• İstanbul 16 °C
  • Ankara 21 °C

Yeter Ki ‘Hakikat İncinmesin’

Yeter Ki ‘Hakikat İncinmesin’
Samimiyetin, değer yargılarının, kısacası hemen her şeyin köklü değişikliklere uğradığı bir çağda derin boşluklara savrulan bireylerin eski zamanlara duyduğu özlem ateşi bağırları yakmaya devam ediyor.

Bu hali yaşı ileri olanlar yani eskiler daha derinden hissediyor doğal olarak.

 Her şeyi hızla tüketiyoruz, iştahla yeni alışkanlıklar arıyoruz dünyamıza ve artan boşluğumuza. Böyle bir zamanda Fatma Barbarosoğlu, toplumumuzun belki de en büyük yaralarından biri olan ‘değişen değerler ve artan huzursuzlukları’ gündemimize taşıyor Profil Yayınlarından çıkan ‘Hakikat İncinmesin’ adlı yeni romanında.

Fatma K. Barbarosoğlu sosyolog olması hasebiyle de topluma dair gözlemleri derinlik taşıyan, donanımlı, şuurlu bir yazar. Başta Nihayet dergisi olmak üzere nitelikli pek çok oluşumun içinde bulunmuş, toplumu her kademesiyle gözlemlemiş, meselelerini dillendirmiş, dikkate değer tespitlerde bulunmuş edebiyatımızın müstesna kalemlerinden biri. Aynı ideolojik görüşte olmayanların dahi hakkını teslim ettiği Barbarosoğlu  naif bir tarzda bize bizi etkili ifadeler eşliğinde anlatması ve polemikten uzak tutumuyla da takdir edilir.

‘Hakikat İncinmesin’, onun son romanı. Önceki eserlerinde olduğu gibi doğruyu insanın gözünün içine sokmadan, rahatsız etmeden, doğru yaklaşımlarla, etkileyici vurgularla ve mizahla ciddiyeti yerinde harmanlayarak taliplisine ulaştırıyor.

Roman; sağlam kurgusu, okuyucunun karakterleri içselleştirmesi, Flashback(geriye dönüş), kolaj, metinlerarasılık gibi postmodern tekniklerin başarılı bir şekilde kullanımıyla dikkat çekiyor.

&&&

Na anlatıyor ‘Hakikat İncinmesin?’ Merkezde dört kadın var, farklı kuşaklardan, ayrı ayrı dertleri, alışkanlıkları olan dört kadın…

Evin kızı Bilge öğrencidir, aklı başında sorumlu bir kızdır.

Anne Müberra… Annesiz babasız, devlet yurdunda büyümüş bir yetim. Sağlık Meslek Lisesinde okumuş, hemşire. Hastanede hastabakıcı olarak çalışmaya başlar. Baktığı hastalardan bir olan Nurullah Paşanın oğluyla evlenir. Kocası Cüneyt, oğlu İlter ve kızı Bilge ile yaşamaktadırlar.

Naciye Paşa… Nurullah Paşanın karısı, Müberra’nın kayınvalidesi.76 yaşında, kuralcı, ‘burnu yere düşse eğilip almayacak’ bir kadın, evdeki en büyük otorite.

Evren Hoca… Fizik öğretmeni. Çıraklık Okulunda beraber çalıştıkları edebiyat öğretmeni Seyfi ile evlenir. Çocuğu olmayınca Seyfi, Evren Hoca’dan boşanır. Evren Hoca, KHK’dan açığa alınınca yakın arkadaşı Berna ile yaşamaya başlar.

Hakikat İncinmesin’in odağındaki kahramanlar bunlar.

Kitap, Müberra’nın hazin öyküsüyle başlar. Okulda öğretmeniyle ‘hatıra’nın ne olduğuna dair bir diyalogla açılır perde. Müberra’nın annesi, babası, dedesi, ninesi kimi kimsesi yoktur, yani hatıralarını yaşayacağı, anlatacağı, dinleyeceği kimsesi; ‘ Hatıraların sadece birilerinin bize anlattıklarıyla değil, bizim de birilerine anlattıklarımızla inşa olduğunu fark ettiğimde, yaşadıklarımı anlatabileceğim hiç kimsenin olmadığını henüz bilmiyordum. (s.11-12)

Remzi Şimşek’in Sacit Kalamar’ını okuyanlar aynı vakanın taraflarının bakış açılarıyla tekrar tekrar ele alındığını hatırlayacaklardır. Barbarosoğlu da benzer bir tekniği deniyor ‘Hakikat İncinmesin’de. Olaylar Müberra, kızı Bilge, Naciye Paşa ve Evren Hoca’nın dünyalarından aktarılır okuyucuya.

İlk söz evin kızı Bilge’nindir. Bilge, 92. sayfaya kadar ağırlıklı olarak babaannesi Naciye Paşa’yı anlatır. Mizahın sarıp sarmaladığı bu bölümde babaanne Naciye Paşa bir anda teknoloji canavarına dönüşür. Bilge’den yaşlandırma programı FaceApp kullanmayı öğretmesini ister. Teknolojiye o kadar dalar ki, sık sık yemekler yaparak davet ettiği aile efradı bir süre sonra dışarıdan yemek siparişleri veren mekanlara birilerini görmek için gitmeye başlayan bir babaanne ile karşılaşırlar. Tabi bu teknolojiye düşkünlük, seyahatlere çıkma isteklerinin arkasında bambaşka bir hazin gerçek vardır.

Daha sonra Müberra alır eline sazı. Naciye Paşa’nın sakladığı gerçeği, değişiminin altında yatan nedeni öğrenir ve bu sırrı saklar. Kırşehir’de bir sağlık meslek lisesini bitirir, hastabakıcı olarak çalışmaya başlar. Çalıştığı hastaneye bir gün Nurullah Paşa, yani bir asker emeklisi gelir. Müberra, herkesin çok sevdiği Nurullah Paşa’ya bir gün serum takarken ‘incittim mi?’ diye sorar. Paşanın cevabı kitabın ismi de olacaktır; ‘ yeter ki hakikat incinmesin. Tendeki, kemikteki incinmenin adı anılmaz.’

Müberra paşayı çok sever. Paşa bir gün ölür, Müberra paşanın mezarını ziyaretlere başlar. Bu süreç paşanın oğlu Cüneyt’in dikkatini çeker. Sonrasında kader onları birleştirecektir: Yolda buldukları iki nikah şahidi eşliğinde sade bir törenle evlenirler.

Naciye Paşa kısa bir anlatıyla okuyucu huzurundadır. Daha çok bir iç hesaplaşma ve kocası Nurullah Paşa’yı anmakla yetinir, bir de gelini Müberra’ya haksızlık ettiğinin bilincinde ve kendisiyle ilgili gerçekleri bilip de gizli tuttuğu için gururludur. Naciye Paşa’yı en iyi kendi sözü anlatır kitapta; ‘ Annem öldüğünde 67 yaşındaydı ve çok yaşlıydı. Ben 76 yaşındayım ve çok gencim.’

Son sözü söyleyen Evren Hocadır. Asıl ismi Lale’dir, ama öğrencilerine’ anı zihninize kaydedin, anı kaydetmek için idrak etmek lazım, evreni içinize çekin’ şiarını aşıladığından Evren Hoca ismiyle müsemma kılınır. Fizik öğretmenidir, sevilen ve çalışkan bir hocadır. Aynı okuldaki mesai arkadaşı edebiyat öğretmeni Bedri ile Bedri, çocuğu olmadığı için Evren’den boşanır. Üstüne Evren Hoca okuldan ayrılmak zorunda kalır, nedenini ailesinden gizli tutmak zorundadır. Yakın arkadaşı Berna’nın yanına, İstanbul’a taşınır. Bir kafede tesadüfen Naciye Paşa ve arkadaşlarıyla tanışır. Onlara öncülük eder, amaçları doğrultusunda nasıl hareket edeceklerine şekil verir.

Kitabın ilk sayfasında olduğu gibi son sayfasında da atlanan bir zaman vardır, bu kez ileriye doğru. Yine derin keder vardır, hüzne gark eder okuyucuyu bu müstesna bölümler.

&&&

Hakikat İncinmesin’  toplumun iyi gözlemlendiği, tam da bize özgü, içimizde, çevremizde yaşayan dert ve neşelerimizin dile getirildiği bir roman. Yazarı, Yeni Şafak’taki yazılarının bazılarında da belirttiği gibi ara sıra kalabalık yerlere oturur, çevresini gözlemler, konuşmalara kulak misafiri olur. Anlatısındaki sahiciliği ve nokta atışı çıkarımları bu vasfına borçludur Barbarosoğlu. Oluşturduğu metinlerde sahici anekdotlar, incelikli detaylar vardır bu yüzden. Zaten ‘Hakikat İncinmesin’in ilk bölümü yani Bilge’nin anlattıkları Yeni Şafak’ta  tefrika edilmiş ve çok beğenilmiştir. Bu çaba dahi, artık hayatımızda olmayan ‘Arkası Yarın’ların, tefrikaların tekrar hayatımıza girmesi, yaşaması isteğinden doğmaktadır. Romanda bir zamanların popüler dizisi Altın Kızlar, Ajda Pekkan, birlikte yenen yemekler, uzun sohbetler vs. vasıtasıyla genç okuyuculara eski güzellikler hatırlatılır. Bunun yanında günceli takip ettiğini, çağın gelişimine ayak uydurduğunu da hissettirir okura Fatma K. Barbarosoğlu; Netflix de vardır, FaceApp da romanda.

Mustafa Özel’in son dönemdeki romana dair çalışmalarından bir kez daha hatırladık ve umutlandık ki iyi bir roman pek çok hayali gerçeğe çevirebilir, pek çok meseleyi aydınlatabilir, kavratabilir. Bu minvalde Barbarosoğlu güzel şeyler, daha doğrusu özlem duyduğumuz güzellikleri anlatıyor. Tüm bu emek neden eskinin unutulmuş erdemlerini  tekrar yaşamımıza katmasın?


 

FATMA BARBAROSOĞLU

1962 senesinde Afyon'da doğdu.Ortaöğreniminin son senesine kadar İstanbul'da okuyan Barbarosoğlu, 1980 senesinde Afyon Lisesi'nden mezun oldu.1984 senesinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nden mezun olduktan sonra 1987 senesinde yüksek lisansını tamamladı. 

İ.Ü. İktisat Fakültesi Sosyal Yapı-Sosyal Değişme Anabilim Dalı'nda "Modernleşme Sürecinde Moda-Zihniyet İlişkisi" başlıklı teziyle sosyoloji doktoru olan Barbarosoğlu'nun bu tezi, 1995 senesinde İz Yayıncılık tarafından yayınlandı. 

"Gün Akşamsızdır" isimli hikaye kitabı Fatma Barbarosoğlu'na Türkiye Yazarlar Birliği tarafından 2000 yılının en iyi hikayecisi ödülünü getirmiştir.

Fatma Barbarosoğlu, akademik çalışmalarının yanı sıra edebiyat ile de meşgul olmuş; roman, hikâye ve deneme türünde birçok kitap kaleme almıştır. 

Halen Yeni Şafak gazetesinde köşe yazıları yazmaktadır. 

Yusuf Alparslan Özdemir

 

fkb3.jpg

Bu haber toplam 1980 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim