• İstanbul 23 °C
  • Ankara 28 °C

Bir Baba Dostunu Kaybettim (İzzettin Kerkük’ün Ardından)

Önder SAATÇİ

Hazan rüzgârları estikçe ağaç dallarının her birine tutunan yapraklar gün gün savrulup düşüyor. Ecelin önüne düşmüş rüzgâr en narin ve en nazikleri gözüne kestirip onları bizlerin can evinden koparıp ötelere götürüyor. Bu kopuşlar, bu ayrılışlar acı bir ilacı tatmayı ezelde vaat etmiş olanların alın yazısı olsa da geride kalanların, kader ve acz ile yoğrulmuş kalplerinin derinliklerinde duydukları hüznü dindirecek bir teselli bulmak hiç de kolay olmuyor.

Bundan üç yıl önce rahmetli babamı kaybettiğimde hissettiklerim bunlardı. Şimdi yeniden aynı hislerle doluyum. Vefat haberlerinin babamı ne kadar üzdüğünü, üzüntüsünü içine attıkça her gün içinden bir şeylerin koptuğunu gözlerinden okurdum. Eminim rahmetli büyüğümüz İzzettin Kerkük de babamın vefat haberini alırken kardeşinin hisleriyle doluydu. İkisi arasındaki muhabbetin her türlü tezahürünü babamın yüzünden okumak mümkündü. “İzzettin Kerkük” adı ne zaman anılsa babamın gözlerinin içinin güldüğünü görmemek mümkün değildi. Araya mesafeler girse de ikisi arasında bayram tebrikleşmeleri yıllarca devam etmişti. Babam, dostlarına, hemşerilerine fevkalade düşkündü. Ama onun gönlünde İzzettin Kerkük’ün yeri apayrıydı. Her bayram ona göndereceği tebrik kartını özenle yazar ve postahaneye gidip onu, gönül ferahlığıyla dostuna gönderirdi. Kartların modası geçip telefonlaşma devri başlayınca da bayram sabahlarında ilk arananlardan biri hep İzzettin Kerkük’tü. Elbette, bazı bayramlarda İzzettin Kerkük’ün erken davranıp babamı aradığı da olurdu.

Babamla İzzettin Kerkük arasındaki dostluk gözden ırak olanların gönülden de ırak olacağı atasözünü boşa çıkaracak kadar derindi, sağlamdı, güçlüydü. Aradan bunca yıl geçmesine rağmen ve son yirmi otuz yılda yüz yüze çok az görüşmelerine rağmen babamın ona karşı muhabbetinde zerre kadar bir parçanın eksilmediğini pek rahatlıkla müşahede etmişimdir. Onların samimiyeti yalnızca gençliklerinde beraberce güzel günler geçirmiş iki dostun hissiyatının mahsulü değildi. Onları birbirine bağlayan, kalplerinde ortaklaşa yaşattıkları “Irak Türklüğü” sevdasıydı. Onlar inandıkları bu sevdayı basit bir fikir meselesinden çıkarıp hayatlarının her anına nakşetmişlerdi. Onlar için Irak Türklüğüne duydukları aşk, içinden çıktıkları toplumun her bir ferdini ayrı ayrı kuşatacak kadar engin ve derindi. Babam yıllarca görmediği hemşerilerine kavuştuğunda nasıl mutlulukların en büyüğünü tattıysa, onları nasıl sevgiyle kucakladıysa İzzettin Kerkük de hemşerilerinin hukukunun teslimi için gazetecilik mesleğinin ve Dış İşleri Bakanlığındaki memuriyetinin bütün imkânlarını kullanmaktan bir an geri durmadı. Irak Türklerine yapılan zulümleri sesinin yettiğince, kaleminin gücü nisbetinde sağır vicdanlara duyurdu. Onunla da yetinmedi hemşerilerinin kültür varlıklarını korumak ve yeni nesillere ulaşmasını sağlamak için Kerkük Vakfını kurdu. Kerkük Vakfı, arşiviyle ve yayınlarıyla bugün Irak Türklüğünün hafızasıdır, dense kimse şaşırmamalıdır. İzzettin Kerkük’ün himayesinde yıllar sonra, yeniden vücut bulan Kardaşlık dergisi bugün onun himmetiyle çıkıyor.

Kardaşlık ilk çıktığı günden beri evimizin baş köşesindeki yerini hiç kaybetmedi. Ama derginin en kıymetli yazıları ona yeniden can veren İzzettin Kerkük’ün hatıralarıdır. 61. sayıda hatıralarının 16. bölümünü yazarak Irak Türklerine çok değerli bir miras daha bırakarak bu dünyadan ebedî âleme göç etti.

Kerkük’te başlayan ve İstanbul’da sona eren İzzettin Kerkük’ün hayat macerası, bize insan olmanın izzetini hatırlatıyor. Çalışkanlığın, sebatın, inandığı davanın ardında azimle yürümenin nümunesi oldu bizlere İzzettin Kerkük.

İzzettin Kerkük, vefatıyla aramızdan ayrılsa da geride bir SÖNMEZ  ATEŞ bıraktı.

Yüce Mevla onu cennetinde sevenleriyle buluştursun.

 

Kardaşlık/ 62 (18-19)

11.06.2014

Bu yazı toplam 1119 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim