• İstanbul 24 °C
  • Ankara 19 °C
  • İzmir 24 °C
  • Konya 20 °C
  • Sakarya 20 °C
  • Şanlıurfa 24 °C
  • Trabzon 23 °C
  • Gaziantep 22 °C
  • Bolu 16 °C
  • Bursa 23 °C

Altan Çetin: Cumhuriyetin 100. yılında medeniyetçi düşüncenin kökleri yahut kendözümüzü; hususî seciye ve müstakil hüviyeti mahfuz tutmak

Altan Çetin: Cumhuriyetin 100. yılında medeniyetçi düşüncenin kökleri yahut kendözümüzü; hususî seciye ve müstakil hüviyeti mahfuz tutmak

Cumhuriyetin 100. Yılında Türkiye yüzyılı perspektifi içinden retrospektif bir bakışla medeniyetçi düşünmemiz yahut kendözümüz temelinden bir medeniyet tasavvurunun neresindeyizi anlamak için 1071’den bu yana bakarken Türkiye’deki son devletimizin kurucu iradesini temsil eden Mustafa Kemal Atatürk’ün bu çerçeve içerisinde ne dediği, medeniyet meselesinden ne anladığı geleceğe dair müşterek düşünmek ve yürümek noktasında şüphesiz önemlidir. Modernizmin mevcut arızları, medeniyet yolundaki kazanımlar ve yol kazalarını tespit etmek geleceğe doğru yürümek bakımından medeniyetçi tarih okuması yönteminde önemlidir. Medeniyet kaynaklarımızdan Kutadgu Bilig’de medeni bir hayat çerçevesi düşünülürken şüphesiz töre ve usul öne çıkar. Hizmet etmek için ilk önce insan yolu-töreyi bilmelidir; onun tavrı hareketi ile sözü teşrifata uygun olmalıdır s. 290. Töre ve usule göre hizmet etmesini öğren; hizmet etmesini bilirsen, muvaffak olursun. Ben insanlardan uzaklaşmış bulunuyorum; tore bilmem, yol bilmem; hizmete yakışacak ne tavır ve hareket, ne de söz söylemek kabiliyeti bende var. Töre bilmeden, şaşkın-şaşkın dolaşmak, sana veya bana nasıl yakışır. İnsanlar halkın idaresini ve beylerin işini muayyen bir töre ve usule göre yürütürler. İşte medeniyetçi milliyetçiliğimiz bu yol üzerinden ve mana çerçevesinden kendi medenileşme yolunu bulur. Bu meyanda baktığımızda Mustafa Kemal “Türk milliyetçiliği, ilerleme ve gelişme yolunda ve beynelmilel temas ve münasebetlerde, bütün muasır milletlere muvazi ve onlarla bir ahenkte yürümekle beraber, Türk içtimaî heyetinin hususî seciyelerini ve başlı başına müstakil hüviyetini mahfuz tutmaktır. 1930 (Afet İnan, T.T.K. Belleten, Cilt: XXXII. No: 128, 1968, S. 557)”, diyerek benzer çizgide bir duruş gösterir ki Türk milliyetçiliği kavramını burada dikkatle okumak gerekir diye düşünüyoruz. Medeniyetçi bir çerçeve kurucu iradenin de esas meselesi idi. Muhteva ve yaşanan doğur-yanlış süreçlerin ötesinde görüleceği gibi kendi kalarak âleme açılmak esasında kurulmuştur ki bu Kutadgu Bilig dünyası ve sonrasında da hep benzer bir eksende hep cari olmuştur. Mesela kimse propaganda yapıldığı gibi Araplaşmamış; Arap kültürü kutsanarak millileştirilmemiştir. Kimse Arap düşmanı da olmamıştır. Yaşanan tartışma yapay ve yanlış tarih bilinci üretmek üzere iki taraf arasında da yayılan bir üçüncü kol faaliyeti gibidir. Yine kimse “gavur” olmamış, olan biten aslında farklı açılardan hep aynı derdin ve çözüm arama yönteminin sonuç veren ya da bünyeye uymayan neticeleri olmuştur; nasıl muasırlaşacağız, nasıl medenileşeceğiz ve nasıl kendimiz olarak bunu yapacağız meselesi idi. Her hangi başka bir millete dönüşmek, dün, bugün ve yarın başlı başına bir hatadır. Hususi seciyemiz ve müstakil hüviyetimiz her daim mahfuz kalarak medenileşmek töre ve usulün esas rükünlerindendir. Türkleşmek, İslamlaşmak ve Muasırlaşmak sözleri aslında tam da bunu anlatıyor değil midir?

Medeniyetçi bir zaviye ile düşünen kurucu akıl medeniyetten ne anlıyordu? Atatürk bu meyanda medeniyete dair “Medeniyet demek, af ve müsamaha demektir. (Hasan Rıza Soyak, Fotoğraflarla Atatürk ve Atatürk’ün Hususiyetleri, 1965, s. 29) Zulüm, medeniyetle uyuşamaz. Yeteneksizlik de affa lâyık bir şey olamaz. Çünkü, milletler işgal ettikleri arazinin hakikî sahibi olmakla beraber beşeriyetin vekilleri olarak da o arazide bulunurlar. O arazinin servet kaynaklarından hem kendileri istifade eder ve dolayısıyla bütün beşeriyeti istifade ettirmekle görevlidirler. Bu prensibe göre, bundan âciz olan milletler yaşama ve bağımsızlık hakkına lâyık olamamak lâzım gelir. 1920 (Nutuk III, s. 1182)” Görüleceği üzere Türk medenileşme anlayışı her daim iletişime açıktır ve kompleksli değildir. Müsamaha ve dayatma karşıtı bir zeminde medeniyeti anlar. Milli ve insani olan bir çerçevede düşünülmektedir. 

Devamı:https://www.yenisoz.com.tr/yazarlar/cumhuriyetin-100-yilinda-medeniyetci-dusuncenin-kokleri-yahut-kendozumuzu-hususi-seciye-ve-mustakil-/

Bu haber toplam 127 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim