• İstanbul 23 °C
  • Ankara 27 °C

Türkiye’nin diyetini Türkmenler öder(!)

Önder SAATÇİ

Amerikan ordusunun Irak’ı işgali bu ülkedeki kavmiyet ve mezhep çatışmalarının da fitilini ateşlemiş oldu. Bu hengâme içinde bugüne kadar Irak’ta pek çok intihar saldırıları, patlamalar ve suikastler meydana geldi. Fidye karşılığında adam kaçırma  hadiseleri ise Irak’ta günlük hayatın normallerinden. Bu kargaşadan en çok etkilenen kesim de Türkmenler. Bugüne kadar pek çok Türkmen vatandaşı bu gibi saldırılar sonucunda hayatını kaybetti. Bunların son halkası da 25 Haziran 2013’teki intihar saldırısında verilen iki şehit: Irak Türkmen Cephesi Başkan Yardımcısı Ali Haşim Muhtaroğlu ve Selâhhattin ili Vali yardımcısı Ahmet Abdülvahit Koca. Bunlardan Muhtaroğlu 23 Ocak 2013’te, Türkmen ilçesi Tuzhurmatı’da bir taziye çadırına gerçekleştirilen intihar saldırısından da yaralı kurtulmuştu.

Irak’ta Türkmenlere karşı yürütülen bütün bu faaliyetler onların Irak’taki varlığını ortadan kaldırmak, o da olmazsa Türkmenleri Irak’taki siyaset sahnesinden silmeye yönelik, ucu ABD ve İsrail’e uzanan derin projelerin birer halkası. Irak’taki tek silâhsız kitle olan Türkmenlere karşı yürütülen bu kampanyanın bir gayesinin de Türkiye’nin bölgedeki hinterlandını (siyasî etki alanını) daraltma ve hatta ortadan kaldırma olduğu da bilinmelidir. Bu kirli oyunların en büyük mağduru da Irak Türkmenleri. Bu Müslüman Türk kitlesi her gün, 1 Mart (2003) tezkeresinin reddi sonucunda Türkiye’ye biçilen siyasî diyeti canlarıyla ödemekte.  Ama gelin görün ki Türkmenlerin ödeye ödeye bitiremedikleri bu diyet yalnızca bugünkü politikaların bir ürünü değil. Türkmenler bu diyeti Osmanlı’nın tarih sahnesinden silindiği günden beri ödemekteler.

1921’de Irak’a İngilizlerce kral olarak tayin edilen Şerif Hüseyin’in oğullarından 1. Faysal’a karşı Irak Türkmenleri o devirde şiddetle muhalefet etmişlerdi. Türkmenlere göre Musul vilâyeti mutlak surette yeni Türk devletinin sınırları içinde olmalıydı.

Hatta, Türkmenler Kerkük’teki referandumu boykot edip seçim sandıklarını da tahrip etmişlerdi. Faysal tahta çıktıktan sonra da Türkmenlerin protestoları devam etmişti. Fakat bunların sonucunda toplumuna kanaat önderliği eden pek çok Türkmen aydını takibata uğradı, sürgüne gönderildi, işkenceye tabi tutuldu. Musul vilâyetini Türkiye’ye kaptırmamak için Irak yönetiminin ve İngilizlerin her şeyi göze aldıkları anlaşılıyordu.

1937 yılında ise Sadabad Paktı’nı imzalamak üzere İran’a gitmekte olan Türk heyetinin bir kısmı Kerkük’ten geçerken halkın coşku dolu sevgi gösterileriyle karşılaştı. Bu coşkunun ardında Anadolu’ya olan hasret vardı. Gayet insanî bir duygunun dışa vurumu olan bu sevgi gösterisi Irak Türkmenlerine ağır bir bedelle ödetildi. Bunu bahane eden Irak makamları pek çok kişiyi tutuklayıp baskı ve işkenceyle cezalandırırken birçok öğretmeni ve memuru da Irak’ın Arap bölgelerine sürdü. Bununla da yetinmeyen Irak makamları 1 Haziran 1931’de Mahallî Diller Kanunu’yla Türkmenlere verdiği Türkçeyle eğitim alma hakkını da rafa kaldırdı. Emekli Büyükelçi Bilâl N. Şimşir’e göre, Irak hükûmetinin bu tavrının ardında, o yıllarda Hatay’ın Türkiye’ye ilhak olma ihtimalinin önünü almak yatıyordu. Irak yönetimi, Hatay gibi, Musul’un da bir gün Türk ordusunca işgal edileceğine dair kuruntular besliyor; endişelerini de Türkmen vatandaşlarına bu şekilde yansıtıyordu.[1] Zaten, Irak’ın krallık çağının en önemli ismi, defalarca Irak’ta başbakanlık etmiş, eski bir Osmanlı subayı ve azılı bir Arap ırkçısı Nuri Sait de o yıllardaki bir kabine toplantısında, Selçuklu Türkleri bir zamanlar Irak’ı idare ettikleri gibi Türkmenler de Irak’ın yönetimini bir gün ele geçirebilirler, diyerek Irak Türkmenlerine karşı bugüne kadar yürütülen dışlama ve baskı politikalarının nereden kaynaklandığını ele veriyordu. [2]

24 Ocak 1970 tarihinde Irak Türkmenlerine bir kere daha verilen kendi dilleriyle eğitim alma hakkı da 1976’da tamamen ortadan kaldırıldı. Bunun da ardında Türkiye’nin Kıbrıs çıkartmasının rolü vardı. Irak makamları Türkiye’nin, Kıbrıs Türk’ünün yardımına koştuğu gibi bir gün Türkmenlerin de yardımına gelebileceği vehmiyle hareket ederek bu hakları budama yoluna gitmiştir.[3]

27 Nisan 1976 tarihinde Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk Kerkük Türk Kültür Merkezini ziyaret etti. Ziyaret sırasında mahşerî bir kalabalık vardı. Sevgi tezahüratları yeri göğü inletiyordu. 1937’deki manzara aynen tekrarlanıyordu. Bu satırların yazarının da şahit olduğu o günkü hadiselerin sonunda Türkmenler yine tutuklamalar ve işkencelerle sarsıldı. Bu da yetmedi, Kerkük’ün il sınırları değiştirilerek Irak’taki Türk nüfusu kâğıt üzerinde küçültülmeye çalışıldı. O yıllarda ilçe olan Saddam Hüseyin’in memleketi Tikrit il yapılarak geçen ocak ayındaki ve üç gün önceki(25 Haziran 2013) katliamlara sahne olan Tuzhurmatı ve diğer bir Türkmen ilçesi Dakuk(Tavuk) bu ile bağlandı.

Irak Türkmenlerinin çile günlüğünün sonu gelmiyordu. 1980 yılında Saddam Hüseyin Irak’ta bütün ipleri elinde tutuyordu. Kendini çok güçlü hissediyor, Türkmenler üzerindeki baskıları gün geçtikçe artırıyordu. 16 Oca k 1980’de ise o acı haber geldi. Irak Türklerinin önemli isimlerinden ve Türkmen toplumuna liderlik edebilecek vasıfta bulunan dört büyük şahsiyet Doç. Dr. Necdet Koçak, Emekli Albay Abdullah Abdurrahman, Dr. Rıza Demirci ve Müteahhit Adil Şerif uzun işkencelerden sonra asılarak şehit edildiler. Irak yönetiminin bundan maksadı Türkmenlere gözdağı vermekti. Türkmenlerin tutunacak bir dalları olmadığı, Türkiye’den medet ummamaları icap ettiği sert bir dille kendilerine iletiliyordu.

Türkmenlerin Irak’ta, Osmanlı sonrasında maruz kaldıkları katliamlar, sürgünler ve soykırım uygulamaları elbette bunlardan ibaret değil. Yazılarımızı takip eden değerli okuyucular Türkmenlerin başına gelen daha başka felâketleri de bundan önceki yazılarımızdan okumuşlardır. Ayrıca, Türkiye’den ve Irak Türkmenlerinden pek çok yazarın bu mesele üzerine yazdıkları birçok eser bulunmaktadır. Ama ne yazık ki bütün bu gayretlere rağmen Türkmenler hâlâ Türk kamuoyunda yeterince tanınmamakta ve seslerini yeterince duyuramamaktalar. Bunda, Türkmenlerin yetersiz kalan tanıtım faaliyetlerinin rolü olduğu kadar, gelmiş geçmiş hükûmetlerin Irak Türklüğüne yeterli önemi vermeyişinin de rolü var. Ancak, günlük politika kaygılarıyla hareket eden Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti Irak Türklüğünün sorunlarına ayrı bir gözle bakmalı ve politikalarını gözden geçirmelidir. Bugün Irak toprakları içinde kalan ve “Türkmeneli” diye adlandırılan bu coğrafya, hatta bütün Irak, Lozan Konferansı’nda Türkiye’den masa başında çalınmış topraklardır. Türkiye’nin Irak Türklüğünü kendi kaderine bırakmak gibi bir lüksü olmamalıdır. Bu bölgede, hâlâ daha gözünü Türkiye’ye dikmiş ve millî kimliğini muhafaza etmek için can üstüne can veren bir Müslüman Türk topluluğu yaşamakta. Türkmenler artık Türk yetkililerinin taziye ve üzüntü bildiren mesajlarıyla, hastalarının Türkiye’de tedavi ettirilmesiyle avutulacak bir durumda değiller. Türkiye Cumhuriyeti’nin, bir an önce Türkmenlerin güvenliğini kendi bölgelerinde temin edecek politikalar geliştirmesi elzemdir. Bu hususta ağırlığını ortaya koymasının zamanı gelmiştir, geçmektedir de.

Türkmenler Türkiye’den kendilerine uzanacak bir şefkat eli için daha binlerce can vermeye razıdırlar. Ancak Türkiye’yi yönetenlerin de şunu bilmeleri lâzımdır ki Türkmenlerin her gün yeni yeni can kayıplarıyla karşı karşıya gelmesi Türkiye’nin, geleceğinden ve bölgedeki liderlik potansiyelinden bir adım daha geriye düşmesine sebep oluyor.

 

 sehid

 

 

 

 

 



[1] Bkz. Türk- Irak İlişkilerinde Türkmenler, Bilgi yayınları, Ankara 2004,  s. 21, 112-113.

[2] Nefi Demirci, Dünden Bu Güne Kerkük(Kerkük’ün Siyasi Tarihi), İstanbul 1990, s. 52.

[3] Bkz. Türk- Irak İlişkilerinde Türkmenler, Bilgi yayınları, Ankara 2004,  s. 21, 112-113.

Bu yazı toplam 1109 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim