• İstanbul 17 °C
  • Ankara 15 °C

Ahmet Tâlib Çelen: Tevhîd, sahte mâbûdlar ve irâdemize sâhip olmak

Ahmet Tâlib Çelen: Tevhîd, sahte mâbûdlar ve irâdemize sâhip olmak
İslâm’ın temeli tevhîddir. Bütün hak dinler ve son olarak İslâm, insanlığı Allah’tan gayrı mâbûtlara tapmaktan men etmek ve alıkoymak için gelmiştir.

Seyyid Ahmet Arvasi güzel ifâde etmiş: “İşte İslâm, beşeriyetin bu dramını görüp onu, sahte mabutların pençesinden kurtararak ‘Allah’tan başka ilâh yoktur’ şuuru içinde yüceltmektir.” (…) “İslâm’da ‘Şeriat’ müminleri dışından kuşatarak, ‘Tasavvuf’ içinden fethederek her türlü ‘açık’ ve ‘gizli şirk’ten korumak demektir.” (Seyyid Ahmet Arvasi, Akıl ve Gönül, Burak Yayınevi, İstanbul, 1999, s. 94)

Açık veyâ gizli şirke karşı dâimî bir teyakkuz hâlinde olmak gerekir. Dikkat edilmezse her an Allah’tan başka bir varlığı ilâhlaştırma tehlikesine düşebiliriz. Hem de aslında inandığımızı zannederek. Kur’ân-ı Kerîm’de bizi bu husûsta îkâz eden âyetler vardır. Müfessir hocalarımızdan istifâde ile bunlardan birkaçı üzerinde düşünelim:

“Onlar Allah’ı bırakıp hahamlarını, râhiplerini ve Meryem oğlu Mesîh’i rab edindiler. Halbuki onlara, kendisinden başka ilâh olmayan bir tek Allah’a kulluk etmeleri emredilmişti.” (Tevbe, 31)

Adiy b. Hatim’in başından geçen şu hâdise bu âyette bahsedilen din âlimlerini rab edinme keyfiyetini gayet anlaşılır bir şekilde izah etmektedir.

Adiy b. Hatim şöyle anlatır:

Boynumda altından bir haç bulunduğu halde Resûlullah (s.a.s.)’in huzuruna vardım. Bana:

“- Bu da ne oluyor Ey Adiy? Şu putu üzerinden at” buyurdu.

 

Onu, Tevbe sûresindeki: “Onlar Allah’ı bırakıp hahamlarını, râhiplerini ve Meryem oğlu Mesîh’i rab edindiler” (Tevbe 9/31) âyetini okurken dinledim. Sonra şöyle buyurdu: “Onlar bunlara ibâdet etmiyorlardı. Fakat kendilerine bir şeyi helâl kıldıkları vakit onu helâl belliyorlar ve bir şeyi haram kıldıkları vakit de onu haram belliyorlardı.” (Tirmizî, Tefsir 9/10)

Buna göre, herhangi birini Rab edinmek için ona “rab” adını verip vermemek şart değildir. Allah’ın emrine uygun olup olmadığını hesaba katmadan o kişinin emrine uymak ve özellikle de dinin hükümlerine âit olan husûslarda o kişiyi kanun koymaya yetkili zannedip, ne söylerse, ne emrederse doğru kabul etmek, ona uyduğu zaman Allah’ın emrine ters düşeceğini hesaba katmadan hareket etmek, onun emirlerini taparcasına yerine getirmek onu rab edinmek ve ona tapmak demektir. (Ömer Çelik tefsirinden)

Devamı: https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/ahmet-talib-celen/tevhid-sahte-mabudlar-ve-irademize-sahip-olmak-42182.html

Bu haber toplam 226 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim