• İstanbul 12 °C
  • Ankara 12 °C

Zahir Süslü: Şemsî Ahmed Paşa’nın İtikâd Manzumesi

Zahir Süslü: Şemsî Ahmed Paşa’nın İtikâd Manzumesi
TYB Akademi 25 / Ocak 2019

Dinî ıstılahta manası iman, inanç olan itikâd[1] kelimesi; düğümlenip kalma, bir şeye bağlanma anlamındaki “akd”[2]  kelimesinden türemiştir. Akaid kelimesi de; akd kelimesinden türemiş olup gönülden bağlanılan şey anlamındaki akîde kelimesinin çoğuludur.[3] Akaid terim olarak İslam dininin temel kaideleri, inanılması zaruri hükümleri anlamına gelmektedir.[4]

İslam dinince inanılması gereken hükümler bir bütündür. Naslarla sabit olan imanî hükümlerin bir kısmına inanmak bir kısmını da reddetmek küfürdür. Bu hükümler ilk peygamberden son peygambere kadar değişmez hükümlerdir. İslam dininin tevhid akidesi ile Hristiyanlık ve Yahudilik gibi dinlerin tevhid akideleri esas itibariyle aynıdır. Ancak bu dinlerin İslam akidesinden farklılaşması, sonraları kul müdahalesi neticesi ile ortaya çıkmıştır. Hatta İslam dini içerisinde de Mutezile, Maturidiye, Eşariye gibi mezheplerin akidelerinde de kader, kabir, Allah’ın sıfatları gibi noktalarda farklı anlayışlar mevcuttur.[5]

Akaid ilminin konusu Amentü olarak bilinen Allah’a, Allah’ın meleklerine, kullarına gönderdiği kitaplara, peygamberlere, kadere ve kazaya, Ahiret gününe inanmak gibi imanî esaslardır. Bu ilim, akıl baliğ olmuş her ferde farz olduğu için, akaid ilmi, birçok din alimi tarafından önemsenmiş ve bunun neticesinde bu alimler tarafından birçok dinî eser yazılmıştır.[6] Ebû Hanîfe’nin “Fıkhu’l-Ekber” isimli eseri akaid ile ilgili ilk eserlerdendir.

Ebû Hanîfe, İmam Şafi’î, Tahâvî, Ahmed bin Hanbel, Tâberî gibi birçok alim akaid üzerine eser yazmıştır. Bu ilk dönem eserleri, konu olarak genellikle bidat ehlini reddeden ve sünnet akidesini ortaya koyan risalelerdir. Bu eserlerde İslam akidesine uymayan görüşler reddedilmiş, doğru akide açıklanmıştır.[7] Bu durum Eşarî ve Maturidî akidesinin sistemleşmesini sağlamıştır. Ehl-i Sünnet müntesipleri itikâd olarak bu ekole tabi olmuştur.

Hemen her dönemde lüzum görüldüğü için akaid ile ilgili eserler yazılmıştır. Mensur olarak yazılan eserlerin yanı sıra manzum olarak yazılan akaid eserleri de mevcuttur. Tercümesi yapılan eser manzumsa tercüme de formata uygun olarak manzum yazılmıştır. Ûşî’nin manzum olan Arapça “Kasîde-i Emâlî”sine Hoca Sadeddin Efendi’nin, Şem’î’nin, Visâlî’nin ve Yanyalı Hâfız Refi’ Efendi’nin Türkçe manzum tercümeleri; Hızır Bey’in Arapça “Kasîde-i Nûniyye”sine müellifi bilinmeyen bir şairin yaptığı Türkçe tercüme; Molla Câmî’nin manzum olan Farsça “İtikâd-nâme”sine Duhânî-zâde Velî’nin Türkçe manzum tercümesi bu türden tercümelere örnektir.[8]

Yine Ebû Hanîfe’nin mensur olan “Fıkhu’l-Ekber”ine Âlemî ve Seyyidî’nin Türkçe yaptıkları manzum tercümeler, Ebû Hanîfe’nin mensur olan “el-Vasıyye”sine Hüccetü’l-İslâm lakaplı Muhammed adlı bir şahsın Türkçe yaptığı manzum tercüme[9]  Adudüddin Îcî’nin “Akâidü’l-Adudî”sine müellifi bilinmeyen bir şairin Arapça, Farsça ve Türkçe olmak üzere üç dilde manzum tercümesi, Nesefî’nin Arapça olan “Akaid-i Nesefî” eserine Reyyî’nin “Nûru’l-Hüdâ” isimli Türkçe manzum tercümesi[10] de klasik Türk edebiyatı geleneği içinde yer alan manzum akaid örnekleridir.

Tercümeler haricinde klasik Türk edebiyatı dönemi içerisinde telif olarak yazılan manzum akaid eserleri de mevcuttur. Nahifî’nin “Tevhid-i Hakk”ı, Rıza’î’nin “Nazmu’l-Leâlî”si, Vecihî Paşa-zâde’nin “Kaside-i İtikadiye”si ve Veled Çelebi İzbudak’ın “Türkçe İtikad Manzumesi” bu türden eserlere örnek gösterilebilir.[11]

Ebû Hanîfe’nin “Fıkhu’l-Ekber”ine Âlemî’nin yaptığı tercüme, kasîde nazım şekli ile yazılmış olup eser 98 beyittir. Eser, 17. yüzyıl veya öncesinde tercüme edilmiştir.[12] Seyyidî’nin yaptığı tercüme, bazı bölümleri kasîde nazım şekliyle yazılmış olmakla birlikte eserin geneli mesnevi nazım şekli ile yazılmıştır. Eser derkenarlarındaki beyitlerle birlikte toplam 205 beyittir. Eser, 17. yüzyılda yazılmıştır.[13] Ebû Hanîfe’nin “el-Vasıyye”sine Hüccetü’l-İslâm lakaplı Muhammed’in yaptığı tercüme, mesnevi nazım şekli ile yazılmış olup eser 182 beyittir.[14] Eserin yazılış tarihi bilinmemektedir.

Nesefî’nin “Akaid-i Nesefî”sine Reyyî’nin yaptığı “Nûru’l-Hüdâ” tercümesi, mesnevi nazım şekliyle yazılmış olup eser24 varaktır. Eser, 1706 tarihinde yazılmıştır.[15]

Adudüddin Îcî’nin “Akâidü’l-Adudî”sine müellifi bilinmeyen bir şairin üç dilde 76’şar beyitlik tercümesi mesnevi nazım şekli ile yazılmıştır.[16]

Ûşî tarafından kaside nazım şekliyle yazılmış olan “Kasîde-i Emâlî” eserine Hoca Sadettin Efendi’nin yaptığı “Lâmiyye-i Kelâmiyye” tercümesi, kasîde nazım şekli ile yazılmış olup eser 67 beyittir. Eser, 16. yüzyılda tercüme edilmiştir.[17] Şem’î’nin tercümesi, murabba nazım şekli ile yazılmış olup eser 134 (67x2) beyit ve Şem’î’nin ilave ettiği 14 beyittir. Eser, 16. yüzyılda yazılmıştır.[18] Visâlî’nin tercümesi, kasîde nazım şekliyle yazılmış olup eser 66 beyittir.[19] Yanyalı Hâfız Refi’ Efendi’nin tercümesi, mesnevi nazım şekliyle yazılmış olup eser 175 beyittir. Eser, 19. yüzyılda yazılmıştır.[20]

Hızır Bey’in “Kasîde-i Nûniye”sine müellifi bilinmeyen bir şairin yaptığı tercüme, kasîde nazım şekliyle yazılmış olup eser 217 beyittir.[21]

Molla Câmî’nin İtikâd-nâme’sine Duhânzâde Velî’nin yaptığı tercüme, mesnevi nazım şekliyle yazılmış olup eser, 395 beyittir. Eser, 16. yüzyılda yazılmıştır.[22]

Manzum olarak yazılan telif eserlerden Nahîfî’nin Tevhîd-i Hakk’ı mesnevi nazım şekli ile yazılmış olup eser 756 beyittir. Eser, 18. yüzyılda yazılmıştır.[23] Rızâ’î’nin Nazmu’l-Le’âlî’si mesnevi nazım şekli ile yazılmış olup eser 288 beyittir. Eser, 17. yüzyılda yazılmıştır.[24] Vecihî Paşa-zâde’nin Kasîde-i İtikadiyye’si kasîde nazım şekli ile azılmış olup eser 215 beyittir.[25] Veled Çelebi İzbudak’ın Türkçe İtikad Manzumesi, hece vezni ile yazılmış olup eser 102 kıtadır. Eser, 20. yüzyılda yazılmıştır.[26]

Tüm bu bilgiler göz önüne alındığında, klasik Türk edebiyatı dönemi içerisinde tercüme eserlerin telif eserlerden daha fazla olduğu görülmüştür. Manzum olarak tercümesi yapılan eserlerin ekseriyetle Arapça eserlerden tercüme edildiği tespit edilmiştir. Tercüme eserlerin yalnızca bir tanesi Molla Câmî’nin Farsça olan İtikâd-nâmesinden tercümedir. Bu eserler nazım şekli olarak mesnevi, kasîde, murabba ve kıta ile yazılmıştır. Eserlerden bir tanesi hece ölçüsü ile yazılmıştır, diğer eserler aruz vezni ile yazılmıştır. Eserler genel olarak 100 küsur beyitlik eserlerdir. Sadece Nahîfî’nin eseri 756 beyittir.

Makalenin asıl konusunu oluşturan Şemsî Ahmed Paşa’nın Manzum İtikâd Manzumesi de telif bir eserdir. Tüm bu eserler dikkate alındığında klasik Türk edebiyatı dönemi içerisinde hemen her yüzyılda birçok manzum tercüme ve telif eserin mevcut olduğu görülmektedir.

 

  1. Şemsî Ahmed Paşa

Eserin müellifi Şemsî Ahmed Paşa’dır. Şair kendi hayatı hakkında birtakım bilgileri, yine kendi eseri olan “Manzum Vikâye Tercümesi”nde anlatmıştır. Bu bilgilere göre, müellifin 16. yüzyılda yaşadığı anlaşılmıştır.[27] “Manzum Vikâye Tercümesi”nin 4a ila 6a varakları arasında 40 beyitlik kısımda müellif, silsilesini ve hayatını anlatmıştır. Şairin asıl ismi Ahmed’dir:

Adum Aḥmed’dürür benüm ammā

Şemsī[28] Paşa daḫi dinürse n’ola[29]

 

Şairin soyu Halid bin Velid’e dayanmaktadır. Yine Bayezid-i Veli de şairin ceddindendir:

 

Şemsī[30] olsam n’ola cihānda ferīd

Cedd-i aʾlem Ḫālid bin Velīd[31] 

 

Ṣoñra Yaʾḳūbuñ oġlı oldı ʿAlī

Andan olmuş idi Bāyezid-i Velī[32]  

 

Eserde, şairin silsilesi şu şekildedir: Halid bin Velid, Nureddin, Şemseddin, Yakub, Ali, Bayezid-i Veli, İsfendiyar, İbrahim, Kızıl Ahmed, Muhammed Mirza, Şemsî Ahmed Paşa.[33]

Şairin annesi Osmanlı ailesindendir:

 

Ḫālid’e çıḳdı silsileyle peder

Āl-i ʿOs̱mān’a müntesib māder

 

Şair, ceddinin Sultan Mehmed Han’dan beri Osmanlı Devleti’ne hizmet ettiğini söylemektedir.[34] Yine kendisinin de Sultan Süleyman’dan çokça himmet gördüğünü ve 2. Selim zamanında Osmanlı Devleti’ne hizmet ettiğini söylemektedir. Şair; Anadolu, Rumeli beylerbeyliği yapmış, Rumeli beylerbeyi iken Zigetvar Seferi’ne komutanlık ederek Zigetvar’ı fethetmiştir.[35]

Erhan Afyoncu’nun İslam Ansiklopedisi’ndeki Şemsî Ahmed Paşa maddesinde,[36] şairin Türkçe divanının, “Cevâhirü’l-kelimât” isimli Arapça-Türkçe ve manzum yazılmış “Tuhfe” isimli Farsça-Türkçe iki lügatının, 2398 beyitlik “Şehnâme-i Sultan Murâd” isimli bir eserinin olduğu bilgisini vermiştir. Erhan Afyoncu, Şemsî Ahmed Paşa’nın 1580’de vefat ettiğini bildirmektedir.

Bunların yanında yapılan araştırma sonucu Şemsî Ahmed Paşa’nın “Murgiye[37] ve “Gülşen-i Esrâr[38] isimli eserleri de tespit edilmiştir.

2.      Eserin Nüshaları

Eserin üç nüshası tespit edilmiştir. İlk nüsha, Edirne Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesinde 22 Sel 2130 arşiv numarasında kayıtlı Şemsî Ahmed Paşa’nın, Manzume-i Fıkhiyye olarak kaydedilen “Manzum Vikâye Tercümesi”nin devamında, 27b-32a varakları arasında yer almaktadır. 6 varak olan eserin ismi yazılmamıştır. Her varak 11 satırdır. Nüshanın yazı çeşidi taliktir. Eser, toplamda 102 beyittir. Eserin başında ve sonunda herhangi bir kayıt yoktur.

Yine eserin tespit edilen ikinci nüshası Konya Yazma Eserler Kütüphanesinde 42 Kon 3553/2 arşiv numarasında 21b-25a yaprakları arasındadır. Bu nüshada eserin ismi “Manzum Ahvâl-i Kabir” olarak yazılmışsa da eser, sadece kabir hallerini anlatan muhtevadadır demek doğru değildir. Nüshanın yazı çeşidi nesihtir. Eserin başında ve sonunda herhangi bir kayıt yoktur.

Üçüncü nüsha, Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi’nde Laleli Bölümünde 01980-003 numarada kayıtlıdır. Eser, 19-22 yaprakları arasında 19 satır ve talik yazıyla yazılmıştır. Eser, İtikâd-nâme-i Şemsî Paşa olarak kaydedilmiştir. Nüshanın yazı çeşidi taliktir. Eserin başında ve sonunda herhangi bir kayıt yoktur.

Eserin çevirisi yapılırken Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesinde 22 Sel 2130 arşiv numaralı nüshaya S1, Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi Laleli Bölümü 01980-003 numaralı nüshaya S2, Konya Yazma Eserler Kütüphanesi 42 Kon 3553/2 arşiv numaralı nüshaya K adı verilmiştir. Bu bu üç nüsha karşılaştırılarak eser latinize edilmiştir.

3.      Eserin Yazılış Tarihi ve Sebebi

Eserin yazılış tarihi tam olarak belli değildir. Ancak Şemsî Ahmed Paşa’nın, “Manzum Vikâye Tercümesi”nde 2. Selim döneminde görev yaptığını belirtmesi hasebiyle, “İtikâd Manzumesi”ni 16. yüzyılın sonlarına doğru yazdığı söylenebilir. Bunun haricinde eserin hangi tarihte yazıldığına dair bir bilgi mevcut değildir.

Yine şair:

Ey dil-ḫaste gezme ser-gerdān

Göziñ aç olma vālih ü ḥayrān

 

İʿtiḳāduñ nedür beyān eyle

Meẕheb-i ḥaḳḳı ʿayān eyle

 

Ehl-i Sünnet ʿaḳāyidin bir bir

Bize şerḥ eyle görelüm nicedür[39]

 

diyerek eserini, Ehl-i Sünnet itikâdını bilmeyenlere öğretmek ve akaidi bilmeyen bir müminin kalmaması amacıyla yazdığını belirtmektedir.

4.      Eserin Şekil Özellikleri

Şair eserini, mesnevi nazım şekli ve aruzun “Fe’ilâtün Mefâ’ilün Fe’ilün” vezniyle yazmıştır. Bir beyit haricinde, vezni şiire uygulamakta zorluk çekmemiştir:

Vāy eger dilüñe olup ḳāṣır

Olmayasun cevābda ḥāżır   (b. 37)

Şair, kafiye bulmakta zorluk çekmemiştir. İki beyitte ahengi kafiye yerine redifle sağlamıştır:

Evvelā vaṣf-ı Ḥaḳḳ’a āġāz it

Naġmeler ile ḫoş ser-āġāz it          (b. 9)

Ḳamçılar ellerinde āteşden

Ṣanma ḳorḳar ḥayā ider senden     (b. 33)

Kafiye yaparken başvurduğu kelimelerin büyük çoğunluğu Arapça kelimelerdir:

müdām-selām (b. 2), aṣḥāba-aḥbāba (b. 3), s̱enā-cezā (b. 4), s̱enā-imlā (b. 5), gerdān-ḥayrān (b. 6), beyān eyle-ʿayān eyle (b. 7), ibtidāʾ eyle-intihā eyle (b. 10). Bu örnekler 102. beyite kadar bu şekilde gitmektedir. Arada birkaç beyitte kafiyeler, Türkçe veya Farsça kelimelerden oluşmaktadır.

Bazı beyitlerde ahengi oluşturmak için rediflerden de yararlanmıştır:

beyān eyle-ʿayān eyle (b. 7), ibtidāʾ eyle-intihā eyle (b. 10), iʿtiḳād eyle-iʿtimād eyle (b. 16), olur kāfir-ḳalur kāfir (b. 21), ẕikr eyle-fikr eyle (b. 26), zāruñı yād it-rūzigāruñı yād it (b. 27), ḥużūr üzere-sürūr üzere (b. 47), saʿādete maẓhar-şeḳāvete maẓhar (b. 76), iṭāʿat itmedüñüz-ʿibādet itmedüñüz (b. 90), dil-şikeste olup-pāy-beste olup (b. 92), nār içre-ıżṭırār içre (b. 93), dūr it-mesrūr it (b. 96), az gelür-dirāz gelür (b. 98).

Şemsî Ahmed Paşa, manzumesinde sıkça Arapça ve Farsça kelimelere başvurmuştur. Türkçe isimleri kullanmaktan kaçınmıştır. Türkçe kelimeler genellikle fiillerdir. Aşağıda ilk beş mısrada şairin kullandığı Türkçe kelimeler koyu punto ile gösterilmiştir:

Evvelā idelüm Ḫudā’ya sipās

Yoḳ-durur niʿmetine ḥadd ü ḳıyās

 

S̱āniyen Ḥażret-i Rasūl’e müdām

Bizden olsun ṣalāt ü medḥ ü selām

 

Baʿdehu cümle āl ü aṣḥāba

Tābiʿīne cemīʿ-i aḥbāba

 

Ṣad hezārān hezār medḥ ü s̱enā

Tā ki olunca rūz-ı ḥaşr ü cezā

 

Eyledük çün beyān-ı ḥamd ü s̱enā

Eylegil iʿtiḳāduñı imlā

Şiirin kalan beyitlerinde de Arapça kelimelerin yoğun olarak kullanılmıştır.

5.      Eserin Muhtevası

Şair esere, Allah’ı hamd ederek, Hz. Peygamber’e salat ve selam, âline ve ashabına ve de tâbi’ine medh ü selam ile başlamıştır. Sonrasında Allah’ın vasıflarını, Kur’an-ı Kerim’in mahlûk olmadığını, âlemlerin sonradan yaratıldığını, kafirlerin cehennemde ebedi kalacaklarını, kabir hayatının ve de Münkir ve Nekir isimli sorgu meleklerinin varlığını anlatmıştır. Şair, insanların haşr edileceği günde neler olacağını, sırat köprüsü, cennet, cehennemin varlığını; insanların cennet ve cehennemdeki ahvali gibi diğer mezheplerin kabul etmedikleri, ancak Ehl-i Sünnet’in kabul ettiği imanî meseleleri anlatmıştır. Eser, bu yönüyle aslında Ehl-i Sünnet akidesini anlatan bir manzumedir. Nitekim:

İʿtiḳāduñ nedür beyān eyle

Meẕheb-i ḥaḳḳı ʿayān eyle

 

Ehl-i Sünnet ʿaḳāyidin bir bir

Bize şerḥ eyle görelüm nicedür[40] 

beyitlerinden de anlaşıldığı üzere eser nitelik olarak Ehl-i Sünnet akaididir. Eser, dua ile son bulmuştur.

 SONUÇ

16. yüzyılda yaşamış olup miladî 1580 tarihinde vefat eden Şemsî Ahmed Paşa, şairliğinin yanı sıra Osmanlı Devleti’nde Anadolu, Rumeli beylerbeyliği yapmış, Rumeli Beylerbeyi iken Zigetvar Seferi’ne komutanlık ederek Zigetvar’ı feth edilmesinde rol almış bir devlet adamıdır. Şemsî Ahmed Paşa, “İtikâd Manzumesi” ve “Manzum Vikâye Tercümesi” gibi dinî nitelikli eserler yanında, “Türkçe Divan”, “Cevâhirü’l-kelimât” ve “Tuhfe” isimli manzum iki lügat ve 2398 beyitlik “Şehnâme-i Sultan Murâd” isimli edebî eserler de yazmıştır. Şemsî Ahmed Paşa, incelemesi yapılan “İtikad Manzumesi”nde aruz veznini şiire başarılı bir şekilde uygulamıştır. Şair eserini yazarken edebî bir amaç gütmemiştir. Didaktik nitelikte olan eserini Ehl-i Sünnet akaidini öğretmek amacıyla yazmıştır. Nitekim klasik Türk edebiyatı dönemi içerisinde akaid konulu manzum eserlerin tümü Ehl-i Sünnet itikâdına uygun bir şekilde yazılmıştır. Klasik dönem içerisinde manzum olarak yazılmış onlarca tercüme ve telif akaid eseri mevcuttur. Akaid konulu eserlerden bir kısmı çalışılmış olup bir kısmı da çalışmak isteyen araştırmacılar için yeni bir çalışma sahasıdır.

 

ÇEVİRİ METİN

            İʿtikād-nāme-i Şemsī Paşa (Raḥmetullāhi ʿaleyh)[41]

            Feʿilātün Mefāʿilün Feʿilün

1          Evvelā idelüm Ḫudā’ya sipās

            Yoḳ-durur niʿmetine ḥadd ü ḳıyās

2          S̱āniyen Ḥażret-i Rasūl’e müdām

            Bizden olsun ṣalāt ü medḥ ü selām

3          Baʿdehu cümle āl ü aṣḥāba

            Tābiʿīne cemīʿ-i aḥbāba

4          Ṣad hezārān hezār medḥ ü s̱enā

            Tā ki olunca rūz-ı ḥaşr ü cezā

5          Eyledük çün beyān-ı ḥamd ü s̱enā

            Eylegil iʿtiḳāduñı imlā

6          Ey dil-i ḫaste gezme ser-gerdān

            Gözüñ aç olma vālih ü ḥayrān

7          İʿtikāduñ nedür beyān eyle

            Meẕheb-i ḥaḳḳı gel ʿayān eyle

8          Ehl-i Sünnet ʿaḳāʾidin bir bir

            Bize şerḥ eyle görelüm nicedir

9          Evvelā vaṣf-ı Ḥaḳḳ’a āġāz it

            Naġmeler ile ḫoş ser-āġāz it

 

10        Vaṣf-ı ẕātıyla ibtidāʾ eyle

            Nām-ı pākıyla intihā eyle

11        Çünki oldı baña bu gūne ḫiṭāb

            Diñle şimden girü suʾāle cevāb

12        Evvelā bir-dürür Ḫudā-yı İlāh

            Hem Muḥammed-dürür Rasūlullāh

13        Ne ḳadar var ise nebī vü rasūl

            Cümlesine belī di olma fużūl

14        Cümlesinüñ güzīdesi ammā

            Muṣṭafā müctebā ḥabīb-i Ḫudā

15        Cümlesi üstine ṣalāt ü selām

            Bizden olsun hezār bār-ı müdām

16        S̱āniyen şöyle iʿtiḳād eyle

            Sözümi diñle iʿtimād eyle

17        Ġayr-ı maḫlūḳdur kelām-ı Allāh

            Müddeʿāma olur hezār güvāh[42]

18        Daḫi ḥādis̱-dürür bu kevn ü mekān

            Ḥāşa lillāh ḳadīm ola bu cihān[43]

19        Muṭlaḳā ḳādir ü ḳadīm Ḥudā[44]

            Yoḳ-durur mā-sivāda ẕerre beḳā

20        Ḥaşr ü iḥyāda ḳāʾilüz muṭlaḳ

            ʿAn-ḳarīb olısar-durur el-ḥaḳ

21        Bu sözüñ münkiri olur kāfir

            Nārda tā ebed ḳalur kāfir

22        Cennet ü nār ü ḥūrī vü rıḍvān

            Ḥakkā s̱ābit-dürür ṭurur el-ān[45]

23        Enbiyā muʿcizātı ẓāhirdür

            Bu ki münkir caḥūd ü kāfirdür

24        Hem kerāmāt-ı evliyā-yı kibār

            Ḥaḳ-durur eyle bunlara iḳrār

25        Yeter itdüñ dilā burada beyān

            Ḥālet-i ḳabri ḥaşri eyle ʿayān

Bu maḳām hevl-nāk ol maḳāmdur ki ḳabre vardıḳda ḥāl nice olur ānı beyān eyler ve Münker ü Nekīr melekleri gelüp nice suʾāl ü cevāb olur ānı ʿayān eyler[46]

26        Ey dil-i ḫaste mevtā ẕikr eyle

            Nic’olur ḥaşr ü neşri fikr eyle

27        Nic’olur ḥāl-i zāruñı yād it

            Nic’olur rūzigāruñı yād it

28        Gele çün saña biñ ʿAzrāʾīl

            Mevt irüb ḥalüñ ola zār ü ẕelīl[47]

29        Varduġuñ gibi ḳabre sen bī-şek

            Gelür evvel saña şol iki melek

 

30        Ne melek her birisi bir ejder

            Yüzleri ḳara zengīye beñzer

31        Gözleri ezraḳ ü mühīb ü ġarīb

            Görmemiş kimse böyle şekl-i ʿacīb

32        İki sāʾildür ol bilā-tezvīr 

            Biri Münker-dürür birisi Nekīr

33        Ḳamçılar ellerinde āteşden

            Ṣanma ḳorḳar ḥayā ider senden

34        Saña evvel suʾāl idüp dirler

            Bize Rabbüñ peyemberüñ diyüvir

35        Daḫi dīnüñ nedür ne ümmetsün

            Nice meẕhebdesün ne milletsün

36        Ḫoş saʿādet-dürür eger ey dost

            Ellerüñden ḫalāṣ olursa bu post

37        Vāy eger dilüñe olub ḳāṣır[48]

            Olmayasun cevābda ḥāżır

38        İdeler çün ferişteler pervāz

            ʿAmelüñdür olan saña dem-sāz

39        ʿAmelüñ ḫūb olursa ġam yime sen

            Açılur bāġ-ı cennete revzen

40        Nāz u niʿmetle anda bī-ġamsun

            Ḥaşre dek pür-ḥużūr u ḫurremsün

 

41        Eyledüñse yavuz ʿameller sen

            Cānib-i nāra açılur revzen

42        Ḥaşr olunca ʿaẕāb-ı ḳabir olur

            İtdügüñ şūm ʿamel senüñle ḳalur

Bu maḳām aḥvāl-i ḥaşri taḥrīr ve müʾminīn ü ʿuṣātuñ ḥālin taḳrīr eyler

43        Emr-i Ḥak ile çalına çün ṣūr

            Gele meydān-ı ḥaşre ehl-i ḳubūr

44        Kimi ʿuryān gelür kimi giryān

            Kimi ḥayrān gelür kimi ḫandān

45        Kimisi baḥr-i luṭf-ı Ḥaḳḳ’a ġarīḳ

            Baʿżılar nār-ı ıżṭırāba ḥarīḳ

46        Ḫalḳı yer yer zebānīler süreler

            Āteşīn ḳamçılarla berk uralar

47        Kimisi ümmetüñ ḥużūr üzere

            Gele ikrām ile sürūr üzere

48        Yüzi nūr ile pür olur ʿAraṣāt

            Böyle olur efendī  ehl-i necāt

Faṣl-ı mīzān aḥvālini beyān ider[49]

49        Ḳāḍī olup o gün Ḥudā-yı cihān

            Ḳurılur anda bir ulu mīzān

50        Her kişinüñ s̱evāb ü cürmi hemān

            Olur ol keffelerde cümle beyān

51        Eylügi kemlügi olup ẓāhir

            Muḳteżāsınca ḥükm olur āḫir

52        Görür itdügi kārı bāy ü gedā

            Diyemez oldı baña ẓulm ü cefā

Ḫudā-yı Teʿālā cānibinden herkese nāme geldügin beyān idelüm ve her şaḫṣa ol nāme ne keyfiyyet ile vāṣıl olur ānı ʿayān idelüm[50]

53        Baʿd-ez-ān nāmeler ola ẓāhir[51]

            Ḫalḳı hep nāmeye ola nāẓır

54        Ṣunalar kimine yemīninden

            Diyeler ehl-i dīn imişsüñ sen

55        Göre ol nāmesinde fevz ü necāt

            Aña cennetde var nice derecāt

56        Kendü bir pādişāh-ı dehr olmış

            Her ne maḳṣūdı var ise bulmış

57        Yā İlāḥī bi-ḥaḳḳ-ı nūr-ı Ḥabīb

            Bu maḳāmı bize de eyle naṣīb

58        Ṣunalar kimine yesārından

            Diyeler işte nāmeñi oḳu sen

59        Göre ol nāmesin o nāme siyāh[52]

            Diye bir kerre āh u āh veyl-āh

60        Nāmeden böyle fehm olur maʿnā[53]

            Derekāt-i caḥīm olur aña cā

61        Rāh-ı ḥakdan İlāhī döndürme

            Böyle nā-sāz nāme gönderme

Bu maḳām ṣırāṭdan ne gūne ʿubūr ve ne vechle mürūr olınur ānı beyān eyler [54]

62        Baʿd-ez-ān emr irişe nevʿ-i beşer

            İdeler cümleten ṣırāṭı güẕer

63        Hiç bildüñ mi sen ṣırāṭı dilā

            Nice menzil-dürür nedür ʿacabā

64        Ḳurılur çāḳ cehennem üstine ol

            Andan artuḳ orada yoḳdur yol

65        Ḳıldan ince ḳılıç gibi keskin

            Var ḳıyās eyle sen hemān ötesin

66        Yoḳuşı biñ yıl ola biñ yıl iniş

            Gördüm ehl-i ḥadīs̱i böyle dimiş

67        Düzini daḫi yeg-süvāre yarar

            Diḳḳat eylerse biñ ḳonaḳda geçer

68        Var ḳıyās eyle ey dil-i şeydā

            Nic’olur anda ḥālümüz ʿacabā

69        Emr-i Ḥaḳḳ ile cümleten insān

            Olalar cānib-i Ṣırāt’a revān

 

70        Kimi maġmūm u kimisi ḫandān

            Kimi şādān olur kimi giryān

71        Kimisi yel gibi Ṣırāṭ’ı geçer

            Geçemez kimisi caḥīme düşer[55]

72        Kimi yap yap yürür güẕer eyler

            Kimisi berḳ-i ḫāṭıfa beñzer

73        ʿAmeli ḫūb olan şol ehl-i hüner

            Ḥaḳḳ ʿināyet ider laṭīf geçer

74        ʿAmeli bed olan şu bī-çāre

            Yüzinüñ üstine düşer nāre

Ḳāle’l-Lāhu tebāreke ve teʿālā ferīḳun fi’l-cennete ve ferīḳun fi’s-saʿīr[56]

75        Baʿdehu ire emr-i Rabbānī

            İki ṣaf ola nevʿ-i insānī[57]

76        Bir gürūhı saʿādete maẓhar

            Bir gürūhı şeḳāvete maẓhar

77        Biri ḫuld-ı naʿīme ola revān[58]

            Biri nār-ı caḥīmesine zenān

78        Gele bāb-ı cināna ehl-i cinān

            Ola her biri ḫurrem ü ḫandān

79        İdüb iʿzāz bunlara bī-şek

            Gele ḳarşu nice gürūh-ı melek

80        Ḳılup ehl-i cināna istiḳbāl

            Diyeler fedḫulū ḳāle teʿāl[59]

81        Diye ehl-i cināna cümle enām

            Es-selāmün ʿaleyke ve’l-ikrām

82        Her kişi anda mühtedī olısar

            Her kişi anda menzilin bulısar

83        Her gedā anda pādişāh olur

            Ebedī ṣaġ u ṣālim anda ḳalur

84        Eyle Yā Rab hidāyetüñ rehber

            Bu-durur ḫāṭırımda şām u seḥer

85        Baña çoḳ luṭfuñ itdüñ erzānı

            Umaram yine senden iḥsānı

            Faṣıl

86        Gele ehl-i caḥīme çün nevbet

            İde cümle zebānīler sürʿat

87        Āteşīn ḳamçılar urup her an

            Süreler bunları caḥīme revān

88        Gele baʿżı zebānīler ḳarşu

            Görüp ehl-i caḥīmi pür-ḳayġu

89        Diyeler n’olduñuz be ʿāṣīler[60]

            Yüzleri ḳara ḳalbi ḳāsīler

 

90        Emr-i Ḥaḳḳ’a iṭāʿat itmedüñüz

            Aña layıḳ ʿibādet itmedüñüz

91        Ḳalbi maġmūm u ḫāṭırı maḥzūn

            Baġrı envāʿ-ı zecr ile pür-ḫūn

92        Āteş-i ġamla dil-şikeste olup[61]

            Derd ü miḥnetle pāy-beste olup

93        Ḳala ehl-i caḥīm nār içre

            Elem ü ġamla ıżṭırār içre

94        Gerdeninde selāsil ü aġlāl

            Ḳarnı içinde mār-ı zehr-i melāl[62]

95        Yidügi gāh zehir ü geh zaḳḳūm

            Özge ḥālet-dürür bu ḥālet-i şūm

96        Bizi yā Rab caḥīmden dūr it

            Kerem ü luṭfuñ ile mesrūr it

            Faṣıl

97        Rūz-ı mīzān u ḥaşr u neşr ü ṣūr

            Ẕikr olan şol Ṣırāṭ’ı daḫi ʿubūr

98        ʿAmeli ḫūb olana az gelür

            Kem olursa ʿamel dirāz gelür

99        ʿĀṣī olan kişilere mīzān

            Gele eyyām-ı ḥaşr-i bī-pāyān

 

100      Ḳabirden ḳalḳa ḫurrem u ḫandān

            Tā cināna girince ehl-i cinān

101      Gelmeye aña cümle bir sāʿat

            Münkir olma Ḫudā’da var ḳudret

102      Yā İlāhī Kerīm-i ẕü’l-iḥsān

            Şemsī’ye eyle bunları āsān[63]

KAYNAKÇA

Afyoncu, Erhan, “Şemsi Ahmed Paşa”,  TDV Yayınları, Ankara 2010, cilt 38, s. 527-529.

Akçay, Ali İhsan, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı, Türk İslam Edebiyatı Bilim Dalı, Basılmamış Doktora Tezi, Bursa 2011.

Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara 2005.

Erdoğan, Mehmet, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Ensar Yayınları, İstanbul 2013.

Kılavuz, Ahmet Saim, “Akaid”, TDV Yayınları, Ankara 1989, cilt 2, s. 212-216.

Mecek, Süleyman, Reyyî’nin Kitâb-ı Rûşenî isimli Manzum Ferâizi (İnceleme-Metin), Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam Tarihi ve Sanatları Ana Bilim Dalı, Türk-İslam Edebiyatı Programı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2010.

Sami, Şemsettin, Kâmûs-ı Türkî, Çağrı Yayınları, İstanbul 2005.

Yazma Eserler

Şemsî Paşa, Manzûme-i Fıkhiyye, Edirne Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesi, nu: 22 Sel 2130.

Şemsî Paşa Ahmed b. Mehmed b. Kızıl Ahmed, Manzûm Ahvâl-i Kabir, Konya Yazma Eserler Kütüphanesi, no: 42 Kon 3553/2.

Şemsî Paşa, Murgiye, Milli Kütüphane, Ankara Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi, no: 06 Hk 1239.

Şemsî Paşa, Gülşen-i Esrâr, Milli Kütüphane, Ankara Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi, no: 06 Hk 1240.

Şemsî Paşa, İtikâd-nâme-i Şemsî Paşa, Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi, Laleli Bölümü, no: 01980-003.

______ , Manzume Otuziki Farz, Çorum Hasan Paşa İl Halk Kütüphanesi, nu: 19 Hk 1084/2.

 

 

[1] Mehmet Erdoğan, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, İstanbul 2013, s. 274.

[2] Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara 2005, s. 21.

[3] Ahmet Saim Kılavuz, “Akaid”, TDVİA, cilt 2, 1989 Ankara, s. 212.

[4] Ahmet Saim Kılavuz, TDVİA, s. 212.

[5] Ahmet Saim Kılavuz, TDVİA, s. 212-213.

[6] Ahmet Saim Kılavuz, TDVİA, s. 213.

[7] Ahmet Saim Kılavuz, TDV Yayınları, s. 214.

[8] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, Bursa 2011, s. 31, 53, 57.

[9] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 16.

[10] Süleyman Mecek, Reyyî’nin Kitâb-ı Rûşenî isimli Manzum Ferâizi (İnceleme-Metin), İzmir 2010, s. 9.

[11] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 72.

[12] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 17-19.

[13] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 25.

[14] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 29.

[15] Süleyman Mecek, Reyyî’nin Kitâb-ı Rûşenî isimli Manzum Ferâizi (İnceleme-Metin), s. 9.

[16] Çorum Hasan Paşa İl Halk Kütüphanesi, numara 19 Hk 1084/2, sayfa 2-19.

[17] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 33-35..

[18] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 40.

[19] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 46.

[20] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 49-50.

[21] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 55.

[22] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 58-61.

[23] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 75.

[24] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 82-84.

[25] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 93.

[26] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 95.

[27] Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesi, no: 22 Sel 2130, varak: 6a-7b: Şemsî Ahmed Paşa bu varaklarda hem Kanuni Sultan Süleyman hem de Yavuz Sultan Selim’e medhiyede bulunmuştur. Bu duruma göre şairin 16. yüzyılda yaşadığı söylenebilir.

[28] “Şemsî” kelimesini vezine uyması için “Şemsi” olarak okumak gerekmektedir.

[29] Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesi, no: 22 Sel 2130, varak: 5a.

[30] “Şemsî” kelimesini vezine uyması için “Şemsi” olarak okumak gerekmektedir.

[31] Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesi, no: 22 Sel 2130, varak: 4a.

[32] Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesi, no: 22 Sel 2130, varak: 5a.

[33] Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesi, no: 22 Sel 2130, varak: 4a-5a.

[34] Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesi, no: 22 Sel 2130, varak: 5a.

[35] Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesi, no: 22 Sel 2130, varak: 5b-6a.

[36] Erhan Afyoncu, “Şemsi Ahmed Paşa”, TDV Yayınları, Ankara 2010, cilt 38, s. 529.

[37] 06 Hk 1239, www.yazmalar.gov.tr/eser/murgiye/71451, (24.07.2018).

[38] 06 Hk 1240, www.yazmalar.gov.tr/eser/gulsen-i-esrar/71460, (24.07.2018).

[39] Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesi, no: 22 Sel 2130, varak: 27b.

[40] Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesi, no: 22 Sel 2130, varak: 27b.

[41] Bu başlık S1 ve K nüshalarında yoktur.

[42] Müddeʿāma→ S2: Müddeʿāya

[43] ola→ S2: evlā

[44] muṭlaḳā→ S2: muṭlaḳ

[45] Ḥaḳḳā→ S2: Ḥaḳḳ u

[46] S2: Bu maḳām hevl-nāk ḳabre vardıḳda ḥāl nice olur ve Münker ü Nekīr gelüp nice suʾāl ü cevāb olur bildürür

[47] irüb→ S2: olup

[48] S1, K: Vāy veylā eger olup ḳāṣır

[49] S1, K: Faṣıl

[50] S2: Ḫudā-yı müteʿāl cānibinden herkese gelen nāmenüñ keyfiyyet-i vüṣūlidür; K: Ḫudā-yı Teʿālā cānibinden herkese nāme geldügin beyān ve ne keyfiyyetle vāṣıl olur ānı ʿayān idelüm

[51] K: ola→ olup

[52] göre→ S1, K: görüp

[53] nāmeden→ S2: nāmede

[54] S2: Bu maḳām ṣırāṭdan ne vechle ʿubūr olınur beyān ider

[55] geçemez→ S1: geçmez

[56] Yüce Allah buyurdu ki: Onların bir kısmı cennette bir kısmı da cehennemde olacaktır.

[57] ṣaf→ K: ṣınıf

[58] ḫuld-ı naʿīme→ S2: cümle naʿīme

[59] Yüce Allah sana selam olsun diye buyurdu.

[60] be→ S1, K: ey

[61] S2, K: Āteş-i ġam ile şikeste olup

[62] S1, K: Ḳarnı içinde mār-ı māl-ā-māl

[63] “Şemsî” kelimesini vezne uyması için “Şemsi” olarak okumak gerekmektedir.

Bu haber toplam 2200 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim