Peki, bunu anlamaya nereden nasıl başlayacağız? Öncelikle medeniyeti düşündüğümüz sağlıklı bir tarih metafiziğimiz var mıdır? Neyi arıyoruz? Nerede arayacağız? Bugün neyin yerine yahut neyle birlikte yaşayacağız? Kökenleri üzerinde farklı perspektiflerimizle baktığımız bu efsunlu güzel, sürecini de bu belirsizliklerle düşündüğümüzden akıbeti, meçhul gayesi ise karanlıktaki fil gibi herkesin kendince aşikâr olan bir uzak ülkenin ne vaat ettiği belirsiz serabına dönüşmektedir. İdeolojik sanrılar medeniyet var eder mi?
Bu yolda önemli bir sorunun tarihçiliğimizden, tarih algımızdan kaynaklandığı ortadadır. Son devirlerde halin doğal bir gereği olarak tarih yazıcılığımızı modernize ederken milletimiz ve milli hayatımız merkezinden medeniyet arayan okumalar yerini moderni ve ona dairlerin gaye haline geldiği meselelere bıraktı. Bunun ötesinde, tarihte aradığımız o efsunlu muasır şafak yolunda tarihçilikte kullandığımız modern yöntemler de bize başka zaman ve mekânların gerçeklerinden ve değerlerinden üretilmiş malzeme, yaklaşım, kavram ve anlam dünyasından geldiğinden mazimize ve insanlığın umumi gelişmesine yamuk yahut uzaktan bakar olduk. Böyle olunca tarih ve tarihçiliğimizin konusu, meseleleri ve yöntemi bize farklı konularda tarih okumaları yaptırırken, ideolojik müdahaleler de bizi bu konuda iyice içinden çıkılmaz menfezlere sıkıştırdı.
Devamı: https://www.yenisoz.com.tr/yazarlar/medeniyet-merkezli-tarih-yaziciligi-3380/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.