• İstanbul 15 °C
  • Ankara 23 °C

Yıldız Ramazanoğlu: Genç yazarlar için bir hikâye

Yıldız Ramazanoğlu: Genç yazarlar için bir hikâye
10-12 Eylül’de Yalova’da Genç Yazarlar Kurultay’ının ikincisi gerçekleşiyor. Son yıllarda özellikle hikaye ve şiirde başarılı kalemleri okumak hepimize gurur veriyor.
Fakat edebi türler arasındaki geçişkenliklere, klasik türlerin aşınmasına, biçim değiştirmesine bakacak olursak deneysel yaklaşımlar ağırlık kazanacak gibi görünüyor. Mesela Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın romanında resim fotoğraf ve farklı puntoları ifadeyi güçlendirmek için kullanan Jonathan Safran Foer gibi yazarlar gerçekten ilgi çekici. Okuyan yazan, kelimeler yoluyla yaşadığımız dünyaya şahitlik etmeye, anlamların buyurganlığından ve boyunduruğundan kurtulmaya çalışan kitap kurdu genç yazarlara naçizane ne söyleyebilirim diye düşünüyorum.
 
Yazmaktan edebiyatı kastediyorsak, bu sanat organize gruplar içinde yapılabilecek bir takım çalışması olmadığından, yalnızlaşmayı göze almak, İsmet Özel’in deyişiyle ‘kim ne der putundan’ kurtulmak temel şartlardan. Ardından içtenlik, sahicilik, inandırıcılık, kendimize özgülük ve samimiyet gibi söylemesi kolay, yürünmesi zor taşlı dikenli patikalardan geçmek gerek. 
 
***
 
Sonra başöğretmenlik yapmak, ideolojilerin bayrağını dalgalandırmak, birilerini aklamayı ya da mahkum etmeyi görev addetmek, son sözü söylemek gibi sinsi bariyerlere takılmadan yola devam etmek gelir ki, azim iştir.
 
Günümüz dünyasında insanın iç çoğulluğu, taşıdığı sayısız aidiyet, binbir çeşit insanlık hali, yetenekleri ve meziyetleri hiçe sayılmakta, bireyler belli topluluklar ve kümeler halinde tasnif edilip tanımlanmakta. Edebiyat işte tam da bu konforlu kutucuklara boyun eğmediğimiz yerde başlar, insanın insana karşı müdafaasıdır adeta. Bu daha önce yazılanların içinden geçerek, nice disiplinlerden bal toplayarak, akıntıya kürek çekere gerçekleşen bir süreç. Edebiyat gayrı ihtiyari bilgi verir ama bilgi vermek için değildir. Bilgiden daha fazlasına ihtiyaç duyanlar için kaleme alınır, duygulara, sezgilere, bilinemezlere, kör kuyulara, ses vermeyenlerin susturulmuşların mırıltılarına eğilmek içindir.
 
Doğar doğmaz karşılaştığımız verili dünyada her şey nasıl da keskince belirlenmiş. Neye inanıp kime güveneceğimize, nasıl mutlu olacağımıza, ihtiyaçlarımızın sonsuz uzun bir listesine, hatta önceliklerimizin ne olması gerektiğine dair uyarı ve tekdir bombardımanı altındayız. İyiler, kötüler, haklılar haksızlar hakkında kafa yormanın hiç lüzumu yok, çünkü hepimiz adına düşünen ve birörnek yolumuzu çizen çilekeşlerin emeklerini boşa çıkarmak nadanlık olur. İşte edebiyat bu kuşatmayı kırmak ve boşluklar yaratmak zorunda. Çiçekli Bir Boşluk kitabımdaki hikayelerde içine kaçıp tek başımıza hayaller kurup düşünebileceğimiz baloncuklardan bu yüzden söz etmiştim.
 
Edebiyatın bize boşluklar bahşetmesi, bilinenin içindeki bilinmeyenlere, basit olanın içindeki fevkaladeliğe dikkat çekmesi lazım. Gerçeğin farklı yüzeylerine, boyutlarına, başka ihtimallere işaret eden fiskeler barındırsın ki zihnimiz temiz havayla buluşsun, çürütücü tortular bizi bir nebze terk etsin.
Bu haber toplam 696 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim