Salgın hastalıklara sebebiyet veren virüsler, er ya da geç kendi “tabiî seleksiyon” sürecinin içinde insanla birlikte yaşamayı öğrendiği gibi, insanoğlunun mucizevi metabolizmasının da gerekli antikorları üreteceğininden hiç şüphemiz yok.
Ancak, kimyevî yani psikomatik kökeni olmayan, sadece sosyal medya üzerinden “panik” yapan insanlara özenildiği için daha çabuk yayılan “paranoyanın” tedavisi için insan beyni maalesef refleks olarak bile bir şeyler salgılamıyor.
Belki de birkaç aya kadar bu virüs meselesi gündemden tamamen düşecek ama bize bırakacağı “korku iklimi” terörü ve paranoyası baki kalacak, belki de zaten istenen de bu.
Her türlü hastalıkla ilgili hurafeler, tıp teknlojileri ne kadar gelişirse gelişsin, aynen yerinde sayıyor. Mesela, çocukken bizi hayvanlardan bulaşacak “kuduz” mikrobuna karşı korkuturlarken, “kudurarak” öleceğimizi anlatırlardı. Oysa kuduz mikrobu da diğer mikroblar gibi insanı “normal” şekilde hasta ediyormuş. Ancak bunu öğrendiğimizde çoktan iş işten geçmişti: Aklımızda “kudururak ölmenin” muazzam travmatik hayali kalmıştı.
Devamı: http://www.gercekhayat.com.tr/yazarlar/korku-ve-paranoya-iklimi/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.