Bir bilim adamı, motor mühendisi olarak tüm dünyevî imkânlar ayağının altına serilmişken, hepsini elinin tersiyle itip onca hocaların, din görevlilerinin ve ilahiyatçıların yap(a)madıkları Mushaf’ı açıp cihat ayetlerini en yüksek perdeden dile getirmek…
Dolayısıyla her türlü haksızlığa, yalana, iftiraya ve yasaklara maruz kalmak. Bunların hiçbir önemi yoktu.
Çünkü dünyevî üzüntü ve sevinçler, dünyevî zafer ve mağlubiyetler hep geçici idi. Önemli olan ebediyen kalıcı olanın sırrını yakalamaktı. Daha da önemlisi Allah (C.C.) rızasını kazanmaktı.
Erbakan Hoca’nın, yanında bulunan kadim dava arkadaşlarından Lütfü Doğan’a seslenerek dudaklarından dökülen son cümlesi şu oldu:
“Hakk’a yürüyoruz hoca...”
Takvimler 27.02.2011’i gösteriyordu… Soğuk bir Şubat günüydü. Milli Görüş camiasının ve tüm İslam coğrafyalarındaki mazlum ve mağdurların “savunan adam”ı Prof. Dr. Necmettin Erbakan ebediyete irtihal etti.
Devamı: https://www.milligazete.com.tr/makale/6531257/adnan-oksuz/hicretin-kutlu-olsun-hocam
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.