Hüseyin Su’nun ifadesiyle ‘suskunluğuyla bile çevresindeki her insanı sürekli diri tutan, dürten, canlandıran’ Nuri Pakdil’in vefatının üzerinden bir yıl geçti. 18 Ekim’den bir gün sonrası ise büyük fikir ve devlet adamı, ‘Bilge Kral’ Aliya İzzetbegoviç’in 17. ölüm yıldönümü. Hayatlarını İslam’a adayan bu iki büyük şahsiyeti vefat yıldönümleri vesilesiyle andığımız şu günlerde onları merkeze alarak, onların projeksiyonundan kendimize ışık tutmaya ihtiyaç da var, açıkçası zaruret de var. Atasoy Müftüoğlu’nun ifadesiyle ‘içinde bulundukları toplumun yörüngesi olan merkez insanlar’ hayatlarında oldukları gibi vefatlarından sonra da geride kalanlar için ‘hiza taşı’ vazifesi görürler. Diğer taraftan unutmamak lazım ki; odağında bu insanların yer aldığı iddialı anmalarımız ancak bu tür işlevleri varsa önemli ve anlamlıdır. Aksi taktirde sofistike bir sessizleştirme/susturma taktiği de olan/olabilen anmaların günümüz dünyasında daha çok bu yönleriyle, görev savıcı bir ritüel olarak, kullanıldıklarını biliyoruz. O yüzden anmalarımızdaki aşırılık biraz da içeriğe olan uzaklığımızdan, o uzaklığı görünmez kılma telaşımızdan kaynaklanmıyor değil.
Devamı: https://www.fikircografyasi.com/makale/pakdil-aliya-veya-efsanelestirerek-etkisiz-kilmak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.