• İstanbul 13 °C
  • Ankara 13 °C

Türkçeye Işık Tutmak

Önder SAATÇİ

Toplumda son yıllarda her alanda(sağlık, beslenme, eğitim, iş güvenliği, vs.) görülen bilinçlenmenin dilde gözlenmeyişi, hatta tam tersine Türkçenin gittikçe yozlaşması bilmem kaç kişinin dikkatini çekiyor. Bunda, televizyonda kullanılan bozuk dilin ve yabancı dille eğitimin önemli bir rolü olduğunu kimse inkâr edemez. Toplumumuzda artık, yabancı dil öğrenmenin yabancı dille eğitimden geçtiğine dair yaygın bir kanaat var. Verimsiz eğitim sistemimiz de bu yanlış kanaati güçlendiriyor. Bu yüzden,  insanların diğer hususlardaki duyarlılıkları maalesef, dile yansımıyor. Çocuklarımızın küfre alışmasını istemiyoruz. Kaba sözlerle birbirlerine hitap etmelerine hiçbir anne baba razı değil. Ancak Türkçenin düzgün telâffuz edilmesi, kelimelerin doğru ve yerli yerinde kullanılması, kültürümüzü yansıtan atasözleri ve deyim hazinemizin yeni nesillere aktarılmasında sıkıntılarımız var. Bu sorunların eğitim sisteminin imkânlarıyla çözülmesi de pek mümkün görünmüyor. Çünkü okullar da içinde bulunduğumuz popüler kültür atmosferinin içinde bulunuyor ve adeta dumanaltı olmuş durumda. Öğrencinin kişiliği günümüzde okuldaki eğitim süreçlerinden ziyade popüler kültürün örgüsü içinde şekilleniyor. Okullar  da bu kültürün yayılma alanları. O halde Türkçenin doğru öğretilmesi için örgün ve yaygın eğitim dışında daha başka birtakım araçların devreye konması lâzım.

En başta, Türkçenin üzerine, yazının başlığındaki gibi bir ışık tutulmalı. İnsanların Türkçeye dikkatleri çekilmeli. Günümüzde eğlenerek öğrenme iyice revaçta.  İnsanlar çocuklarına İngilizce öğretmek için zaman zaman küplerden, kartlardan oluşan çeşitli oyuncaklar alıyorlar. Bunların Türkçe benzerleri de var. Bu gibi oyuncakların pazarlanmasında devlet bazı teşviklerde bulunabilir.  Okulların, kreşlerin bu gibi oyuncaklarla donatılması mümkün değil mi?

Son günlerde tişörtlerde de bir Türkçe esintisi var. Eskiden ne idüğü belirsiz İngilizce yazılar  elbisenin deseni halinde algılanırken artık tişörtlerin üzerine Türkçe de yazılabiliyor. Ticarî alandaki Bu davranışın Türkçeyi öne çıkarma gayretinden kaynaklandığını sanmıyorum. Ama bu bile insanların Türkçeye karşı daha duyarlı olmalarını, hiç olmazsa şuur altında tetikler.

Televizyonun hayatımızdaki hakimiyeti artık tartışılmaz. Bundan birkaç sene önce Avrupa Yakası diye bir dizi seyretmiştik. Orada “Selin” tiplemesiyle başarılı bir rol üstlenen oyuncu Evrim Akın’ın kullandığı dil, aslında tersten Türkçeye bir dikkat çekişti.  Yani seyirciye, “Böyle Türkçe olur mu!” dedirtmeyi amaçlayan bir dildi, Selin’in kullandığı. Ama zamanla Selin tipinin Türkçesi dilin daha da batağa saplanmasına yol açtı. Kadın, erkek, çocuk “Oha falan oldum, Kal geldi, vb.” Selin klâsikleriyle konuşmaya başladı. Bu da toplumumuzun Türkçeye karşı henüz  yeterli duyarlılığa sahip olmadığının göstergesi. Fakat ne olursa olsun. Tiyatrocuların, edebiyatçıların, senaryo yazarlarının, ilgi çekici  ve etkileyici bir sanat dili geliştirerek yepyeni oyunlarla, filmlerle hatta, çizgi filmlerle Türkçedeki yozlaşmayı işlemelerini, dile dikkat çekmelerini bekliyoruz.

Hediyeliklerin de dili artık Türkçeleşmeli .  “Wellcome”  yazılı paspasların, iyice bayağılaşan “I love you” yazılı porselen bardakların yerine üzerinde Türkçeyle hoş mesajlar, sloganlar yazılı malzemelerle hediyeleşmenin zamanıdır.  Yalnız, yabancı kelimenin daha çekici; yerli olanınsa daha bildik olması buradaki en önemli açmazımız. Bunun biraz da mektup yazma, kart atma alışkanlığımızı terk etmemizle ilgisi var gibi geliyor bana. Ne de olsa, mektuplaşma Türkçeyi besleyen bir kaynaktı.

Bütün bunların yanında, bilhassa çocuklara, gençlere hitap eden kitapların Türkçesine ayrı bir özen gösterilmeli. Çocuklara kitap alırken veya tavsiye ederken Türk ve dünya klâsikleri en önemli seçenekler. Ancak bunlarda kullanılan Türkçenin ne ölçüde yanlışlarla yüklü oluşu biz dilcilerden başka kimsenin dikkatini çekmiyor. Geçenlerde, oğluma aldığım Nasreddin Hoca ile ilgili pek yaldızlı ve cicili bicili bir çocuk kitabında bir sürü hatalı yazım ve bir o kadar da anlatım bozukluğu tespit etmiştim.  Çocuklara yönelik kitapların seçiminde yalnızca eğiticilik esaslarını gözetmek yeterli değil. Aynı zamanda kitapların Türkçesinin de sıkı bir şekilde denetlenmesi lâzım. Bu işin kurumlaşması da  gerekli. Türk Standartları Enstitüsü bu hususta mutlaka ölçütler koymalı, MEB de bunu desteklemeli. Türkçesi bozuk kitaplar Talim Terbiye Kurulundan geçmemeli.  Nihayet, İngilizce kitaplarının da yerli unsurlarla donanmasına özen gösterilmesi gerekli. En iyi İngilizce kitabı Oxford’dan ithal edilen kitap değil, Türkiye’de hazırlanan yerli kültür unsurlarını da yedire yedire düzenlenmiş İngilizce kitaplarıdır.

Bu incelikler de artık Türk toplumunun gündemine girmeli.

  08.09.2012

Bu yazı toplam 1441 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim