• İstanbul 17 °C
  • Ankara 15 °C

28 Şubat darbecileriyle kuzuyu yedikten sonra çobanla ağlayanlar

28 Şubat darbecileriyle kuzuyu yedikten sonra çobanla ağlayanlar
28 Şubat 1997, darbeci generallerin meşru hükümete darbe yapıp, millete zulmettikleri meşum bir tarihtir.

Bu şenî darbe yıllarında kurtlaşan darbeci generallere yaltaklananları, sonra da milletin arasına karışıp “benim mazlum milletim!” diyerek timsah gözyaşları dökenleri, ataların sözüyle “Kurtla bir olup kuzuyu yedikten sonra çobanla oturup kuzuya ağlayanları” hatırlıyor musunuz?

Kurtla işbirliği yapıp çobanla gözyaşı dökenler

Mütedeyyin bir başvekile toplantı esnasında zorla içki getirten, dâhiliye bakanı hanım kişiyi hâşâ huzurdan “kazığa oturtmakla” tehdit eden, Kitab-ı mübin’i öğrenmeyi çocuklara yasak eden, başörtülüleri mekteplere sokmayan, dindar fabrikatörlerden haraç toplayan, Müslümanla aynı mânaya gelen ve Kemalizm’le uyuşmayan Türk milletinden vebalı görmüşçesine kaçan darbeci generallerle kuzuları yenen çoban arasında mesai yapan siyasî münâfıklar kimlerdi? Kimler kurtlarla çoban arasında mesai yaptılar? 28 Şubat’ın darbeci kurtları milletin değerlerini çiğnerken “afiyet olsun” diyen modern zamanların münâfıkı bâzı siyasetçi, gazeteci, bürokrat, akademisyen ve iş adamlarını hatırlayın.

Kurt sofrasında oturup sonra çobanın ağıtçısı olanlar          

Hem kurttan hem çobandan yana görünüp menfaat sağlayanlar dünyânın en âdi insanlarıdır. Milletten yana görünüp, darbeci kurtlarla al takke ver külah edenler kuzuyu yiyen kurttan daha alçaktırlar. Her vakit maskeli olur bunlar. Hem kurt sofrasında oturur, hem çobanın ağıtçısı olurlar. Kurtla çoban arasında mesai yapanların alâmet-i fârikası nedir? Kurtla bir olup kuzuyu yedikten sonra çobanla oturup ağlayanları nasıl tanıyacağız? Hazreti Peygamberimiz içi dışı bir olmayanlara karşı ümmetini uyarmıştı:

“Dilleri de var baldan tatlıdır, ancak kalpleri kurtlarınkinden vahşidir. Bizi aldatan bizden değildir. İkiyüzlülerin kıyamet günü ateşten iki dilli olacaklarını, kıyamet gününde Allah nazarında en kötü olanlardan bir kısmını da ikiyüzlülerin teşkil ettiğini göreceksiniz. Bunlar, bazılarına bir yüzle, diğer bazılarına da başka bir yüzle giden insanlardır.”

Aydınlar çobandan mı, kurttan mı yanaydılar?

Bu ülkenin en mürâi, en münâfık insanları 28 Şubat’ta Kemalist darbecilerle bir olup, sonra sahte tavırlarla millete “gülücük” dağıtan aydınlardır. Altı Oklu Tek Parti Dönemi’nde de kurtlaşan generallerle işbirliği yapan bu güruh Kemalist Cumhuriyetin kanlı mahkemeleri mazlum kuzuları idama yollarken, din-i mübin ayaklar altına alınırken, bin yıllık İslâm medeniyetimiz redd-i miras edilirken ikiyüzlü mesai yapıyordu.

Din ü millet değerlerimizi alaya alan, millet-i beyzâ’yı “örümcek kafalı mürteciler” diye aşağılayan kurtlaşan darbeci generallerle bir olup, sonra milletin arasına tilkiler gibi sokularak “Zorba kurtların rejiminden kurtulmalıyız” diyen bir kısım siyasetçinin, gazetecilerin ve aydınların isimlerini merak eden var mı?    

Apoletli kurtlara “darbeniz isabetlidir” diyen münâfıklar                                                                                                                                     

Kemalist şeflere, “İnkılâplarınız pek isabetlidir efendimiz” deyip sonra da milletin yanına varıp “Nedir bu kanlı inkılâplardan çektikleriniz?” diyen ikiyüzlü aydınlar, akademisyenler ve siyasetçilerin benzerleri 28 Şubat darbesinde de kurtlaşan darbeci generallerin yanındaydı. 28 Şubat’ta reisicumhur olan Altıyedi Süleyman millet yanlısı olarak bilinirdi. Tâ ki kurtlarla bir olup kuzuyu yediği anlaşılana kadar. Türkiye’nin en müptezel münâfığı olan bu kişinin ömrü rejimin kurtlarıyla bir olup kuzuyu yemekle, sonra da milletle oturup yalandan ağlamakla geçmiş ve darbeci generallerle bir olup mazlum milletin değerlerinin çiğnenmesine ortak olmuştu.

Depremlerden daha şiddetli kanlı inkılâplarıyla kuzuları derdest eden lâdinî Altı Ok Cumhuriyetinin meclisine katılıp, sonra da millete giderek “Ah, mazlum kuzuların sahibi milletim!” diye sahte ağıt yakanları Münâfıkun sûresi 4. âyet şöyle tasvir ediyor: “Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsiniz. Onlar, sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler.”

 

Hem Müslümanlarla görünüp hem de kurtlaşan generallerle bir olup “semizleşenler” medyada, ticarette ve siyasette öndeydiler. 27 Mayıs 1960 darbesinde de,12 Eylül ve 28 Şubat darbesinde de siyasette ve ticarette en çok kâr (!) edenler darbeci general apoletli kurtlarla bir olup kuzuyu yedikten sonra çobanla oturup ağlayan münafık ve mürâi taifeydi.

 

Nisa Sûresi 141. âyeti kurtla bir olup kuzuyu yedikten sonra çobanla oturup ağlayanları târif ediyor: “Münâfıklar sizinle ilgili hâdiseleri çok yakından izler, devamlı olarak havayı yoklarlar: ‘Şayet Allah size bir zafer lütfederse: ‘Biz de sizinle beraber değil miydik?’ derler. Eğer kâfirler zaferden yana bir pay elde ederlerse onlara: ‘Bizim taraf size gâlib durumda iken sizi kollamadık mı, müminlerin size karşı savletini içten içe engellemedik mi?’derler...”

 

Mürâilik ve münâfıklık böylesine tehlikeli bir huy. Kurdun kılık değiştirip kuzuların arasına katılarak “ben sizdenim” demesi gibi... Kendi insanını vesayet rejiminin kurtlarına gammazlayan muhbir gazeteci ve bürokratlar gibi... Hz. İsa’yı çarmıha gerenlerin arasında en çok bu tipler vardı. Ehl-i irfan boşuna dememiş: “Mürâi yaş akıtsa aldanma münkir işidir.” 

Kurtla bir olanların maskesini ne zaman düşüreceğiz? 

Kurtla bir olup kuzuyu yedikten sonra çobana ta’ziyede bulunup “vah çoban kardeş, nedir bu kurttan çektiğin!” diyerek ağlayanlar insanlığın en haysiyetsiz tabakasıdır. Sûret-i haktan görünüp kurtların yediği kuzulardan pay alanları, çobanın mazlumluğundan bahsedip sonra kurtlara temennâ eden, yâni darbeci generallere gülücük dağıtan, onların sofrasında yemlenen ikiyüzlüleri tanımak âyet emridir. Dinsizlerden daha zararlıdır bu taife. Cemiyet yapımızı içten çürüten bir virüs...  

 

Acıtıcı soruyu millete, yâni kendimize soralım: Kuzuları darbeci kurtlar tarafından yenen biz mazlum ve mazrur çobanlar! Kurtla işbirliği yapıp sonra bizden yana görünenlerin maskesini ne zaman düşüreceğiz?(ilbeyali@hotmail.com)    

******

Yitiksöz                                                                                       Genel Yayın Müdürlüğünü yazar Duran Boz’un yaptığı “yitiksöz-sanat, edebiyat ve düşünce dergisi”nin Şubat-Mart 2021 / 3. sayısı  “Çıksam baksam görünür mü Başkonuş’un dağı şimdi” kapak başlığıyla çıktı. Prof. Dr. Mehmet Narlı, Doç. Dr. Selim Somuncu, Mustafa Köneçoğlu gibi isimlerin Yayın Kurulu’nda yer aldığı Yitiksöz’ün bu sayısı nesir ve şiir ağırlıklıdır. Bu sayıda yazan bâzı isimler şunlar: Mehmet Narlı, Mehmet Aycı, İsmail Karakurt, Adem Turan, İbrahim Gökburun, Mustafa Ruhi Şirin, Kamil Eşfak Berki, Nurettin Durman, Ali Karaçalı, Ali Necip Erdoğan, Hayrullah Kaplan, Ömer Aksay, Ramazan Avcı,  Ali Sali,  Hüseyin Gök, Mustafa Uçurum, Hüseyin Burak Us, Mehmet Mortaş,  Mehmet Akif Şahin, Zeynep Karaca, Ümit Parsıl, Semiha Kavak, Ebubekir Yıldız, Selvigül Kandoğmuş Şahin.  

Evvelâhir                                                                            Yazı İşleri Müdürlüğünü Duran Doğan’ın ve editörlüğünü yazar ve şair Ömer Yalçınova’nın yaptığı “evvelâhir-iki aylık kültür-sanat ve şehir dergisi” nin Ocak-Şubat 2021/ 2.sayısı okuyucu huzuruna çıktı. Bu sayıda Maraş-Fransız Harbi konulu ve Maraş sanat ve tarihini anlatan yazılar mevcut. Mustafa Armağan’ın “Medine ve Maraş kardeştir” yazısı okunası bir yazı. İsmail Göktürk’ün “Bosna’da bir Maraş Köyü: Miroşeviç” adlı yazısı Maraşlıların mutlaka okuması gereken bir yazıdır. Sibel Kök’ün Ali Yurtgezen hocayla “Yaşayan Maraş / İrfanî Tavır Okumuşlarımızdan Çok Ümmilerimizde” başlığıyla yaptığı röportajda Maraş irfan ehli anlatılıyor. Ali Koç’un “Bir Hat Ustası Hayreddin Maraşî” adlı yazısındaki zatın mevzuu ilk kez yazıldığı kanaatindeyim. “Kahramanmaraş’ta bir sanat: Oymacılık”,  “12 Şubat Destanı” adlı yazıların yanında Mehmet Aycı’nın Maraş türküsü olan “Çamdan sakız akıyor” türküsünü yazı konusu etmesi pek güzel. Şair Yasin Mortaş’ın “Maraş’ta bir ân / Ağlayan gelin”  adlı hem mensur hem manzum diyebileceğimiz yazısı pek dokunaklı bir yazı.

Hece taşları                                                                                                     Yayın Müdürlüğünü Tayyib Atmaca’nın yaptığı Hece Taşları Aylık Şiir Dergisi Şubat 2021 / 72. sayısına ulaştı. Şiir ağırlıklı bu sayıda yazanlar şöyle: Tayyib Atmaca, Muhammed Avşar, Muhammed Bizar, İbrahim Eryiğit, Mehmet Bircan, Mustafa Sade, Mehmet Osmanoğlu, İbrahim Karalı Davutoğlu, Hakan Hadi Kadıoğlu, Hatice Ayşe Hasan, Ali Kemal Mutlu, Tacettin Şimşek, Sündüs Aslan Akça, Mehmet Pektaş, Necibe Taşkın Çetinkaya, Səxavət İzzəti, Dolanır, Metin Özarslan. (ilbeyali@hotmail.com)                                                                                              

 

Bu haber toplam 200 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim