• İstanbul 18 °C
  • Ankara 20 °C

Irak Türklerini kim tanır?

Önder SAATÇİ

Evet, artık kim ne derse desin, Irak Türkleri eskisine göre daha iyi tanınıyor. Ancak şunu da itiraf edelim ki zihinlerde ve hafızalarda, Türk folklorunda da yeri olan “Türkmen” teriminin çağrışımı daha etkili. Bununla birlikte, “Irak Türkleri” sosyolojik bir terim olarak tarihî arka plânı daha iyi karşılıyor. Demek ki her iki terimi de yeri geldikçe kendi ayrıntılarıyla kullanacağız. Irak’taki Türk yerleşim alnları anlamına gelen “Türkmeneli” terimininse henüz emekleme çağında olduğunu da bir kenara yazalım.

Türkiye’de yerleşmiş Irak Türkleri son yıllarda bazı dernekler kurarak Türkiye’deki hemşerilerine ve Irak’ta bulunan Türkmenlere ulaşmaya çalışıyorlar. Irak Türkmen dernekleri son zamanlarda Türkmeneli Dernekler Federasyonu çatısı altında birleşerek faaliyetlerine devam ediyor. Bu çatı altındaki dernekler şunlardır: Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği(İstanbul), Türkmeneli İnsan Hakları Derneği(İstanbul), Türkmeneli Sağlık ve Sosyal Yardımlaşma Derneği( Konya), Irak Türkmenleri Kardeşlik ve Kültür Derneği(İstanbul), Ortadoğu İşadamları Derneği(İstanbul), Türkmen Birliği ve Dayanışma Derneği(Antalya) Irak Türkleri Adalet, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği(İstanbul). Derneklerin çoğunun merkezinin İstanbul’da olması bu şehrin en büyük Türkmen nüfusunu barındırmasındandır. Bununla birlikte, bu kurumların en eskisi olan ve 1959’da kurulan Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneğinin Ankara, Konya ve İzmir’de şubeleri bulunuyor. Türkmen dernekleri, konser, piknik, konferans, panel, dergicilik, vb. faaliyetlerle Irak Türklüğünü, başta Türkiye’deki kardeşlerine ve bütün dünyaya tanıtmak üzere yola çıkan Türkmenlerin fedakârane gayretleriyle hayatiyetini sürdürüyor. Bunun yanında, Irak Türklerinin kurmuş oldukları bazı vakıflar da benzer amaçlara hizmet ediyor. İzzettin Kerkük Kültür ve Araştırma Vakfı ile Türkmeneli İş Birliği ve Kültür Vakfı da Irak Türklüğünü hem tanıtan hem çeşitli projelerle destekleyen kurumlardır. Ayrıca, 2011 yılında 4. kurultayını gerçekleştiren Türkmen Basın Konseyi de Irak Türkmen basınının sorunlarını ele alan ve Türkmen basınını dünyaya tanıtan bir kurum. Bundan başka, ORSAM ve BİLGESAM gibi düşünce kuruluşları da Irak Türkleri hakkındaki akademik araştırmalarıyla bu kitlenin tanıtımında önemli roller üstlenmiş bulunuyor. Ayrıca Kerkük ve Erbil gazeteleri, İzzettin Kerkük Vakfınca İstanbul’da çıkarılan Kardaşlık, Atunköprü;1960’ta Bağdat’ta kurulan Türkmen Kardeşlik Ocağının yayımladığı Kardeşlik ve Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneğince İstanbul’da çıkarılan Türkmen Bohçası dergileri ile internetteki birçok Türkmen sitesi de Irak Türklüğünün sesini dünyaya duyurmada rol almış durumda.[2] Bütün bunlara ek olarak, zaman zaman üniversitelerimizde ve çeşitli kurumların öncülüğünde gerçekleştirilen Irak Türklüğüne yönelik panel, sempozyum ve konferanslar da burada kaydedilmelidir. Bunların sonuncusu 18-19 Mayıs 2012 tarihlerinde Bilecik Şeyh Edebali Ünivrsitesinde düzenlenen Irak Coğrafyasında Türk Varlığı ve Kültürü Sempozyumu olmuştur. Bütün bunların dışında, gerek Ata Terzibaşı, Suphi Saatçi, Erşat Hürmüzlü, Habib Hürmüzlü, A. Kadir Samancı, Mahir Nakip, Nef’i Demirci, … gibi Türkmen yazarların; gerek Mustafa Cevad, Hanna Batato,… gibi Arap yazarların ve gerek ana vatandan Bilâl Şimşir, Ümit Özdağ, A. İhsan Öbek, Şevket Koçsoy, Abdüsselâm Uluçam, … gibi daha başkalarının, bugüne kadar, Irak Türkmenleri hakkında Türkçe, Arapça ve İngilizceyle pek çok kitap ve makale yazdıklarını; Y. Bülent Bakiler, Hasan C. Güzel, Kemal Çapraz, Kenan Akın, M. Necati Özfatura gibi çeşitli gazetecilerin de köşelerinde Irak Türkmenlerinin sorunlarına yer yer temas ettiklerini hatırlatalım.

 

Bu arada, çeşitli belediyelerin zaman zaman Irak Türklüğünü hatırlatıcı şenlikler, konserler vb. faaliyetleri de şükranla anılmalıdır. Ayrıca, 23 Aralık 2010’da Keçiören Belediyesince Kerkük Parkı’nda Kerkük Şehitlerini Anma Anıtının açılmış olması, Konya’da ve Kayseri’de birer caddeye Irak Türklüğünün sembol şehri “Kerkük” adının verilmesi, Bartın’da Kerkük’ün Sesi gazetesinin çıkarılması, Kerkük’le Konya’nın kardeş şehir ilân edilmesi ve son olarak Mersin’in Erdemli ilçesine bağlı Kargapınarı Belediyesinin, Türkmeneli İş Birliği ve Kültür Vakfının öncülüğünde, Türkmen kardeşlerimizi on gün kadar kendi yörelerinde misafir edip çeşitli eğitim ve kültür faaliyetleri icra etmesi Irak Türklüğünün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarınca sahiplenilmesinde, tanıtılmasında birer kilometre taşıdır. Fakat bütün bunları perçinleyen, Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun 2 Ağustos 2012’de Kerkük’ü ziyaret etmesidir ki bu ziyaret Türkmenler arasında uzun yıllar konuşulacak ve hayırla yad edilecektir.

 

Irak Türkleri sosyal alanda bu gibi girişimleri fazlasıyla sürdürürken Irak’taki ve Türkiye’deki siyaset ortamlarında aynı ölçüde etkili oldukları maalesef söylenemez. Bunda, Cumhuriyetin kuruluşundan beri sürdürülen yanlış politikaların ve Türkiye’nin bugün bile sağlıklı, kurumlaşmış bir dış politikasının olmayışının rolü var. Ancak Türkmenlerin bu gibi müşkülleri aşabilmek için de gerekli bütün adımları attıkları tartışmalıdır. Meselâ, Türkmen kardeşlerimiz uzun yıllardan beri MHP’yi kendilerinin tabii siyasî temsilcisi olarak gördüler. Bu partinin, dünden bugüne Irak Türklüğü ve Türk dünyası meselelerindeki tavırı da takdire değerdir. Hatta, Genel Başkan Bahçeli’nin Kerkük’ü ziyaret ederek bayram namazını orada kılacağını duyurması[3] Türkmenler arasında büyük bir heyecana sebep olmuştur. Ancak MHP’nin Türk siyasî hayatındaki gücü bellidir. Bu yüzden Türkmenler diğer siyasî partiler nezdinde de girişimlerde bulunup sahip oldukları oy potansiyeli mukabilinde kendi meselelerini bu partilerin gündemlerine taşımalıdırlar. Türkiye’ye yerleşmiş ve mesleğinde belli bir yere gelmiş, çevresinde tanınan, sevilen birçok Türkmen vatandaşımızın bugüne kadar bir siyasî partide görev alması, millet vekili seçilmesi, hatta bir bakanlık koltuğuna oturması beklenirdi. Bu teşebbüslerin gecikmesi Irak Türklüğünün, Türkiye’nin siyasî gündemine oturmasını da geciktiriyor. Ama ne olursa olsun, artık birçok Türkmen kardeşimizi, çeşitli siyasî partilerin saflarında ve Irak Türklüğünün meselelerini ajandalarına almış oldukları halde görmeyi temenni ediyoruz. Almanya’da ve Avrupa’nın diğer ülkelerinde yerleşmiş Türklerin hem sağ hem sol partilerden, zaman zaman milletvekili veya belediye meclisi üyesi olarak karşımıza çıktıklarını düşünürsek Türkmenlerin de ana vatanda buna benzer teşebbüslerde bulunabileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Sözün burasında, merhum Rauf Denktaş’ın Türkmenlere bir tavsiyesini de hatırlamakta fayda var. Denktaş, Türkmenlerle bir buluşmasında, meselenizi Türkiye’nin meselesi haline getrmelisiniz. Kıbrıs davasını biz bu yolla bugünlere getirebildik, demişti ki doğrudur. Fakat, Türkiye’nin Kıbrıs meselesindeki dayanağının, 1959’da imzalanan Londra –Zürih Anlaşmalarındaki garantörlük hakkı olduğu, Türkiye Cumhuriyeti’nin Irak Türklüğü konusunda ise böylesine güçlü bir milletler arası dayanaktan mahrum bulunduğu da bilinmelidir. Buna rağmen, Türkmen siyasetçileri bütün kapıları çalarak Türkiye’yi, kendi meselelerinin çözümü noktasında zorlamalıdırlar. Hele hele, bugünün Irak’ında her kavmiyetin, bir başka ülkenin güdümünde siyaset yaptığı düşünülürse böylesi çalışmaların ne derece gerekli olduğu daha iyi anlaşılır. Bu görüşün zıddına, Türkiye’nin, Irak Türkmen siyasetinden elini çekmesi gereğini savunan bir siyasî damarın da Türkmenler arasında mevcut olduğu bilinmelidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bugüne kadar, Türkmen siyasî hareketlerini başarıyla yönetememiş olması da bu görüş sahiplerinin elini güçlendirmektedir.

 

Türkmenlerin siyasette bıraktıkları bir boşluk da Türkiye’nin iç politika meselelerine yeterli ilgiyi göstermeyişleridir. Bunda, dikkatlerinin Irak’taki gelişmelere çevrilmesinin roü olduğu bilinmektedir. Ancak, bugünün Türkiye’sinde en önemli iç politika meselelerinden olan terörle mücadele, yeni anayasa, kimlik ve aidiyet sorunları, Avrupa Birliğiyle ilişkiler, eğitim sorunları, demokratikleşme ve sivilleşme, temel hak ve hürriyetlerin genişletilmesi gibi meselelerde Türkmenler kendi görüşlerini ve tavırlarını mutlaka ve açıkça ortaya koymalıdırlar. Bu yolla Irak Türklüğü kamuoyunda daha iyi tanınacak, Türkmenler de Türkiye’nin meselelerine sahip çıktıkları ölçüde kendi mücadelelerine taraftar bulacaklardır.

 

Türkmen basın organlarının yukarıda özetlenen gayretleri elbette artarak devam etmelidir. Bununla beraber, Türk basınının da bütün sun’i gündemlerine rağmen Türkmen davasında daha etkili bir şekilde devreye konması gereklidir. Bizce, Türkmen Basın Konseyi ve Kerkük Haber Ajansı Türkmen meselelerini Türk medyasının çeşitli yayın organlarına süratli ve etkili bir şekilde yaymalıdır. Hatta, sivil Türkmen kuruluşlarını idare eden kardeşlerimiz, şahsî ilişkilerini de kullanarak medyada ulaşılabilecek patronlara ve yazarlara ulaşmalı; Irak Türklüğünün sesi olabilecek kalem sahiplerine bol bol malzeme temin etmelidirler. Zira, Türk medyasında zaman zaman Irak Türklüğünü kamuoyuna yanlış tanıtan, hatta rencide eden haber, yorum ve yazılar çıkabilmektedir. Bu gibi yazılardan biri 31 Mayıs 2012 tarihinde Zaman gazetesinde Abdullah Kıran imzasıyla yayınlanmış[4] ve tepkiyle karşılanmıştı. Türkmenler bu gibi tezvirata ve hezeyanlara anında cevap verebilmelidirler. Buna benzer girişimlerin önünü alabilmek ve bu türlü karalayıcı yayınlarla mücadele edebilmek için, Türk ve dünya medyasında çıkan Türkmeneli haberlerini ve yayınlarını sürekli takip eden bir medya izleme merkezi kurulmalıdır. Türkmenlerin tanıtım mücadelesi ancak ve ancak her alanda kurumlaşarak devam ettirilebilir.[5]

 

Bugün Türkiye’de çok güçlü medya grupları olduğunu hepimiz biliyoruz. Medyadaki ideolojik duvarların eskisi kadar aşılmaz olmadığı ve iletişim imkânlarının her geçen gün daha da arttığı düşünülürse Irak Türklüğünün, Türk medyasının her bir yayın organında sürekli gündemde tutulması neden mümkün olmasın. Bu meyanda, yakın geçmişte yaşadığım bir hadiseyi nakletmek isterim. Bundan birkaç ay önce, İslamî meselelerdeki hassasiyetiyle tanınan Akit gazetesinin yazarlarından biriyle internet ortamında yazışarak Irak Türklüğünün sorunlarını neden sayfalarına taşımadıklarını, bu davaya Filistin davası kadar niçin önem vermediklerini sordum. Değerli yazarın bana cevaben göndermiş olduğu e-postada, Filistin meselesini İslâm dünyasının ana davası kabul ettiklerini, bu hususta netice alınması halinde diğer sorunların da çözüleceğine inandıklarını yazmıştı. Bununla birlikte, yakın geçmişte Irak’a gittiklerini orada Türkmenlerle görüştüklerini de bildirmişti. Hatta, kendilerine ulaştıracağımız bilgilere, kendi yayın organlarında seve seve yer vereceklerini de  ilâve etmişti. Bu gibi diyaloglara Irak Türklüğünün ihtiyacı olduğunu düşünüyor, Türkmen kardeşlerimizin bu kapıları muhakkak zorlamaları icap ettiğini naçizane tavsiye ediyoruz.

Türkmen derneklerinin, bir de şu meseleye el atmasının zamanı gelmiştir, kanaatineyim. Bilindiği gibi, Irak coğrafyasına Türklerin yerleşmesi asırları bulan bir tarihî sürecin ürünüdür. Aynı şekilde, Irak Türklerinin ana vatana göç etmesi de çeşitli tarihlerde gerçekleşmiştir. Bu göç dalgaları sonucunda bugün Türkiye’mizin çeşitli yörelerinde Irak Türkmenlerinin bulunduğu bir hakikattir. Kütahya’da “Kerkük” soyadını taşıyan geniş bir sülâle bulunduğunu, Hatay’ın Erzin ilçesinde de epeyce Kerküklü ailenin ikamet ettiğini bu yörelerden olup zaman içinde tanıştığım kişilerden öğrenmişimdir. Bu topluluklara mutlaka ulaşılmalı ve bizden daha önce ana vatana yerleşmiş bu değerli hemşerilerimizin siyasî ve sosyal ilişkileri Irak Türklüğünün tanıtımı ve sorunlarının çözümü mesaisine dahil edilmelidir.

Türkmenlerin önünde duran bir sorun da ikinci, üçüncü nesillerin durumudur. Gerek Türkiye’de ikamet eden gerek gurbet diyarlarında mülteci olarak yaşayan Irak Türkmenlerinin, bu ülkelerde doğan ve yetişen çocuklarının, Kerkük’ün ve Türkmeneli’nin diğer yörelerinin havasını, atmosferini hiç yaşayamadan bir ömür sürdükleri ortadadır. Denebilir ki Türkmenler ilk başta yeni nesillerine kendilerini tanıtmalıdırlar. 2003’ten itibaren, bu çocukların, babalarının yurtlarını ziyaret edebilmeleri önünde bir engel bulunmaması büyük bir nimettir. Ancak yeni nesillerin, Türklük şuurunu ve Türkmen aidiyetini kaybetmemesi için yine de pek çok çaba sarf edilmelidir. Avrupa’daki ve okyanus ötesi ülkelerdeki Türkmen kardeşlerimizin kurmuş oldukları dernekler bu amaca hizmet edecektir. Almanya’da ve diğer Batı ülkelerinde Anadolu Türk’ünün üçüncü neslinin başına gelenler Türkmenlerin üçüncü neslinin de başına gelmemelidir. Saddam’ın Araplaştırma politikalarından kaçarken, Türkmen çocukları Hristiyan Batı ülkelerinde uyuşturucu, alkol, misyonerlik, ateizm gibi yeni tuzaklara düşmemelidirler. Gurbetteki Türkmen derneklerinin, en kısa zamanda, eğer hukuken mümkünse, Türkmeneli Dernekler Federasyonu çatısı altına alınması bu sorunları bir nebze hafifletecek; en azından Türkiye’deki Türkmenlerle gurbet diyarlarındaki Türkmenler arasında gönül köprüleri daha da sağlamlaşacaktır.

Gelişen dünyada bir taraftan refahın yükselmesi bir taraftan da insanların gittikçe ferdiyetçi bir hayat tarzına sürüklenmeleri, yalnızca toplumda birtakım çözülmelere, kıymet hükümlerinin, hatta bütün manevî değerlerimizin gözden düşmesine yol açmamış; aynı zamanda millî kimliği de berhava etmiştir. Türk millî kimliğinin, bugünün insanının gözünde, Orta Asya’dan Balkanlara uzanan bütün kollarıyla kucaklanması da bu hengâme içinde kaybolmakta; Türkmenlerin de kendi seslerini dünyaya duyurmaları o ölçüde zorlaşmaktadır. Kapı komşusuna, akrabasına, yakın çevresine her geçen gün biraz daha yabancılaşan insan tipinden, Türk dünyasını ve onun içindeki küçük ama çok değerli bir parça olan Irak Türklüğünü derinden ve bütün benliğiyle kavraması günümüz dünyasında nasıl beklenebilir?

Irak Türklüğünü dünyaya tanıtmak üzere yola çıkanlar bu çetin problemi de aşmayı hedef edinmelidirler.

 

Kardaşlık: 55 (18-21)

 



[1] Mahir Nakip, TRT ve Kerkük, Kardaşlık  49. sayı, s. 4-5.

[2] Makalemizin sınırlarını taşırmamak kaygısıyla adını anmadığımız basın yayın kuruluşlarından özür dileriz.

[3] Plânlanan bu ziyaret Irak makamlarınca vize engeline takılmıştır.

[5] Bu konuda geniş bilgi için bkz. Mahir Nakip, Global İletişimde Dengesizlik ve Türkmen Medyası, Kardaşlık 50. sayı, s. 4-7.

06.10.2012
Bu yazı toplam 1685 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim