• İstanbul 17 °C
  • Ankara 22 °C

Elebaşı Kendini Hangi Dille Savunacak?

Önder SAATÇİ

12 Eylülden bu yana Türkiye’nin birçok cezaevinde devam eden ölüm oruçları gündemi epeyce meşgul etti. Bu hususta herkes kurtlarını döktü. Gelinen nokta şudur: Bir kitle topyekûn devletle savaş halinde. Talepleri ise ana diliyle eğitim ve savunma, bir de elebaşının kodesteki tecridinin kaldırılması.

 

Her şeyden önce, duygu sömürüsüne dayanan bütün bu eylemler elebaşının kodesteki durumunun, cezasının bir parçası olduğu gerçeğini değiştirmez. Şimdiye kadar imtiyazlı bir mahkûm olarak dağdaki eşkıyayı yattığı delikten yönetebilmiş olması ise bütün Türkiye’nin ayıbıdır. Bundan sadece hükûmet değil, bu alanda çalışan bütün sivil örgütler de sorumludur. Bu şahsın tıkıldığı delikten örgüt yönetmesinin önlenmesi için, terörün karşısında olan ve sağduyuyu temsil eden hangi sivil örgütler bugüne kadar hangi eylemleri yapmışlardır? Hükûmetin tecrit öncesindeki tutumunu protesto eden, kınayan herhangi bir ses getirici eylem hatırlıyor musunuz?

 

Gelelim ana diliyle ilgili taleplere.

Şu gerçeğin kabul edilmesi lazımdır ki dünya üzerinde konuşulan dil sayısı 5000 civarındadır. Eğer bunları konuşanların hepsi kendi devletlerinden ana diliyle eğitim ve savunma hakkı isterlerse hiçbir devlet bunun altından kalkamaz. Hele hele, ABD, Kanada, Avustralya gibi göçmen ülkelerinin sonu gelir. Kaldı ki Türkiye’de eğitimin Türkçe olması Türkçenin tarih boyunca bir kültür, medeniyet ve aynı zamanda bir devlet dili olmasındandır. Bu gerçek Kürtçenin veya Türkiye’deki herhangi bir bölge dilinin aşağılanması, hor görülmesi anlamına gelmez. Ancak, görünen köy de kılavuz istemez.

 

Aslında, Türkiye’de bu taleplerin seslendirilebilmesinin ardında, bugünkü kanunlarımızda “resmî dil”in tanımın ve sınırlarının yeterince çizilmemiş olmasının da rolü var. Resmî dilin eğitimde kullanılan dil olduğu gerçeği hiçbir kanunumuzda yazmıyor. Bu meseleye eli kalem tutanlar da böyle bakmıyor. Bunda, birçoğunun yabancı dille eğitim almış olmasının etkisi var. Anayasa’daki 3. ve 42. maddelerse yıllardan beri yanlış yorumlanıp yanlış uygulanıyor.[1]

 

Peki, bir vatandaş mahkemelerde ana diliyle savunma yapabilir mi?

Her şeyden önce, burada üzerinde tartışılacak konu “mahkemelerin dili”  olmalıdır. Çünkü mahkemede yalnız savunmada bulunulmaz. Herhalde bu talebi dile getirenler mahkemelerde sadece savunmada olduklarından veya bundan sonra hep suç işlemeyi plânladıklarından meseleyi sadece “savunma dili”ne indirmekteler.

 

Şaka bir yana, mahkemelerde Türkçeden başka bir dil kullanılması TC Anayasası’nın 3. maddesine aykırıdır. Hükûmetin böyle bir aymazlığa düşmemesi gereklidir. Bu hususta Adalet Bakanlığının bir çalışma başlattığı haberleri inşallah, doğru değildir. Çıkarılacak buna benzer bir kanun veya yönetmelik Türkçeden başka bir dili resmî dil durumuna getirir. Bu, Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulmasına benzemez. Kaldı ki okur yazar olan, günlük hayatında çatır çatır Türkçe konuşan, hatta, farklı bir Kürt lehçesi kullananlarla ancak Türkçeyle iletişim kurabilen bir kişinin mahkemede Türkçeden başka bir dille ifade vermesi abes değil mi?

 

Bu arada, damda yatan elebaşı Kürtçe bilmiyor. O kendini hangi dille savunacak?

 

 

 

 

 



[1] Bu husustaki düşüncelerimi bir başka yazıda aktarmayı ümit ediyorum.

05.11.2012

Bu yazı toplam 1696 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim