• İstanbul 12 °C
  • Ankara 10 °C

Ahmet Doğan İlbey: “Öylece yeryüzünde”

Ahmet Doğan İlbey: “Öylece yeryüzünde”

Derûnuma seslenen, içimdeki sızıları ve yaraları mısralara çeken, dil kapısında ettiğim tâlimleri sayhalaştıran “Ruhumun Evvel Yazıları”, “Dil Kapısı” ve “Ömürlük Yara” kitaplarının şairi Mehmet Narlı, iç ve dış yangınımızı, ateşimizi, yâni nefsimizi, sonra felaha çıkışımızı ve dahi irfan coğrafyamızın etraf bilgisini şiirleştiren “Öylece Yeryüzünde” adlı şiir kitabını neşretmiş.

 

Muhit Kitap Yayınlarından Ekim 2020’de çıkan kitaptaki şiirler çeşitli edebiyat dergilerinde yayınlanan şiirlerden oluşmaktadır ve kitapta “Karşılıklı Yanyana” ve “Biyografik Fragmanlar” bölüm başlıkları altında otuz iki şiir yer almaktadır.                                                                         

Mehmet Narlı, Dil Kapısından, yâni Fikir ve Gönül Dükkânı’ndan âşina olduğumuz bir şair. Balıkesir Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Fakültesinde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Mehmet Narlı’nın asıl vasfı şairdir. “Çiçekler Satılmasın”, “Ruhumun Evvel Yazıları”, “Dil Kapısı”, “Ömürlük Yara” yayınlanmış diğer şiir kitaplarıdır.

 

Şiirlerine ve gönlüne zarf atma salâhiyetimiz vardır. “Ömürlük Yara’ yı kimler için yazdın? Kimlerin yarasının şiirini yazıyor bu kitap? A’raf’ta kalanların mı? Yolda olanların mı? Yaralarını ulvî hüzünlerle çoğaltan Bir Hüzünkâr’ın mı? Kimdir bu kitap? Bir toplumun, bir ferdin yarası mı? Acınız mı, hüznünüz mü? Uzak Batı gurbetlerinde dost firakından yanıp tutuşan yüreğinizdeki yaraların şiirleri mi?” diye zarf atmıştım da, tâ uzak Batı’dan gönlüne firak düşmüş ve şöyle demişti:                                                                                                                            

 

“…Ruh-ı eş'arımın mahzun cüzü. Yaranın ömürlük oluşu, âcizin ve dahi insan olmaklığın dünyadaki hâlidir. Evet yolda olanların ve dahi yoldaşların yarasıdır. Yaranın elbette uzak ve/veya yakın "Batı" bağı var; idraklarimiz Doğu âcizliklerimiz Batıdır nitekim.”                                                                               

 

“Öylece Yeryüzünde” ne arıyor şair? Okuyup öğrenelim derdini, muradını… Şairin şiirlerinden yüreğimin üstünden geçen, bedîi ve dünya sızılarıma tercüman olan şiirlerini paylaşacağım: İlk şiir “Bahtiyarlık”: “Ağırkanlı ve lirik gücenmiş bir bakışa çokça / yürüyüşüne benzer / şiirin olayım diye az uyudum çok öldüm içinde gecelerin / rüyadaymış şehlaymış boşluğa bakıyormuş gibi fotoğrafın olayım diye / kırk yıl elimi sürmedim bir tel saça dercesine betsiz benizsiz yaşadım / yasaklanmış meyve resimli bir kitabın vardı / gözlerini üzdü diye / her satırına çaput bağlar gibi altını çizdiğin yerler için ağlamıştım / ve hâlâ durup durup ve hâlâ evinizin pencereleri altında ve hâlâ / dilimin sarmaşıklarına tutunup kalbimin sarsıntılarını aşıp görebilmiş / değilim nasıl katmam seni suyuma sen benim ölenimsin diyen sessizliğini….”                                                         

 

Şair kadîm ulvî aşk çağlarından bir rüya ve hayâl görüyor. Modernizmin ruhsuzlaştırdığı kalp ve dimağlara ne güzel, ne güzel mısralar bunlar. Kalbi ve ruhu pörsümüş olanlar okusunlar da yaralansınlar, gönülleri belki âbâd olur.                                                                      

“Özler” adlı şiir yüreğimizin ve hasretimizin tâ üstünden geçiyor ve yakıyor. Dolayısıyla ancak iki mısraını nakledebildim: “Annedir ilk yuvası son uçuşu varlığın / ve katıksız imkânı tanrıyı anlamanın.”                                                        

 

Şair, “Anne” adlı şiiriyle bu hasretimizi daha da alevlendiriyor: “Türkülerin vardı sesine komşular konardı / göz göz oğulların ah renkli kızların / selâm emanet ettiğin hacı leyleklerin / ve ayaklarını izleyen karınca yolları…”                 

“Kuşlar kaderle uçar diyenim” demiş şair bir şiirinin adına. “Düşen yaprağıma ağaç olanım / (…) / halleriyle dil olanım /(…) /türküleriyle de Allaha dönenim/ (…) kuşlar kaderle uçar diyenim …”                                                                                 

 

Bu şiir dokunaklı bir şiir, onun için dört mısraını ancak okuyabildim. Bir başka şiir “Hamza vuruşu” nu şiir sevenler kitaptan okusun.                                         

“Tek göz” adlı şiir, modern zamanlarda çürüyen âdemiyetimizi hatırlatıyor: “Döktüğün suyu serçeler içer / attığın izmariti bir garip oğlan / çirkin belki evren güzeli / sana cehennemse birine cennet / değmez dediklerini hayat çiçeği.”  Yüreğimizi ateşlere gark eden “Aylan hâdisesini” bilmeyen ve vicdanı kanamayan yok. Şairin “Aylan” şiiri merhametten eriyen kalbimizi bu şiirle iyice eritiyor:                                                                                                          

 

“Suyun merhametine dalarak / çekilmiş buraya kadar bu küçük oğlan /  son bir duaya durmuş / morarmış bedeniyle / kalmamış çünkü yurdunda / kalmamış ölünecek kimsesi bile / bu çocuğun gövdesinden uçanı gördünüz mü? / hurma ebabil ve nuh uçtu gördünüz mü? / evlerinden çıkarılan anneler uçtu / hiçbir renk kendisi olmayacak bundan sonra / hiçbir baba tam baba hiçbir devlet tam devlet / hiçbir solcu tam solcu hiçbir sağcı tam sağcı / hiçbir Müslüman tam Müslüman olmayacak bundan sonra.”                                                                   

 

“Havale” şiiri türkülerle, türküdarlarla birlikteliğimizi anlatıyor: “…. Nuh ölmüş muharrem ertaş ölmüş / babam da ölmüş bilmiyordum / izin vermişsin herkesler ölmüş bilmiyordum / dil ölmüş kelimeler münkir / kalbimin harcı nedir…”                          

Şair, mısralarıyla yıpranmış kalbimize dokunduğu gibi, “Bir” adlı şiiriyle eksilmiş dimağımıza da dokunuyor:                                                                     

 

“Görünen her şey bir gözdür saba açık / sen olana göz yoktur senden olan apaçık / her şey bir kulaktır seni duyar / her hareket bir yoldur sana gelir / her ses bir dildir seni söyler / göç sende mekân sendedir /görülsün diye güneş / duyulsun diye ses / bilinsin diye akıl / dirilsin diye hayat ölünsün diye rüya sendedir / kuşta âyet dalda âyet/ toprakta karıncada /  başta omuzda ayakta / çolukta çocukta barkta / kışta kıyamette karda / lafızda delalette mânada / varlıkta darlıkta âyet sendedir…”       

 

Hâsıl-ı kelâm; “Öylece Yeryüzünde” kitabı hâzâ şiir kitabıdır.(ilbeyali@hotmal.com)

Bu haber toplam 174 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim