• İstanbul 18 °C
  • Ankara 19 °C

Atilla Yayla: İran direnişi ve Gezi isyanları

Atilla Yayla: İran direnişi ve Gezi isyanları
İran’daki direniş, elbette, tüm dünyada, özellikle Müslüman ülkelerde ve bu arada Türkiye’de ilgi çekiyor. Her çevre vakayı, hâliyle, kendi meşrebine göre değerlendiriyor.

Sol Kemalist çevrelerce de olay takip ediliyor. Bu muhitlerde dolaşan kimseler genellikle İran direnişini bir özgürlük mücadelesi olarak görüyor ve Türkiye’de 2013’te gerçekleşmiş olan Gezi isyanlarıyla benzeştiriyor. Bu kimselere göre her iki olayda da “direnenler” demokrasi istiyor.
 
Bu bakış temelde ve kökten hatalı. İki olayda da direniş var. İran’da insanlar hak ve özgürlükleri için direniyor. Türkiye’de ise demokratik hak ve özgürlükler için direnen isyancılar değil kendisine isyan edilen demokratik hükûmetti.
 
İran’da totaliter bir İslamî yönetim var. Siyasal çoğulluk yok; iktidarın göreve geliş ve gidişinin kelimenin gerçek anlamında halk tarafından belirlenmesi söz konusu değil. Hemen her konuda resmî bir görüş ve pozisyon mevcut ve tüm vatandaşların buna göre tavır alması bir mecburiyet. Bu çerçevede belli bir kıyafet kodu dayatılıyor; kadınlar bir şekilde başını örtmeye zorlanıyor. Bu emre uymayanlar rejimin baskısı ile karşılaşıyor.
 
Olaylar da bir kadının -Mahsa Amini’nin- bu yüzden polis gözetimindeyken hayatını kaybetmesiyle başladı. Dolayısıyla İran’da insanlar rejimin insan haklarına aykırı baskısına karşı direniyor.
 
Türkiye’de ise Gezi isyanlarında insan haklarına ilişkin olmayan bir konuda çıkan ihtilafta demokratik usullerle işbaşına gelmiş hükûmetin karar alması ve uygulaması zorla önlenmek istendi. Günlerce Gezi Parkı ve Taksim Meydanı işgal edildi. Sokak şiddeti kullanıldı. Kamusal ve özel mülklere zarar verildi. İsyancılar halkın kendilerinden ibaret olduğundan emindi; nitekim hükûmetin demokratik meşruiyeti kuvvetlendirmek için mesele hakkında referanduma gidilmesi talebi reddedildi.
 
İsyancılar zaman zaman ağaçların korunması üzerinden çevreciliğe sığındı. Tipik sosyalist kafayla bilimin kendi dediklerinin yapılmasını emrettiğini ileri sürdü. Hükûmetin demokratik meşruiyete dayandığını ve arkasında büyük bir toplum desteği olduğunu unuttu…
 
Bu nitelikleriyle olaylar arasındaki benzerlik ortada. İran’da halk demokratik hak ve özgürlükler için baskıcı bir siyasi rejime karşı direniyor. Türkiye’de ise tam tersi söz konusuydu; meşru iktidara karşı gayrimeşru bir sokak savaşı açılmıştı.
 
İran ile Türkiye arasında bir paralellik kurmak kuşkusuz mümkün. Türkiye’de başörtüsü yasağı ile İran’da başörtüsü mecburiyeti birbirine denk düşüyor. Türkiye’de insan hak ve özgürlükleri, insanların başını zorla açmaya çalışmakla ihlâl ediliyordu. İkna odaları, disiplin soruşturmaları, derslere almama üniversitelere sokmama, polis zoruyla insanların başını açma, başını örtenleri ilkel ve geri olmakla suçlama gibi olaylar bu çerçevede görülebilir.

Devamı: https://www.haber7.com/yazarlar/atilla-yayla/3282042-iran-direnisi-ve-gezi-isyanlari

Bu haber toplam 185 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim