İstanbul’da Osmanlı Hariciyesi Hukuk Müşavirliği harıl harıl çalışıyor, savaş sonrası Osmanlı hukukunun korunması için tezlerini hazırlıyorlardı. Ne de olsa savaşı başlatan Osmanlı Devleti değildi. Padişah ve etrafındakiler, Babıali’nin bürokratları, dört yıl boyunca yaşanan vahşete rağmen hala devletlerarası hukukun egemen olacağını ve bütün kayıplara rağmen masada adil paylaşım sağlanacağını düşünüyorlardı.
Aynı sıralarda savaşın diğer taraflarının bürokratları da faaliyet halindeydi. Alacakları sonucun sarhoşluğu ile ülkeler yıkıp-kuruyor bol keseden coğrafyalar bağışlıyorlardı.
Osmanlı Devleti’ni kafalarında çoktan bitirmişler, Anadolu coğrafyasının nerdeyse bin yıllık sakinleri olan Türkleri nereye hapsedeceklerinin hesapları ile meşguldüler. Osmanlı bürokratları Sevr Anlaşması’nın müsveddesi olan Berlin’i; Osmanlı’yı Kuzey Afrika’dan dışlayan Oshy’yi; Balkanlar’dan silen Atina ve Bükreş’i unutup sahte bir umuda kapılmışlardı. Bu umut 30 Ekim 1918’e kadar sürdü. Sözde savaşı sonlandıran Mondros Anlaşması, bütün devletlerarası teamülleri yok sayıp Osmanlı coğrafyasında ve Anadolu’da yeni ve topyekûn bir işgal başlattı.
Devamı: https://www.yenisafak.com/yazarlar/zekeriyakursun/100-yilinda-milli-mucadele-ruhu-2050433
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.