• İstanbul 14 °C
  • Ankara 20 °C

Biraz Daha Türkçe

Önder SAATÇİ

Kim ne derse desin televizyon, hayatımızın merkezine oturmuş durumda. Beyaz cam bugünün insanı için ekmek ve su kadar vazgeçilmez oldu artık. O derece ki bir zamanların gazinosunu da sinemasını da halkın gözünden düşürebildi. Hatta bunları yozlaştırdı da. Sinemacılık bugün birazcık toparlansa da artık bir “halk eğlencesi” olmaktan ebediyen uzak.

 

Televizyonun eğlenceli dizilerinin, yarışmalarının arasına bazı kültür programları da girebiliyor artık. Tarihçiler, eğitimciler, psikologlar, hatta ilâhiyatçılar her gün evimize misafir. Televizyon sayesinde doktora ulaşmak da şimdi bir ekran kadar yakın. Gelgelelim, kanallarda şiir ve edebiyat programları hâlâ yetersiz. Şiirle ve edebiyatla ilgilenenler “entel” diye anıldıkça da ekranlarda edebiyatın yeri hep cılız kalacak gibi. Çünkü her şey “reyting” denen o sihirli kelimeye bağlı. Tarihçiliğimiz pürüzlerle dolu olduğundan  bunları ekrana taşımak seyircinin ilgisini çekiyor. Eğitim sistemimiz her geçen gün yeni yeni sorunlar ürettiğinden bunları da geniş kitlelere ulaştırmak kanalların işine gelir. Din ise Türkiye’de bitmez tükenmez bir kaynak. Bilen bilmeyen herkesin fikir yürüttüğü, hüküm verdiği bir alanda program yapmak kadar çekici ne olabilir televizyoncu için. Kadın programları da psikologların, hukukçuların bilgilerini sattığı bir pazar durumunda.

 

Elbette, edebiyatı, kitapları konu alan programlar ekranlarda hiç yok değil. TRT-2’deki “Selim İleri’nin Not Defteri” ve “Okudukça”, CNN TÜRK’teki “Karalama Defteri”, TV- 5’teki “Kitabiyat” her hafta seyircisiyle buluşuyor. Fakat ne derece izleniyor, o ayrı mesele.

 

Peki ya dil? İnternette bir gezinin. Dili konu alan bir tek program dahi bulamazsınız. Türkçenin bu ölçüde yozlaştığı bir ortamda bu konuyla ilgili pek çok kitap yazıldıysa da ekranlarda dilimizin zenginliklerini, inceliklerini konu alan programlara rastlamak pek mümkün değil. 2000’li yılların başında, değerli yazar ve şair Yavuz Bülent Bakiler Samanyolu televizyonunda “Sözün Doğrusu” programını gerçekleştirirken ne derece ilgi gördüğünü çok iyi hatırlarım. İkamet ettiğim Isparta’daki bir sinema salonunda, Bakiler‘in verdiği konferansta salonun hıncahınç dolduğunu ve yer bulamayanların konuşmayı, girişteki dev ekrandan izlemek zorunda kaldıklarını da. Ama o gün bugündür ekranlarımız dil programına hasret.

 

Günümüz insanı için dil artık bir mirasyedi malından farksız. Hatta orta malına çevrilmiş durumda. En kaba ve yoz şekliyle ekranlarda. Haber bültenleri bile gerekli dil inceliklerinden uzak. Eskiden gazetecilik, dili işlerdi. Bugünse televizyonculuk dili çirkinleştiriyor. İnternet ve cep telefonundaki mesaj diliyse evlere şenlik. Dile karşı duyarlılığımızsa bir türlü gelişmiyor. Belki dil hayatımızı sağlık gibi, ekonomi gibi doğrudan etkilemediğinden.  Belki, yozlaşan kültüre ayak uydurduğumuz gibi yozlaşan Türkçe de artık bizi rahatsız etmediğinden.

 

Kim bilir?..

 20.10.2012

Bu yazı toplam 1298 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim