• İstanbul 16 °C
  • Ankara 24 °C

Yeni Türkiye için Yeni Sistem

Namık AÇIKGÖZ

2 Mayıs 2017 günü Sayın Cumhurbaşkanımız AK Parti’ye üye olup “Cumhurbaşkanı Hükümeti” sitemine geçmenin ilk adımı atılmış oldu. 

21 Mayıs günü gerçekleşecek kongre ile parti genel başkanlığına da gelince, sistem rayına oturmuş olacak. Fakat asıl ray değiştirme 2019 seçimleriyle hayata geçecek.

Şahsen, ilk gençlik yıllarımdan beri “millî devlet güçlü iktidar” zihniyetini benimsemiş biri olarak, ortalığa korku salanların manyetik alanına hiç girmiyorum. (Hatta Sevgili Ramazan’ın ikna gayreti sınırlarını aşan ısrarlarına rağmen, “tek adam”lık endişesinin zerresini bile taşımıyorum.) Türkiye’de rejim değişmiyor… Gene cumhuriyet rejimine devam… Ama bu cumhuriyet, halkın doğrudan seçtiği cumhurbaşkanının olduğu ve bu cumhurbaşkanının da yürütmeyi oluşturduğu bir sistem olacak.

Tayyip Bey bu sistemi niye kabul etti ve ettirdi?

Tayyip Bey, Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanı olduktan sonra, AK Parti’nin gidişatından hiç de memnun olmadı. Partiyle ilgili olarak Cumhurbaşkanlığında eli kolu bağlı ve hatta ağzı da kapatılmış durumda hissetti kendisini. Çünkü sistem, cumhurbaşkanının günlük gidişata müdahalesini önlüyordu. Günlük gidişat da ancak partiler aracılığıyla yapılabilirdi.

Benzer durumu rahmetli Özal da yaşamıştı!

Cumhurbaşkanı olup ANAP’ı Yıldırım Akbulut ve Mesut Yılmaz’a bırakınca, durumun pek iç açıcı olmadığını; cumhurbaşkanlığının bir tür inziva olduğunu anlamıştı ve 1993 yazında cumhurbaşkanlığından ayırılıp bir parti kurarak siyasî hayatına devam etmeyi düşünüyordu. Bunun ön çalışmalarını yapmış ve bazı yüksek bürokrasi atamalarını (mesela yeni kurulan 22 üniversiteye atadığı rektörler) kurmak istediği partiye göre atamıştı. Ayrıca Ankara’da bazı aydınlarla oturulup konuşulmuş ve kendisi destekleyecek yayın organı için insanlar bile ayarlanmıştı. (Bu isimleri ben biliyorum ama kendilerinden izin almadığım için burada yazmıyorum.)

Demem o ki, bundan 25 sene önce, Tayyip Beyin şimdi çektiği sıkıntıyı, rahmetli Özal da çekmişti ama o cumhurbaşkanlığından ayrılıp yeni bir parti ile siyasete devam etmek istiyordu; Tayyip Bey, işin tabiatına daha uygun olan yolu seçti: O siyasete uymadı, siyaseti kendine uydurdu.

Tayyip Bey böyle bir yolu niye tercih etti?

Cumhurbaşkanlığı makamına oturduktan sonra, kurucusu ve lideri olduğu Ak Parti’nin, performans kaybına şahit oldu ve bunu uzaktan kontrol etmenin çare olmadığını görünce, zaten aklında olan başkanlık sistemini “cumhurbaşkanı hükumeti” sistemine çevirdi ve partide yanlış giden işlere doğrudan müdahale etme imkânını tekrar elde etti.

Şimdi 21 Mayıs’ı bekleyeceğiz!

21 Mayıs’tan sonra, başta FETÖ’cüler olmak üzere siyasette ve yüksek bürokrasideki olumsuzlukları doğrudan müdahale ile temizlemesi bekleniyor. Ak Parti, son 3 yılda ciddi oranda hantallaşarak dünya siyasetinden kopma noktasına geldi. İç siyasette başarılı ama dünyaya karşı güç kaybetmiş bir siyaset, yeni Türkiye’nin siyaseti olamazdı. Tayyip Bey bu yakın tehlikeyi gördü ve duruma el koydu. İnşallah ülke için hayırlısı olur.

Bu yazı toplam 730 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim