundan çok görünmeyi büyüklük addeden insanımızın dur-durak bilmeyen harcaması, tüketimin emrine amade tavrı, bize gösterilmek ve benimsetilmek istenen hayatın güzel görünen çirkinliklerini   gördükçe bu yalnızlık hususu üzerinde durmamız gerekmektedir.

Sosyal devlet anlayışına getirilen çeki-düzen tam oturmamışsa da altmış beş yaş ve özürlü maaşı alanların aile bütçelerine bir nebze katkı sunması, sokaklarda yaşlıların fazla görünmesini perdelemektedir.

Bizde utanma, gelinin yaşlıyı ana-baba sayması, geleneğe bağlılık, yaşlıların aile içinde bulunmasına zemin hazırlar.

Her zaman her şeyin ıncığını-cıncığını çıkartarak yazı yazmak oldukça sıkıcı. Yalnızlık içinde yaşayan zenginlerin huzursuzluğunu anlatmaya gerek var mı?

Zengin olduğu söylenilen çevrelerin düzenlediği partiler, yaptıkları çılgınlıklar ne mana taşır? Sinema sektöründe, müzik sektöründe yalnız başına kalıp dünya ömrünü sessiz sedasız tamamlayan, bazen son nefesinin üzerinden onlarca gün geçtikten sonra öldüğünün farkına varılan yalnız insanımızın durumunu çok iyi tahlil etmek gerekir. Baktığımızda gördüğümüz manzara bizi ürpertiyor.

Baba, karşıdaki binanın üzerindeki yuvayı işaret eder:

-Bu nedir?

Üç-dört kere tekrar eden yaşlıyı azarlar, oğlu:

-Kör müsün, leylektir .

Baba, oğluna bir şey demez, ağlamaya başlar, gayr-ı ihtiyarî. Oğul, incinen babaya sebebini sorar, bu ağlamanın. Çünkü kendisine üç-dört sayfa aynı soru sorulduğu için, kendisi de haklıdır, kendince.

Baba, çöktüğü yerde ağlar, ağlar. Oğul, yaptığı hatanın ne olduğunun farkında bile değil.

Baba anlatır, rahatladıktan sonra:

-Oğul, sana neden sordum, Leyleği bilir misin?  Küçükken seni buralarda gezdirirdim. Tam şurada sen bana leyleği onlarca kez sordun, hep cevap verdim. İnsan, evladını incitir mi, sözle? Ben iki-üç kez sorarken senin hatırlamanı istedim, leyleği, yuvasını, buraya gelişimizi.

Bize anlatılan bu. Çocuk ne cevap vermiştir? O hususa girmiyoruz.

-Sana “Kaymakam-vali olamazsın” demedim, “adam olamazsın.” dedim.

Bu söz, ayakkabı tamircisi olan bir babanın ifadesidir, hikâyesi yaygın bilinen.

-Ben, arabanın gölgesinde yatmaktan başka ne suç işledim, azarlar durursun?

Genç yönetici, arabasının gölgesinde dinlenen, uyuya kalan Yaşlı Adamı, tekmeler. Yaşlı adam, gün görmüş biridir:

- Ne olmak istersin?

Karşısındaki kişinin olgunluğunu gören veya duygularını dışa vuran, içinden geçeni açıklamış:

-Kaîm-makam, Paşa, Mebus, Nazır, Vezir, Sadrazam!..

Sonrasını sorar, Yalı Adam:

-Sonra ne olmak istersin, evladım.

Cevap oldukça kısadır:

-Hiç!..

Tebdil-i kıyafet gezen Padişah, o beldeye atadığı şahsın görevine son verir, tüm yalvarmalara rağmen:

-Ben şimdi o hiçi yaşıyorum!..

Hayata bakarken merhametin artık içimizde yaşamadığını görüyoruz. Yemen’e atanan Vali, itiraf eder:

-Ya Resu’l-Allah, benim erkek çocuklarım var, bu güne kadar hiç birini öpmedim.

Hasan’ı ve Hüseyn’i seven  Hz. Peygamber, “Merhamet etmeyene merhamet edilmez !..” diyerek, Yemen’e atadığı, belgesi hazır olan zatı görevinden azleder.

Biz, nasıl bir yalnızlık içinde yaşamaktayız? Evlerimiz saraya dönüşmüş, nimetlerin hadd-ı hesabı yok, ulaşım kolay, haberleşme rahat!..

Biz, neye sahip değiliz, bu yalnızlık neden?

…..

(*) “Diyarbekir Yalnızlığı-Yalnız Diyarbekirller” , yapılacak olan Feshane Diyarbakır Günleri kapsamında yayınladığımız 12 yeni kitabımızın Şehir Araştırmaları Merkezi Dizisi içinde yer almaktadır. 19-23 Kasım 2014 Tarihleri arasında Dostlarımızı Feshane Diyarbakır Günleri’ne davete diyoruz.

30.10.2014 
Bu yazı toplam 1298 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim