2000’li yıllarda başlayan gereksiz ve ihtiyaç fazlası binaların yapımı devam ediyordu.
2022 Dünya Kupası için sürdürülen hazırlıklar ve spor tesislerinin yapımında bir duraklama yoktu. Aksine Doha şehrinin etrafında yapılan yeni bağlantı yolları ile her şey adeta 2022’ye akıyordu.
Dar alana yerleştirilmiş Doha şehrinde trafik sıkışıklığı eskisi gibiydi. Gökdelenler arasında koşuşturan yabancı çalışanların neredeyse tamamı, kendi çalıştığı mekandan başka bir yeri bilmeden hayatını sürdürüyordu.
THY ile İstanbul’dan başlayan uçuştan itibaren yabancıların gözlemlenen ilgisini her yerde görmek mümkündü. Otel lobilerinde, restoranlarda ve tabii içine girmediğim ofislerde çoğu Avrupalı yüzlerce yabancı iş adamı ve kadını iş kovalamaktaydı.
KATARIN GELECEĞİ TARİHİNDEDİR
İşte bu manzara altında Doha Yunus Emre Enstitüsünün düzenlediği konferansın ilkini Katar Üniversitesi’nde verdim. Üniversitede konferansın ev sahibi İbn Haldun Araştırma Merkeziydi; Rektör ve yardımcısı da aldıkları davete icabet etmişlerdi. Konuşma başlığım “Katar’ın kurucusu Kasım/Casim b. Muhammed’ten Günümüze Türkiye-Katar İlişkileri” olsa da toplantıdaki zevatın bir bölümünün dikkati -daha doğrusu endişesi-, Osmanlı sonrası edinilen müttefikleri hakkında söyleyeceklerimde yoğunlaştığı anlaşılıyordu. Ne de olsa hassas bir devreden geçiliyor ve bu ittifakların bir konuşma ile de olsa zedelenmesini istemiyorlardı. Ancak kitlenin büyük bir bölümü, Osmanlı asırlarına ve son yıllarda gelişen Türkiye- Katar ilişkilerine odaklanmıştı.
Devamı: https://www.yenisafak.com/yazarlar/zekeriyakursun/turkiye-katar-iliskileri-ve-tarih-2049463
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.