• İstanbul 15 °C
  • Ankara 14 °C

Bir Derginin Türkçesi

Önder SAATÇİ

Bu yazının yazıldığı tarih itibariyle, Dil ve Edebiyat dergisi 39. sayısına ulaşmış bulunuyor. Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği tarafından yayınlanan dergi bir taraftan dilimizin ve kültürümüzün zenginliklerine ışık tutarken bir taraftan da belli başlı dil sorunlarımızı mercek altına alıyor. İlk sayısından beri intizamla takip edemesem de bazı sayılarını baştan sona zevkle okuduğum bir dergi Dil ve Edebiyat.

Dergi, bu alandaki benzerleriyle irfan hayatımızı renklendirmesine rağmen günümüz basın yayınının bulaşıcı hastalığı dil yanlışlarından maalesef arındırılabilmiş değil. Bu durumu “bulaşıcı hastalık” diye adlandırmamın sebebi dil hatalarının basın yayın organlarında sıklıkla müşahede edilmesindendir. Bu tür hatalar süreli yayınların çok hızlı bir süreçte okuyucuya ulaştırılmasından kaynaklanıyor olabilir. Ayrıca, dilimizin bu hıza yetişemeyerek artık bazı kalıplarla konuşulması ve bu yeni kalıpların yazıya da aktarılması bir başka sebep olabilir. Bunlara, İngilizcenin Türkçe üzerindeki ağır baskısı ve yazarların Türkçeye özenmemesi de eklenince dilimiz eski lezzetinden çok şeyler kaybediyor. Yalnız burada şöyle bir durup düşünmek de gereklidir, sanırım. Günlük gazetelerin her gün yayınlanıyor olması birtakım dil kusurlarıyla da malûl olmalarını beraberinde getirebilir. Fakat, aylık yayınlanan dergilerde Türkçenin en doğru biçimde kullanılması dergi için, yazarlar için bir fariza olmuyor mu? Basın yayında önemli bir yer tutan dergiciliğin, hele hele edebiyat dergiciliğinin okuyucusuna, sadece fikir ulaştırmada değil, doğru Türkçeyi tattırmada da bir rolü, sorumluluğu olmamalı mıdır?..

Sanırım, bu meselenin artık dergi yayınlayanların gündemine alınmasının zamanı gelmiştir. Kanaatimce, dil yanlışlarından korunmak için bir derginin alabileceği bazı tedbirler vardır. Meselâ, belli bir tiraja ulaşan dergilerde dil uzmanlarının istihdam edilmesi veya bu hizmetin bir kişi veya kurumdan satın alınması mümkündür. Aynı teklifim günlük gazeteler ve radyo-televizyon kuruluşları için de geçerlidir. Hatta, bu meselenin bazı hukukî temellere oturtulması da lâzımdır.

Bu kısa değerlendirmeden sonra, yukarıda sözünü ettiğimiz Dil ve Edebiyat dergisinin 36. sayısından aldığım bazı cümlelerde ne gibi dil yanlışları olduğunu sıralamaya geçebiliriz. Türkçemizin bazı temel kurallarını da hatırlatacağımız bu yazıda dergiyi yayınlayan ekibin dikkatini, biraz olsun dilimize çekmeyi amaçlıyoruz.

1. Derginin 87. sayfada yer alan “Yazdığı üçbeş müzahrefat artığı roman ile zengin olan ve halkın kutsallarını bu yazdıklarıyla ayaklar altında sürükleyen sözde yazarların kitaplarını alarak bunları zengin eden insanımız, Akif’e ve onun dile getirdiği değerlere bigâne kalmamalı.” cümlesinde “üç beş” sıfatı bitişik değil ayrı yazılmalıdır. Ayrıca “kutsal” kelimesinin yerine “mukaddesat” tercih edilmelidir. Zira, bu kelime her ne kadar dile yerleşmiş olsa da –sal/-sel eki uydurma bir ektir. Bunun sıfat yapma özelliğinden yola çıkılarak adlaşmış sıfatlar yapılması ve giderek doğrudan doğruya isimden isim yapma eki gibi kullanılması Türkçenin son yıllardaki en önemli sorunlarındandır. Bu yüzden –sal / -sel eki hiçbir şekilde ve hiçbir yerde kullanılmamalıdır. Ayrıca, dilimizdeki “ayaklar altına almak” deyimi  “ayaklar altında sürüklemek” biçiminde kullanılamaz. Çünkü bilindiği üzere, deyimlerin kalıpları değiştirilemez. Bu kalıbın içine deyimin sonundaki yardımcı fiil de dahildir.

 

2. Millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy hakkında, derginin 87. sayfasında Şenol Tanju tarafından kaleme alınan yazıda geçen “Cenazesinin kimsesizleştirilmek istenmesine rağmen vefalı Türk gençliği tarafından sahiplenilerek devlet törensiz…” cümlesinde kullanılan “devlet törensiz” ibaresi yanlıştır. Bunun yerine, “devlet töreni yapılmaksızın”, “devlet töreni olmadan”, “devlet töreni yapılmadan” zarf-fiil gruplarından biri tercih edilmelidir. Zira, dilimizde kelimelerin üzerine önce yapım ekleri, sonra çekim ekleri getirilir. İsim tamlamalarının sonundaysa iyelik eki bulunduğundan ve bu ek çekim eki olduğundan bu gibi tamlamaların üzerine, istisna olarak kabul edebileceğimiz bazı kalıplaşmış yapılar(zeytinyağlı dolma, vb.) dışında, sonundaki çekim eki düşürülerek hiçbir yapım eki getirilemez.

3. Derginin 88. sayfasında Yaşar Bayar’dan nakledilen şiirin sondan bir önceki beytinde yer alan “râhim”  kelimesi ne Türkçede ne Arapçada görülür. Burada kullanılacak olan sıfat “rahim” olmalıdır.

4. 91. sayfadaysa Hülya Argunşah’ın yazmış olduğu “Bir Cumhuriyet Kadını: Şukûfe Nihal” kitabı tanıtılırken kullanılmış olan “feminist duyarlıklı” tamlaması “feminist duyarlılıklı” biçiminde yazılmalıdır. Çünkü bu kelimede –lı isimden isim yapma eki “duyarlık” üzerine değil, “hassasiyet” anlamına gelen “duyarlılık” üzerine getirilmiştir. “Duyarlıklı” yapısı doğru olmakla birlikte, kelimenin gövdesi “duyarlılık”tır. Üzerine yapım eki geldiği zaman da gövde bozulmamalıdır. Bu gibi kısaltmalar çoğu zaman dile özen gösterilmemesinden kaynaklanıyor olsa gerektir. Bunun yanında, basın yayın organlarında sayfa ve sütun kullanımındaki tasarruf kaygısının da bu gibi kısaltmalarda rolü olduğunu düşünüyorum.

5. 95. sayfada yer alan “Edebiyat Atölyesi”nde Vedat Bilgiç’in şiiri üzerine yorumda bulunan yazar Recep Garip’e ait, “İşçilik yapılmadan, zımparalanmadan, boyalanmadan, cilalanmadan sonuca ulaşmak mümkün değildir.” cümlesinde şu kelimelerin ve ifadelerin kullanımına dikkat çekmek isterim:

İşçilik yapılmadan” yerine “gerekli işçiliği yerine getirmeden işçilik olmaksızın” denmelidir. Çünkü son zamanlarda yardımcı “yapmak” fiili çoğu zaman gereksiz yere kullanılmaktadır: giriş yapmak, çıkış yapmak, vb. Bu gibi yapılar Türkçeye aykırıdır. Çünkü dilimizde yardımcı fiil kullanımı daha ziyade çekimli fiille ifade edilemeyen durumlar içindir[1].

Boyalanmadan” şeklinde kullanılan zarf-fiil boyanmadan olmalıdır. Zira, “boya-” fiili –n ekiyle edilgen yapılır. Bu itibarla, “boyanmak” şekli yeterlidir. "boyalanmak” diye bir şekil dilimizde kullanılmaz.

Aynı cümlede geçen “cilalanmak” mastarında ise TDK’nın 2005’teki kılavuzunun ve son düzenlemelerinin aksine, 1996 Kılavuzu’nda tespit edildiği gibi “cila” kelimesinde ve buna benzer kelimelerde düzeltme işareti kullanılmalıdır(cilâ). Bu işaret kullanılmadığı takdirde Türk dilinin telâffuzu gittikçe yozlaşacaktır.[2] Yükseköğretimdeki öğrencilerimizin telâffuzlarında bunun sonsuz örneklerine şahidiz.

6. Yine 95. sayfada aynı kişiye verilen cevapta kullanılan, ”Zorunludur, Çünkü atölye çalışmasında demirin şekillenebilmesi için ateşte kızartılması gerekir.” cümlesinin sonundaki “gerekir” kelimesi “gereklidir” biçiminde olmalıdır. Zira, Türkçemizde “gerek” kelimesi isimdir; fiiller gibi geniş zaman ekiyle çekimlenemez. İsmin geniş zamanda, ek fiille çekimlenmesi durumundaysa bu kelimenin ya “gerektir” yahut “gereklidir” biçimlerinden biri tercih edilebilir.

7. Aynı paragrafta, “Ancak kolay olmasa bile söylenmesi zorunludur.” cümlesinin sonunda yer alan kelime “zorunlu” değil “şarttır” olmalıdır. Zira, kelimelerin taşıdığı anlamlar az çok birbirinden farklıdır. Bu gibi ayrıntıların metin yazarları tarafından dikkate alınması içeriğin de okuyucuya daha doğru bir şekilde aktarılmasına katkıda bulunur.

Ele aldığımız dergide rastladığımız bu ve buna benzer hatalardan diğer süreli yayınlar da âri değildir. Elimizden geldiğince, bundan sonra da süreli yayınlarda ve bilhassa edebiyat dergilerinde gözlediğimiz dil hatalarını siz değerli okuyucularımızın dikkatlerine sunmaya çalışacağız.

 

Önder SAATÇİ

S. Demirel Üniversitesi

Türk Dili Okutmanı

 

 

8 Mart 2012



[1] “Yapmak” ve “etmek” yardımcı fiillerinin son yıllardaki kullanımına dair bazı ayrıntılar için bkz. Hamza Zülfikar; Yapmak, etmek, buyurmak, deyim, terim,zevat, fitre üzerine; Türk Dili, TDK yayınları, 643. sayı, s. 27-33.

[2] Düzeltme işaretinin kullanımıyla ilgili geniş bilgi için bkz. Önder SAATÇİ, İmlâmız Üzerine Birkaç Söz, TYB Akademi dergisi, Türkiye Yazarlar Birliği yayınları, 4. Sayı, s. 223-233.

Bu yazı toplam 3015 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim