Dinî ıstılahta manası iman, inanç olan itikâd[1] kelimesi; düğümlenip kalma, bir şeye bağlanma anlamındaki “akd”[2] kelimesinden türemiştir. Akaid kelimesi de; akd kelimesinden türemiş olup gönülden bağlanılan şey anlamındaki akîde kelimesinin çoğuludur.[3] Akaid terim olarak İslam dininin temel kaideleri, inanılması zaruri hükümleri anlamına gelmektedir.[4]
İslam dinince inanılması gereken hükümler bir bütündür. Naslarla sabit olan imanî hükümlerin bir kısmına inanmak bir kısmını da reddetmek küfürdür. Bu hükümler ilk peygamberden son peygambere kadar değişmez hükümlerdir. İslam dininin tevhid akidesi ile Hristiyanlık ve Yahudilik gibi dinlerin tevhid akideleri esas itibariyle aynıdır. Ancak bu dinlerin İslam akidesinden farklılaşması, sonraları kul müdahalesi neticesi ile ortaya çıkmıştır. Hatta İslam dini içerisinde de Mutezile, Maturidiye, Eşariye gibi mezheplerin akidelerinde de kader, kabir, Allah’ın sıfatları gibi noktalarda farklı anlayışlar mevcuttur.[5]
Akaid ilminin konusu Amentü olarak bilinen Allah’a, Allah’ın meleklerine, kullarına gönderdiği kitaplara, peygamberlere, kadere ve kazaya, Ahiret gününe inanmak gibi imanî esaslardır. Bu ilim, akıl baliğ olmuş her ferde farz olduğu için, akaid ilmi, birçok din alimi tarafından önemsenmiş ve bunun neticesinde bu alimler tarafından birçok dinî eser yazılmıştır.[6] Ebû Hanîfe’nin “Fıkhu’l-Ekber” isimli eseri akaid ile ilgili ilk eserlerdendir.
Ebû Hanîfe, İmam Şafi’î, Tahâvî, Ahmed bin Hanbel, Tâberî gibi birçok alim akaid üzerine eser yazmıştır. Bu ilk dönem eserleri, konu olarak genellikle bidat ehlini reddeden ve sünnet akidesini ortaya koyan risalelerdir. Bu eserlerde İslam akidesine uymayan görüşler reddedilmiş, doğru akide açıklanmıştır.[7] Bu durum Eşarî ve Maturidî akidesinin sistemleşmesini sağlamıştır. Ehl-i Sünnet müntesipleri itikâd olarak bu ekole tabi olmuştur.
Hemen her dönemde lüzum görüldüğü için akaid ile ilgili eserler yazılmıştır. Mensur olarak yazılan eserlerin yanı sıra manzum olarak yazılan akaid eserleri de mevcuttur. Tercümesi yapılan eser manzumsa tercüme de formata uygun olarak manzum yazılmıştır. Ûşî’nin manzum olan Arapça “Kasîde-i Emâlî”sine Hoca Sadeddin Efendi’nin, Şem’î’nin, Visâlî’nin ve Yanyalı Hâfız Refi’ Efendi’nin Türkçe manzum tercümeleri; Hızır Bey’in Arapça “Kasîde-i Nûniyye”sine müellifi bilinmeyen bir şairin yaptığı Türkçe tercüme; Molla Câmî’nin manzum olan Farsça “İtikâd-nâme”sine Duhânî-zâde Velî’nin Türkçe manzum tercümesi bu türden tercümelere örnektir.[8]
Yine Ebû Hanîfe’nin mensur olan “Fıkhu’l-Ekber”ine Âlemî ve Seyyidî’nin Türkçe yaptıkları manzum tercümeler, Ebû Hanîfe’nin mensur olan “el-Vasıyye”sine Hüccetü’l-İslâm lakaplı Muhammed adlı bir şahsın Türkçe yaptığı manzum tercüme[9] Adudüddin Îcî’nin “Akâidü’l-Adudî”sine müellifi bilinmeyen bir şairin Arapça, Farsça ve Türkçe olmak üzere üç dilde manzum tercümesi, Nesefî’nin Arapça olan “Akaid-i Nesefî” eserine Reyyî’nin “Nûru’l-Hüdâ” isimli Türkçe manzum tercümesi[10] de klasik Türk edebiyatı geleneği içinde yer alan manzum akaid örnekleridir.
Tercümeler haricinde klasik Türk edebiyatı dönemi içerisinde telif olarak yazılan manzum akaid eserleri de mevcuttur. Nahifî’nin “Tevhid-i Hakk”ı, Rıza’î’nin “Nazmu’l-Leâlî”si, Vecihî Paşa-zâde’nin “Kaside-i İtikadiye”si ve Veled Çelebi İzbudak’ın “Türkçe İtikad Manzumesi” bu türden eserlere örnek gösterilebilir.[11]
Ebû Hanîfe’nin “Fıkhu’l-Ekber”ine Âlemî’nin yaptığı tercüme, kasîde nazım şekli ile yazılmış olup eser 98 beyittir. Eser, 17. yüzyıl veya öncesinde tercüme edilmiştir.[12] Seyyidî’nin yaptığı tercüme, bazı bölümleri kasîde nazım şekliyle yazılmış olmakla birlikte eserin geneli mesnevi nazım şekli ile yazılmıştır. Eser derkenarlarındaki beyitlerle birlikte toplam 205 beyittir. Eser, 17. yüzyılda yazılmıştır.[13] Ebû Hanîfe’nin “el-Vasıyye”sine Hüccetü’l-İslâm lakaplı Muhammed’in yaptığı tercüme, mesnevi nazım şekli ile yazılmış olup eser 182 beyittir.[14] Eserin yazılış tarihi bilinmemektedir.
Nesefî’nin “Akaid-i Nesefî”sine Reyyî’nin yaptığı “Nûru’l-Hüdâ” tercümesi, mesnevi nazım şekliyle yazılmış olup eser24 varaktır. Eser, 1706 tarihinde yazılmıştır.[15]
Adudüddin Îcî’nin “Akâidü’l-Adudî”sine müellifi bilinmeyen bir şairin üç dilde 76’şar beyitlik tercümesi mesnevi nazım şekli ile yazılmıştır.[16]
Ûşî tarafından kaside nazım şekliyle yazılmış olan “Kasîde-i Emâlî” eserine Hoca Sadettin Efendi’nin yaptığı “Lâmiyye-i Kelâmiyye” tercümesi, kasîde nazım şekli ile yazılmış olup eser 67 beyittir. Eser, 16. yüzyılda tercüme edilmiştir.[17] Şem’î’nin tercümesi, murabba nazım şekli ile yazılmış olup eser 134 (67x2) beyit ve Şem’î’nin ilave ettiği 14 beyittir. Eser, 16. yüzyılda yazılmıştır.[18] Visâlî’nin tercümesi, kasîde nazım şekliyle yazılmış olup eser 66 beyittir.[19] Yanyalı Hâfız Refi’ Efendi’nin tercümesi, mesnevi nazım şekliyle yazılmış olup eser 175 beyittir. Eser, 19. yüzyılda yazılmıştır.[20]
Hızır Bey’in “Kasîde-i Nûniye”sine müellifi bilinmeyen bir şairin yaptığı tercüme, kasîde nazım şekliyle yazılmış olup eser 217 beyittir.[21]
Molla Câmî’nin İtikâd-nâme’sine Duhânzâde Velî’nin yaptığı tercüme, mesnevi nazım şekliyle yazılmış olup eser, 395 beyittir. Eser, 16. yüzyılda yazılmıştır.[22]
Manzum olarak yazılan telif eserlerden Nahîfî’nin Tevhîd-i Hakk’ı mesnevi nazım şekli ile yazılmış olup eser 756 beyittir. Eser, 18. yüzyılda yazılmıştır.[23] Rızâ’î’nin Nazmu’l-Le’âlî’si mesnevi nazım şekli ile yazılmış olup eser 288 beyittir. Eser, 17. yüzyılda yazılmıştır.[24] Vecihî Paşa-zâde’nin Kasîde-i İtikadiyye’si kasîde nazım şekli ile azılmış olup eser 215 beyittir.[25] Veled Çelebi İzbudak’ın Türkçe İtikad Manzumesi, hece vezni ile yazılmış olup eser 102 kıtadır. Eser, 20. yüzyılda yazılmıştır.[26]
Tüm bu bilgiler göz önüne alındığında, klasik Türk edebiyatı dönemi içerisinde tercüme eserlerin telif eserlerden daha fazla olduğu görülmüştür. Manzum olarak tercümesi yapılan eserlerin ekseriyetle Arapça eserlerden tercüme edildiği tespit edilmiştir. Tercüme eserlerin yalnızca bir tanesi Molla Câmî’nin Farsça olan İtikâd-nâmesinden tercümedir. Bu eserler nazım şekli olarak mesnevi, kasîde, murabba ve kıta ile yazılmıştır. Eserlerden bir tanesi hece ölçüsü ile yazılmıştır, diğer eserler aruz vezni ile yazılmıştır. Eserler genel olarak 100 küsur beyitlik eserlerdir. Sadece Nahîfî’nin eseri 756 beyittir.
Makalenin asıl konusunu oluşturan Şemsî Ahmed Paşa’nın Manzum İtikâd Manzumesi de telif bir eserdir. Tüm bu eserler dikkate alındığında klasik Türk edebiyatı dönemi içerisinde hemen her yüzyılda birçok manzum tercüme ve telif eserin mevcut olduğu görülmektedir.
- Şemsî Ahmed Paşa
Eserin müellifi Şemsî Ahmed Paşa’dır. Şair kendi hayatı hakkında birtakım bilgileri, yine kendi eseri olan “Manzum Vikâye Tercümesi”nde anlatmıştır. Bu bilgilere göre, müellifin 16. yüzyılda yaşadığı anlaşılmıştır.[27] “Manzum Vikâye Tercümesi”nin 4a ila 6a varakları arasında 40 beyitlik kısımda müellif, silsilesini ve hayatını anlatmıştır. Şairin asıl ismi Ahmed’dir:
Adum Aḥmed’dürür benüm ammā
Şemsī[28] Paşa daḫi dinürse n’ola[29]
Şairin soyu Halid bin Velid’e dayanmaktadır. Yine Bayezid-i Veli de şairin ceddindendir:
Şemsī[30] olsam n’ola cihānda ferīd
Cedd-i aʾlem Ḫālid bin Velīd[31]
Ṣoñra Yaʾḳūbuñ oġlı oldı ʿAlī
Andan olmuş idi Bāyezid-i Velī[32]
Eserde, şairin silsilesi şu şekildedir: Halid bin Velid, Nureddin, Şemseddin, Yakub, Ali, Bayezid-i Veli, İsfendiyar, İbrahim, Kızıl Ahmed, Muhammed Mirza, Şemsî Ahmed Paşa.[33]
Şairin annesi Osmanlı ailesindendir:
Ḫālid’e çıḳdı silsileyle peder
Āl-i ʿOs̱mān’a müntesib māder
Şair, ceddinin Sultan Mehmed Han’dan beri Osmanlı Devleti’ne hizmet ettiğini söylemektedir.[34] Yine kendisinin de Sultan Süleyman’dan çokça himmet gördüğünü ve 2. Selim zamanında Osmanlı Devleti’ne hizmet ettiğini söylemektedir. Şair; Anadolu, Rumeli beylerbeyliği yapmış, Rumeli beylerbeyi iken Zigetvar Seferi’ne komutanlık ederek Zigetvar’ı fethetmiştir.[35]
Erhan Afyoncu’nun İslam Ansiklopedisi’ndeki Şemsî Ahmed Paşa maddesinde,[36] şairin Türkçe divanının, “Cevâhirü’l-kelimât” isimli Arapça-Türkçe ve manzum yazılmış “Tuhfe” isimli Farsça-Türkçe iki lügatının, 2398 beyitlik “Şehnâme-i Sultan Murâd” isimli bir eserinin olduğu bilgisini vermiştir. Erhan Afyoncu, Şemsî Ahmed Paşa’nın 1580’de vefat ettiğini bildirmektedir.
Bunların yanında yapılan araştırma sonucu Şemsî Ahmed Paşa’nın “Murgiye”[37] ve “Gülşen-i Esrâr”[38] isimli eserleri de tespit edilmiştir.
2. Eserin Nüshaları
Eserin üç nüshası tespit edilmiştir. İlk nüsha, Edirne Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesinde 22 Sel 2130 arşiv numarasında kayıtlı Şemsî Ahmed Paşa’nın, Manzume-i Fıkhiyye olarak kaydedilen “Manzum Vikâye Tercümesi”nin devamında, 27b-32a varakları arasında yer almaktadır. 6 varak olan eserin ismi yazılmamıştır. Her varak 11 satırdır. Nüshanın yazı çeşidi taliktir. Eser, toplamda 102 beyittir. Eserin başında ve sonunda herhangi bir kayıt yoktur.
Yine eserin tespit edilen ikinci nüshası Konya Yazma Eserler Kütüphanesinde 42 Kon 3553/2 arşiv numarasında 21b-25a yaprakları arasındadır. Bu nüshada eserin ismi “Manzum Ahvâl-i Kabir” olarak yazılmışsa da eser, sadece kabir hallerini anlatan muhtevadadır demek doğru değildir. Nüshanın yazı çeşidi nesihtir. Eserin başında ve sonunda herhangi bir kayıt yoktur.
Üçüncü nüsha, Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi’nde Laleli Bölümünde 01980-003 numarada kayıtlıdır. Eser, 19-22 yaprakları arasında 19 satır ve talik yazıyla yazılmıştır. Eser, İtikâd-nâme-i Şemsî Paşa olarak kaydedilmiştir. Nüshanın yazı çeşidi taliktir. Eserin başında ve sonunda herhangi bir kayıt yoktur.
Eserin çevirisi yapılırken Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesinde 22 Sel 2130 arşiv numaralı nüshaya S1, Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi Laleli Bölümü 01980-003 numaralı nüshaya S2, Konya Yazma Eserler Kütüphanesi 42 Kon 3553/2 arşiv numaralı nüshaya K adı verilmiştir. Bu bu üç nüsha karşılaştırılarak eser latinize edilmiştir.
3. Eserin Yazılış Tarihi ve Sebebi
Eserin yazılış tarihi tam olarak belli değildir. Ancak Şemsî Ahmed Paşa’nın, “Manzum Vikâye Tercümesi”nde 2. Selim döneminde görev yaptığını belirtmesi hasebiyle, “İtikâd Manzumesi”ni 16. yüzyılın sonlarına doğru yazdığı söylenebilir. Bunun haricinde eserin hangi tarihte yazıldığına dair bir bilgi mevcut değildir.
Yine şair:
Ey dil-ḫaste gezme ser-gerdān
Göziñ aç olma vālih ü ḥayrān
İʿtiḳāduñ nedür beyān eyle
Meẕheb-i ḥaḳḳı ʿayān eyle
Ehl-i Sünnet ʿaḳāyidin bir bir
Bize şerḥ eyle görelüm nicedür[39]
diyerek eserini, Ehl-i Sünnet itikâdını bilmeyenlere öğretmek ve akaidi bilmeyen bir müminin kalmaması amacıyla yazdığını belirtmektedir.
4. Eserin Şekil Özellikleri
Şair eserini, mesnevi nazım şekli ve aruzun “Fe’ilâtün Mefâ’ilün Fe’ilün” vezniyle yazmıştır. Bir beyit haricinde, vezni şiire uygulamakta zorluk çekmemiştir:
Vāy eger dilüñe olup ḳāṣır
Olmayasun cevābda ḥāżır (b. 37)
Şair, kafiye bulmakta zorluk çekmemiştir. İki beyitte ahengi kafiye yerine redifle sağlamıştır:
Evvelā vaṣf-ı Ḥaḳḳ’a āġāz it
Naġmeler ile ḫoş ser-āġāz it (b. 9)
Ḳamçılar ellerinde āteşden
Ṣanma ḳorḳar ḥayā ider senden (b. 33)
Kafiye yaparken başvurduğu kelimelerin büyük çoğunluğu Arapça kelimelerdir:
müdām-selām (b. 2), aṣḥāba-aḥbāba (b. 3), s̱enā-cezā (b. 4), s̱enā-imlā (b. 5), gerdān-ḥayrān (b. 6), beyān eyle-ʿayān eyle (b. 7), ibtidāʾ eyle-intihā eyle (b. 10). Bu örnekler 102. beyite kadar bu şekilde gitmektedir. Arada birkaç beyitte kafiyeler, Türkçe veya Farsça kelimelerden oluşmaktadır.
Bazı beyitlerde ahengi oluşturmak için rediflerden de yararlanmıştır:
beyān eyle-ʿayān eyle (b. 7), ibtidāʾ eyle-intihā eyle (b. 10), iʿtiḳād eyle-iʿtimād eyle (b. 16), olur kāfir-ḳalur kāfir (b. 21), ẕikr eyle-fikr eyle (b. 26), zāruñı yād it-rūzigāruñı yād it (b. 27), ḥużūr üzere-sürūr üzere (b. 47), saʿādete maẓhar-şeḳāvete maẓhar (b. 76), iṭāʿat itmedüñüz-ʿibādet itmedüñüz (b. 90), dil-şikeste olup-pāy-beste olup (b. 92), nār içre-ıżṭırār içre (b. 93), dūr it-mesrūr it (b. 96), az gelür-dirāz gelür (b. 98).
Şemsî Ahmed Paşa, manzumesinde sıkça Arapça ve Farsça kelimelere başvurmuştur. Türkçe isimleri kullanmaktan kaçınmıştır. Türkçe kelimeler genellikle fiillerdir. Aşağıda ilk beş mısrada şairin kullandığı Türkçe kelimeler koyu punto ile gösterilmiştir:
Evvelā idelüm Ḫudā’ya sipās
Yoḳ-durur niʿmetine ḥadd ü ḳıyās
S̱āniyen Ḥażret-i Rasūl’e müdām
Bizden olsun ṣalāt ü medḥ ü selām
Baʿdehu cümle āl ü aṣḥāba
Tābiʿīne cemīʿ-i aḥbāba
Ṣad hezārān hezār medḥ ü s̱enā
Tā ki olunca rūz-ı ḥaşr ü cezā
Eyledük çün beyān-ı ḥamd ü s̱enā
Eylegil iʿtiḳāduñı imlā
Şiirin kalan beyitlerinde de Arapça kelimelerin yoğun olarak kullanılmıştır.
5. Eserin Muhtevası
Şair esere, Allah’ı hamd ederek, Hz. Peygamber’e salat ve selam, âline ve ashabına ve de tâbi’ine medh ü selam ile başlamıştır. Sonrasında Allah’ın vasıflarını, Kur’an-ı Kerim’in mahlûk olmadığını, âlemlerin sonradan yaratıldığını, kafirlerin cehennemde ebedi kalacaklarını, kabir hayatının ve de Münkir ve Nekir isimli sorgu meleklerinin varlığını anlatmıştır. Şair, insanların haşr edileceği günde neler olacağını, sırat köprüsü, cennet, cehennemin varlığını; insanların cennet ve cehennemdeki ahvali gibi diğer mezheplerin kabul etmedikleri, ancak Ehl-i Sünnet’in kabul ettiği imanî meseleleri anlatmıştır. Eser, bu yönüyle aslında Ehl-i Sünnet akidesini anlatan bir manzumedir. Nitekim:
İʿtiḳāduñ nedür beyān eyle
Meẕheb-i ḥaḳḳı ʿayān eyle
Ehl-i Sünnet ʿaḳāyidin bir bir
Bize şerḥ eyle görelüm nicedür[40]
beyitlerinden de anlaşıldığı üzere eser nitelik olarak Ehl-i Sünnet akaididir. Eser, dua ile son bulmuştur.
SONUÇ
16. yüzyılda yaşamış olup miladî 1580 tarihinde vefat eden Şemsî Ahmed Paşa, şairliğinin yanı sıra Osmanlı Devleti’nde Anadolu, Rumeli beylerbeyliği yapmış, Rumeli Beylerbeyi iken Zigetvar Seferi’ne komutanlık ederek Zigetvar’ı feth edilmesinde rol almış bir devlet adamıdır. Şemsî Ahmed Paşa, “İtikâd Manzumesi” ve “Manzum Vikâye Tercümesi” gibi dinî nitelikli eserler yanında, “Türkçe Divan”, “Cevâhirü’l-kelimât” ve “Tuhfe” isimli manzum iki lügat ve 2398 beyitlik “Şehnâme-i Sultan Murâd” isimli edebî eserler de yazmıştır. Şemsî Ahmed Paşa, incelemesi yapılan “İtikad Manzumesi”nde aruz veznini şiire başarılı bir şekilde uygulamıştır. Şair eserini yazarken edebî bir amaç gütmemiştir. Didaktik nitelikte olan eserini Ehl-i Sünnet akaidini öğretmek amacıyla yazmıştır. Nitekim klasik Türk edebiyatı dönemi içerisinde akaid konulu manzum eserlerin tümü Ehl-i Sünnet itikâdına uygun bir şekilde yazılmıştır. Klasik dönem içerisinde manzum olarak yazılmış onlarca tercüme ve telif akaid eseri mevcuttur. Akaid konulu eserlerden bir kısmı çalışılmış olup bir kısmı da çalışmak isteyen araştırmacılar için yeni bir çalışma sahasıdır.
ÇEVİRİ METİN
İʿtikād-nāme-i Şemsī Paşa (Raḥmetullāhi ʿaleyh)[41]
Feʿilātün Mefāʿilün Feʿilün
1 Evvelā idelüm Ḫudā’ya sipās
Yoḳ-durur niʿmetine ḥadd ü ḳıyās
2 S̱āniyen Ḥażret-i Rasūl’e müdām
Bizden olsun ṣalāt ü medḥ ü selām
3 Baʿdehu cümle āl ü aṣḥāba
Tābiʿīne cemīʿ-i aḥbāba
4 Ṣad hezārān hezār medḥ ü s̱enā
Tā ki olunca rūz-ı ḥaşr ü cezā
5 Eyledük çün beyān-ı ḥamd ü s̱enā
Eylegil iʿtiḳāduñı imlā
6 Ey dil-i ḫaste gezme ser-gerdān
Gözüñ aç olma vālih ü ḥayrān
7 İʿtikāduñ nedür beyān eyle
Meẕheb-i ḥaḳḳı gel ʿayān eyle
8 Ehl-i Sünnet ʿaḳāʾidin bir bir
Bize şerḥ eyle görelüm nicedir
9 Evvelā vaṣf-ı Ḥaḳḳ’a āġāz it
Naġmeler ile ḫoş ser-āġāz it
10 Vaṣf-ı ẕātıyla ibtidāʾ eyle
Nām-ı pākıyla intihā eyle
11 Çünki oldı baña bu gūne ḫiṭāb
Diñle şimden girü suʾāle cevāb
12 Evvelā bir-dürür Ḫudā-yı İlāh
Hem Muḥammed-dürür Rasūlullāh
13 Ne ḳadar var ise nebī vü rasūl
Cümlesine belī di olma fużūl
14 Cümlesinüñ güzīdesi ammā
Muṣṭafā müctebā ḥabīb-i Ḫudā
15 Cümlesi üstine ṣalāt ü selām
Bizden olsun hezār bār-ı müdām
16 S̱āniyen şöyle iʿtiḳād eyle
Sözümi diñle iʿtimād eyle
17 Ġayr-ı maḫlūḳdur kelām-ı Allāh
Müddeʿāma olur hezār güvāh[42]
18 Daḫi ḥādis̱-dürür bu kevn ü mekān
Ḥāşa lillāh ḳadīm ola bu cihān[43]
19 Muṭlaḳā ḳādir ü ḳadīm Ḥudā[44]
Yoḳ-durur mā-sivāda ẕerre beḳā
20 Ḥaşr ü iḥyāda ḳāʾilüz muṭlaḳ
ʿAn-ḳarīb olısar-durur el-ḥaḳ
21 Bu sözüñ münkiri olur kāfir
Nārda tā ebed ḳalur kāfir
22 Cennet ü nār ü ḥūrī vü rıḍvān
Ḥakkā s̱ābit-dürür ṭurur el-ān[45]
23 Enbiyā muʿcizātı ẓāhirdür
Bu ki münkir caḥūd ü kāfirdür
24 Hem kerāmāt-ı evliyā-yı kibār
Ḥaḳ-durur eyle bunlara iḳrār
25 Yeter itdüñ dilā burada beyān
Ḥālet-i ḳabri ḥaşri eyle ʿayān
Bu maḳām hevl-nāk ol maḳāmdur ki ḳabre vardıḳda ḥāl nice olur ānı beyān eyler ve Münker ü Nekīr melekleri gelüp nice suʾāl ü cevāb olur ānı ʿayān eyler[46]
26 Ey dil-i ḫaste mevtā ẕikr eyle
Nic’olur ḥaşr ü neşri fikr eyle
27 Nic’olur ḥāl-i zāruñı yād it
Nic’olur rūzigāruñı yād it
28 Gele çün saña biñ ʿAzrāʾīl
Mevt irüb ḥalüñ ola zār ü ẕelīl[47]
29 Varduġuñ gibi ḳabre sen bī-şek
Gelür evvel saña şol iki melek
30 Ne melek her birisi bir ejder
Yüzleri ḳara zengīye beñzer
31 Gözleri ezraḳ ü mühīb ü ġarīb
Görmemiş kimse böyle şekl-i ʿacīb
32 İki sāʾildür ol bilā-tezvīr
Biri Münker-dürür birisi Nekīr
33 Ḳamçılar ellerinde āteşden
Ṣanma ḳorḳar ḥayā ider senden
34 Saña evvel suʾāl idüp dirler
Bize Rabbüñ peyemberüñ diyüvir
35 Daḫi dīnüñ nedür ne ümmetsün
Nice meẕhebdesün ne milletsün
36 Ḫoş saʿādet-dürür eger ey dost
Ellerüñden ḫalāṣ olursa bu post
37 Vāy eger dilüñe olub ḳāṣır[48]
Olmayasun cevābda ḥāżır
38 İdeler çün ferişteler pervāz
ʿAmelüñdür olan saña dem-sāz
39 ʿAmelüñ ḫūb olursa ġam yime sen
Açılur bāġ-ı cennete revzen
40 Nāz u niʿmetle anda bī-ġamsun
Ḥaşre dek pür-ḥużūr u ḫurremsün
41 Eyledüñse yavuz ʿameller sen
Cānib-i nāra açılur revzen
42 Ḥaşr olunca ʿaẕāb-ı ḳabir olur
İtdügüñ şūm ʿamel senüñle ḳalur
Bu maḳām aḥvāl-i ḥaşri taḥrīr ve müʾminīn ü ʿuṣātuñ ḥālin taḳrīr eyler
43 Emr-i Ḥak ile çalına çün ṣūr
Gele meydān-ı ḥaşre ehl-i ḳubūr
44 Kimi ʿuryān gelür kimi giryān
Kimi ḥayrān gelür kimi ḫandān
45 Kimisi baḥr-i luṭf-ı Ḥaḳḳ’a ġarīḳ
Baʿżılar nār-ı ıżṭırāba ḥarīḳ
46 Ḫalḳı yer yer zebānīler süreler
Āteşīn ḳamçılarla berk uralar
47 Kimisi ümmetüñ ḥużūr üzere
Gele ikrām ile sürūr üzere
48 Yüzi nūr ile pür olur ʿAraṣāt
Böyle olur efendī ehl-i necāt
Faṣl-ı mīzān aḥvālini beyān ider[49]
49 Ḳāḍī olup o gün Ḥudā-yı cihān
Ḳurılur anda bir ulu mīzān
50 Her kişinüñ s̱evāb ü cürmi hemān
Olur ol keffelerde cümle beyān
51 Eylügi kemlügi olup ẓāhir
Muḳteżāsınca ḥükm olur āḫir
52 Görür itdügi kārı bāy ü gedā
Diyemez oldı baña ẓulm ü cefā
Ḫudā-yı Teʿālā cānibinden herkese nāme geldügin beyān idelüm ve her şaḫṣa ol nāme ne keyfiyyet ile vāṣıl olur ānı ʿayān idelüm[50]
53 Baʿd-ez-ān nāmeler ola ẓāhir[51]
Ḫalḳı hep nāmeye ola nāẓır
54 Ṣunalar kimine yemīninden
Diyeler ehl-i dīn imişsüñ sen
55 Göre ol nāmesinde fevz ü necāt
Aña cennetde var nice derecāt
56 Kendü bir pādişāh-ı dehr olmış
Her ne maḳṣūdı var ise bulmış
57 Yā İlāḥī bi-ḥaḳḳ-ı nūr-ı Ḥabīb
Bu maḳāmı bize de eyle naṣīb
58 Ṣunalar kimine yesārından
Diyeler işte nāmeñi oḳu sen
59 Göre ol nāmesin o nāme siyāh[52]
Diye bir kerre āh u āh veyl-āh
60 Nāmeden böyle fehm olur maʿnā[53]
Derekāt-i caḥīm olur aña cā
61 Rāh-ı ḥakdan İlāhī döndürme
Böyle nā-sāz nāme gönderme
Bu maḳām ṣırāṭdan ne gūne ʿubūr ve ne vechle mürūr olınur ānı beyān eyler [54]
62 Baʿd-ez-ān emr irişe nevʿ-i beşer
İdeler cümleten ṣırāṭı güẕer
63 Hiç bildüñ mi sen ṣırāṭı dilā
Nice menzil-dürür nedür ʿacabā
64 Ḳurılur çāḳ cehennem üstine ol
Andan artuḳ orada yoḳdur yol
65 Ḳıldan ince ḳılıç gibi keskin
Var ḳıyās eyle sen hemān ötesin
66 Yoḳuşı biñ yıl ola biñ yıl iniş
Gördüm ehl-i ḥadīs̱i böyle dimiş
67 Düzini daḫi yeg-süvāre yarar
Diḳḳat eylerse biñ ḳonaḳda geçer
68 Var ḳıyās eyle ey dil-i şeydā
Nic’olur anda ḥālümüz ʿacabā
69 Emr-i Ḥaḳḳ ile cümleten insān
Olalar cānib-i Ṣırāt’a revān
70 Kimi maġmūm u kimisi ḫandān
Kimi şādān olur kimi giryān
71 Kimisi yel gibi Ṣırāṭ’ı geçer
Geçemez kimisi caḥīme düşer[55]
72 Kimi yap yap yürür güẕer eyler
Kimisi berḳ-i ḫāṭıfa beñzer
73 ʿAmeli ḫūb olan şol ehl-i hüner
Ḥaḳḳ ʿināyet ider laṭīf geçer
74 ʿAmeli bed olan şu bī-çāre
Yüzinüñ üstine düşer nāre
Ḳāle’l-Lāhu tebāreke ve teʿālā ferīḳun fi’l-cennete ve ferīḳun fi’s-saʿīr[56]
75 Baʿdehu ire emr-i Rabbānī
İki ṣaf ola nevʿ-i insānī[57]
76 Bir gürūhı saʿādete maẓhar
Bir gürūhı şeḳāvete maẓhar
77 Biri ḫuld-ı naʿīme ola revān[58]
Biri nār-ı caḥīmesine zenān
78 Gele bāb-ı cināna ehl-i cinān
Ola her biri ḫurrem ü ḫandān
79 İdüb iʿzāz bunlara bī-şek
Gele ḳarşu nice gürūh-ı melek
80 Ḳılup ehl-i cināna istiḳbāl
Diyeler fedḫulū ḳāle teʿāl[59]
81 Diye ehl-i cināna cümle enām
Es-selāmün ʿaleyke ve’l-ikrām
82 Her kişi anda mühtedī olısar
Her kişi anda menzilin bulısar
83 Her gedā anda pādişāh olur
Ebedī ṣaġ u ṣālim anda ḳalur
84 Eyle Yā Rab hidāyetüñ rehber
Bu-durur ḫāṭırımda şām u seḥer
85 Baña çoḳ luṭfuñ itdüñ erzānı
Umaram yine senden iḥsānı
Faṣıl
86 Gele ehl-i caḥīme çün nevbet
İde cümle zebānīler sürʿat
87 Āteşīn ḳamçılar urup her an
Süreler bunları caḥīme revān
88 Gele baʿżı zebānīler ḳarşu
Görüp ehl-i caḥīmi pür-ḳayġu
89 Diyeler n’olduñuz be ʿāṣīler[60]
Yüzleri ḳara ḳalbi ḳāsīler
90 Emr-i Ḥaḳḳ’a iṭāʿat itmedüñüz
Aña layıḳ ʿibādet itmedüñüz
91 Ḳalbi maġmūm u ḫāṭırı maḥzūn
Baġrı envāʿ-ı zecr ile pür-ḫūn
92 Āteş-i ġamla dil-şikeste olup[61]
Derd ü miḥnetle pāy-beste olup
93 Ḳala ehl-i caḥīm nār içre
Elem ü ġamla ıżṭırār içre
94 Gerdeninde selāsil ü aġlāl
Ḳarnı içinde mār-ı zehr-i melāl[62]
95 Yidügi gāh zehir ü geh zaḳḳūm
Özge ḥālet-dürür bu ḥālet-i şūm
96 Bizi yā Rab caḥīmden dūr it
Kerem ü luṭfuñ ile mesrūr it
Faṣıl
97 Rūz-ı mīzān u ḥaşr u neşr ü ṣūr
Ẕikr olan şol Ṣırāṭ’ı daḫi ʿubūr
98 ʿAmeli ḫūb olana az gelür
Kem olursa ʿamel dirāz gelür
99 ʿĀṣī olan kişilere mīzān
Gele eyyām-ı ḥaşr-i bī-pāyān
100 Ḳabirden ḳalḳa ḫurrem u ḫandān
Tā cināna girince ehl-i cinān
101 Gelmeye aña cümle bir sāʿat
Münkir olma Ḫudā’da var ḳudret
102 Yā İlāhī Kerīm-i ẕü’l-iḥsān
Şemsī’ye eyle bunları āsān[63]
KAYNAKÇA
Afyoncu, Erhan, “Şemsi Ahmed Paşa”, TDV Yayınları, Ankara 2010, cilt 38, s. 527-529.
Akçay, Ali İhsan, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı, Türk İslam Edebiyatı Bilim Dalı, Basılmamış Doktora Tezi, Bursa 2011.
Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara 2005.
Erdoğan, Mehmet, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Ensar Yayınları, İstanbul 2013.
Kılavuz, Ahmet Saim, “Akaid”, TDV Yayınları, Ankara 1989, cilt 2, s. 212-216.
Mecek, Süleyman, Reyyî’nin Kitâb-ı Rûşenî isimli Manzum Ferâizi (İnceleme-Metin), Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam Tarihi ve Sanatları Ana Bilim Dalı, Türk-İslam Edebiyatı Programı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2010.
Sami, Şemsettin, Kâmûs-ı Türkî, Çağrı Yayınları, İstanbul 2005.
Yazma Eserler
Şemsî Paşa, Manzûme-i Fıkhiyye, Edirne Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesi, nu: 22 Sel 2130.
Şemsî Paşa Ahmed b. Mehmed b. Kızıl Ahmed, Manzûm Ahvâl-i Kabir, Konya Yazma Eserler Kütüphanesi, no: 42 Kon 3553/2.
Şemsî Paşa, Murgiye, Milli Kütüphane, Ankara Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi, no: 06 Hk 1239.
Şemsî Paşa, Gülşen-i Esrâr, Milli Kütüphane, Ankara Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi, no: 06 Hk 1240.
Şemsî Paşa, İtikâd-nâme-i Şemsî Paşa, Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi, Laleli Bölümü, no: 01980-003.
______ , Manzume Otuziki Farz, Çorum Hasan Paşa İl Halk Kütüphanesi, nu: 19 Hk 1084/2.
[1] Mehmet Erdoğan, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, İstanbul 2013, s. 274.
[2] Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara 2005, s. 21.
[3] Ahmet Saim Kılavuz, “Akaid”, TDVİA, cilt 2, 1989 Ankara, s. 212.
[4] Ahmet Saim Kılavuz, TDVİA, s. 212.
[5] Ahmet Saim Kılavuz, TDVİA, s. 212-213.
[6] Ahmet Saim Kılavuz, TDVİA, s. 213.
[7] Ahmet Saim Kılavuz, TDV Yayınları, s. 214.
[8] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, Bursa 2011, s. 31, 53, 57.
[9] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 16.
[10] Süleyman Mecek, Reyyî’nin Kitâb-ı Rûşenî isimli Manzum Ferâizi (İnceleme-Metin), İzmir 2010, s. 9.
[11] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 72.
[12] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 17-19.
[13] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 25.
[14] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 29.
[15] Süleyman Mecek, Reyyî’nin Kitâb-ı Rûşenî isimli Manzum Ferâizi (İnceleme-Metin), s. 9.
[16] Çorum Hasan Paşa İl Halk Kütüphanesi, numara 19 Hk 1084/2, sayfa 2-19.
[17] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 33-35..
[18] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 40.
[19] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 46.
[20] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 49-50.
[21] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 55.
[22] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 58-61.
[23] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 75.
[24] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 82-84.
[25] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 93.
[26] Ali İhsan Akçay, Türk Edebiyatında Manzum Akâidnâmeler: İnceleme-Metin, s. 95.
[27] Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesi, no: 22 Sel 2130, varak: 6a-7b: Şemsî Ahmed Paşa bu varaklarda hem Kanuni Sultan Süleyman hem de Yavuz Sultan Selim’e medhiyede bulunmuştur. Bu duruma göre şairin 16. yüzyılda yaşadığı söylenebilir.
[28] “Şemsî” kelimesini vezine uyması için “Şemsi” olarak okumak gerekmektedir.
[29] Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesi, no: 22 Sel 2130, varak: 5a.
[30] “Şemsî” kelimesini vezine uyması için “Şemsi” olarak okumak gerekmektedir.
[31] Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesi, no: 22 Sel 2130, varak: 4a.
[32] Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesi, no: 22 Sel 2130, varak: 5a.
[33] Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesi, no: 22 Sel 2130, varak: 4a-5a.
[34] Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesi, no: 22 Sel 2130, varak: 5a.
[35] Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesi, no: 22 Sel 2130, varak: 5b-6a.
[36] Erhan Afyoncu, “Şemsi Ahmed Paşa”, TDV Yayınları, Ankara 2010, cilt 38, s. 529.
[37] 06 Hk 1239, www.yazmalar.gov.tr/eser/murgiye/71451, (24.07.2018).
[38] 06 Hk 1240, www.yazmalar.gov.tr/eser/gulsen-i-esrar/71460, (24.07.2018).
[39] Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesi, no: 22 Sel 2130, varak: 27b.
[40] Selimiye Yazma Eserler Kütüphanesi, no: 22 Sel 2130, varak: 27b.
[41] Bu başlık S1 ve K nüshalarında yoktur.
[42] Müddeʿāma→ S2: Müddeʿāya
[43] ola→ S2: evlā
[44] muṭlaḳā→ S2: muṭlaḳ
[45] Ḥaḳḳā→ S2: Ḥaḳḳ u
[46] S2: Bu maḳām hevl-nāk ḳabre vardıḳda ḥāl nice olur ve Münker ü Nekīr gelüp nice suʾāl ü cevāb olur bildürür
[47] irüb→ S2: olup
[48] S1, K: Vāy veylā eger olup ḳāṣır
[49] S1, K: Faṣıl
[50] S2: Ḫudā-yı müteʿāl cānibinden herkese gelen nāmenüñ keyfiyyet-i vüṣūlidür; K: Ḫudā-yı Teʿālā cānibinden herkese nāme geldügin beyān ve ne keyfiyyetle vāṣıl olur ānı ʿayān idelüm
[51] K: ola→ olup
[52] göre→ S1, K: görüp
[53] nāmeden→ S2: nāmede
[54] S2: Bu maḳām ṣırāṭdan ne vechle ʿubūr olınur beyān ider
[55] geçemez→ S1: geçmez
[56] Yüce Allah buyurdu ki: Onların bir kısmı cennette bir kısmı da cehennemde olacaktır.
[57] ṣaf→ K: ṣınıf
[58] ḫuld-ı naʿīme→ S2: cümle naʿīme
[59] Yüce Allah sana selam olsun diye buyurdu.
[60] be→ S1, K: ey
[61] S2, K: Āteş-i ġam ile şikeste olup
[62] S1, K: Ḳarnı içinde mār-ı māl-ā-māl
[63] “Şemsî” kelimesini vezne uyması için “Şemsi” olarak okumak gerekmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.