1995-2000 arası üniversite yıllarında çok zaman uğradığımız, piyasada bulamadığımız kitapların fotokopilerine ulaştığımız bir mekândı Kubbealtı Fotokopi. Gerçi buraya gelenler yalnızca fotokopi çektirme ve kitap ihtiyacı dolayısıyla gelenler değildi. Buranın sahibi hepimizin “Hanifi Abi”si... Hanifi Kayan, bilinen anlamda fotokopi çekip insanın eline sıkıştıran bir fotokopici profiline hiç benzemez. Sohbeti, muhabbeti hoş bir gönül insanı. Sakin biri, müşterilerinin iki ayağını bir pabuca sokan telaşlı işletmecilerden değil. Günümüzün hızlı işleyişinin ve şehrin hıza odaklı temposunun aksine asude bir tavrın insanı. Aynı zamanda işinin ehli, yaptığı işin hakkını veren biri. Baştan savmacılık kitabında yer almaz. Evet, işinde de, dostluğunda da, müşterileriyle ilişkilerinde de aleladelik, laubalilik, gereksiz ciddiyet, sınırsız cıvıklık bulunmaz.
Sahaflık zamanlarında eline düşen nadir eserleri de biriktirdi
Hanifi Abi seksenli yılların başında Beyazıt Meydanı’nda sahaflık yapar. Beyazıt Çınaraltı'nda… O zamanlardan beri kitap kokusu peşini bırakmaz. Nadir bulunan eserlere ilgisi o zamanlar başlar. Bir dönem okullarda okutulan ders kitapları da satar. 1985 yılından sonra Cağaloğlu’nda fotokopiciliğe başlar. Dükkânı, Başbakanlık Devlet Arşivlerinin eski merkezine çok yakın. Malum olduğu üzere şimdilerde Kağıthane’de bulunan arşiv merkezi daha önce Cağaloğlu civarındaydı. Bu durum birçok araştırmacının Kubbealtı Fotokopi'ye gidip gelmesine vesile oldu.
Hanifi Abi fotokopi çekilmesi için dükkâna getirilen kitaplardan birer nüsha da kendisi için ayırır. Tabi bunu kitabı fotokopiye getirenlerin izni dâhilinde gerçekleştirir. Aynı zamanda sahaflık zamanlarında eline düşen nadir eserleri de biriktirir. Bu vesilelerle elinin altında büyük bir külliyat oluşur. Kendi arşivini kuracak derecede materyale sahip olur. Osmanlıca süreli yayınlar arşivi mesela. Dil, edebiyat, tarih alanında önemli kitaplar, dergiler, gazeteler; Arapça, Osmanlıca ve birçok yabancı dilde basılmış eserler… Baskısı olmayan kitaplar…
Hanifi Abi kişisel arşivini başkalarıyla paylaşmaktan ve işi düşenlere açmaktan çekinmez. Cimri değildir bu konuda. Bu sebepten dükkânın müdavimi azımsanmayacak derecede çoktur. Şu an aklıma gelen müdavimlerden bazıları İhsan Fazlıoğlu, İsmail Kara, Ali Birinci… Ona arşivin gizli kahramanı dersek abartmış olmayız. Tarihçilerin, edebiyatçıların, araştırmacıların, akademisyenlerin, doktora öğrencilerinin yolu mutlaka Kubbealtı'na uğramıştır. Hatta ben rahmetli Sedat Umran’la ilk kez burada karşılaşmış ve akabinde tanışmıştım.
Devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/20965/bir-fotokopiciden-cok-daha-otesi-hanifi-kayan.html































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.