• İstanbul 17 °C
  • Ankara 22 °C

D. Mehmet Doğan: 23 Nisan mı, 24 Nisan mı?

D. Mehmet Doğan: 23 Nisan mı, 24 Nisan mı?
Türkiye 23 Nisan’ın, yani Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 100. Yılını hakkıyla anamadı.

Bütün dünyayı kasıp kavuran taçkıran (kovid) salgını, geçen sene bu zamanlar 23 Nisan’da herkesi evine hapsetti. Bu sene nasıl geçecek 23 Nisan? Tabiî 100. Yıl kadar gürültü koparılamayacak.

Biz geçmiş yıllarda gerçek 23 Nisan kutlamaları için çağrı yapmıştık. 23 Nisan’ı uydurma bir “bayram” olarak değil, aslî şekliyle hatırlayalım demiştik.

Bir gün 23 Nisan böyle hatırlanacak mı? “İhtimaldir, padişahım, deniz dahi tutuşur!” Bir zamanlar “Ayasofya açılacak mı?” sorusuna verilen cevapları hatırlayalım. Ayasofya’nın açılacağına asla ihtimal vermeyenlerin sesi fazla çıkıyordu.

Tabiî “23 Nisan işte aslına uygun şekilde kutlanmayacaksa bir süre sonra belki de hiç kutlanmayacak”, diyebiliriz. 23 Nisan Hâkimiyet-i Milliye bayramı idi. Yani Millî Hakimiyet, milletin hakimiyeti… Sonra “ulusal egemenlik” oldu, ne demekse!

Buna garabet mi diyelim, rezalet mi?

23 Nisan 1920’de Yunan’la savaşıyorduk. On yıl sonra onların “hegemonik” kelimesine benzeterek “egemenlik” kelimesini uydurduk. Yunan askerini yurdumuzdan kovduk, askerî zaferi kültürel teslimiyete dönüştürdük. Taklitçiliği en ileri seviyeye vardırdık. Kendimizi onlara benzetmeye çalıştık, bunu kelimeleri benzetmeye kadar götürdük.

Azılı düşmanımız Yunan Başbakan’ı Venizelos’u bağrımıza bastığımız 1930’lu yıllar! Düşmanı bağrımıza basarken, düşmana karşı savaşmış Millî Mücadele kahramanları Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele ve Kâzım Karabekir gibi isimler gözetim altında idi.

Türkiye’de hâkimiyet-i milliye bayramlarının en şâşâlı kutlandığı dönemde, gerçekte milletin değil, küçük bir bürokratik elitin hâkimiyeti sözkonusu idi. Seçen onlardı, seçilen onlardı, yöneten onlardı. Halkın onların seçimini, seçilmesini kutlamaktan başka çaresi yoktu.

“Bu bizim bayramımız, kutlayın” dediler!

Belki de bu gerçeği gizlemek için 23 Nisan “çocuk bayramı” olarak ilan edildi. Çocuk zihinlere hakikati değil ideolojiyi yerleştirmek için.

Bu sene 23 Nisan’dan çok 24 Nisan öne geçeceğe benziyor!

“24 Nisan da ne ki?” Diyenler çıkabilir.

İçeride 23 Nisan tantanası sürerken, bilhassa hariciye teşkilatı her yıl 24 Nisan meselesine kilitlenir. Bu sene 24 Nisan’ın bir kâbusa dönüşmesi mümkündür. Yeni ABD başkanı adeta bunun sinyalini vermiştir.

24 Nisan’da ne oldu? Ne olduğu değil, dünyaya nasıl yutturulduğu önemli. 24 Nisan bütün dünyaya “Ermeni soykırımı günü” olarak yutturulmuştur. Oysa 24 nisan günü bir tek Ermeni’nin burnu kanamamıştır!

1914’ün son aylarında Birinci Dünya Savaşı Başladı; Osmanlı Devleti de savaşın tarafıydı. Doğu cephesinde Ruslarla savaşıyordu. Bölgede hatırı sayılır Ermeni nüfusu vardı. Yüzyıllardır bir arada yaşamış halkların arasına Ermeni komitacılar girdi. İstiklâl dâvası güden komitacılar Rusya ile işbirliği yaptı. 1914’te 30 bin müslüman katledildi. 1915’te rakam 90 bini aştı. Savaş halinde her ülkenin hükümeti bazı tedbirler alır. Osmanlı hükümeti de tedbir almak ihtiyacı hissetti. Ermeni Patriği, Ermeni milletvekilleri ve Ermeni halkının ileri gelenlerine “Müslüman katliamının devam etmesi halinde icabeden tedbirlerin alınacağı” bildirildi.

Fakat bu uyarı bir işe yaramadı, savunmasız Müslümanlara, kadın veya çocuk demeksizin, saldırılar arttı. Ordu birçok cephede savaş hâlinde olduğu için, cephe gerisinin emniyete alınması gerekiyordu.

24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni Komiteleri kapatıldı, elebaşılarından 2345 kişi devlet aleyhine faaliyette bulunmak suçundan tutuklandı ve Ankara ile Çankırı cezaevlerine konuldu...

İşte Ermenilerin dünyayı ayağa kaldırmalarının sebebi! Bugünkü tabir ile terörist teşkilatların elebaşılarının tutuklanması!

Bunu tercümesi şu: “Bıraksaydınız, katliama devam etselerdi!”

Buraya kadar yazdıklarımıza bakıp, “hani şu meşhur ‘tehcir’ var ya o neyin nesi?” diyenler çıkabilir. Müslümanlar, Türkler yüz yıldır Balkanlardan, Kafkaslardan tehcir ediliyorlardı. Her iki bölgede de ciddi katliamlar yaşandı, bu katliamların korkusuyla güvenli bölgelere yüz binler, belki milyonlar göç etti. Onlar “muhacirler”di. Fakat onların “tehcir”inden bahseden yok! Onların göç ettiği bölgelerde yürütülen katliamlar da kayıtdışı!

İşin tuhafı, biz de yaşadığımız zulümleri yazmadık ve asla dâvasını gütmedik. Çok az kalem sahibi bunları yazıp çizdi.

Peki, “Ermeni tehciri” neyin nesi?

Bunun 19 Mayıs 1915 tarihli kararname ile uygulamaya geçirildiği söylenir. Bu kararname veya geçici kanun “tehcir” kanunu olarak bilinir. Oysa bu Kanun-ı Muvakkat, yani geçici kanun “Savaş sırasında hükümet uygulamalarına karşı gelenler için askerî açıdan alınacak tedbirler”le ilgilidir. Askeri birliklere, savunmayı aksatıcı, asayişi bozucu muhalefet ve silahlı tecavüz gibi durumlarda köyler ve beldeler halkı diğer yerlere sevk ve iskân edilebilecektir. Bu kısacık metinde hiçbir etnik veya dinî topluluk zikredilmemiştir. O yüzden “Ermeni Tehciri Kanunu” iddiası tamamen yersizdir. (Bk: Salâhaddin Kardeş: “Tehcir” ve Emvâl-i Metruke Mevzuatı, Maliye Bakanlığı y., 2012)

Savaş şartlarında göçürme uygulaması yapılmıştır. Göçürülme sırasında askerî koruma tedbirleri yetersiz kalmıştır; çünkü ordu savaştadır. Bazı yerlerde ciddi telefat olmuştur. Bilhassa güneydoğuda aşiretlerin bu telefata yol açtıkları da biliniyor. Buna rağmen, önemli bir Ermeni nüfusu Suriye’ye, Lübnan’a nakledilmiştir ki, bugün oralarda hâlâ çok sayıda Ermeni vardır. Bunların önemli bir kısmı da Avrupa ülkelerine ve Amerika’ya göçmüştür. Şimdi tantanayı çıkaranlar da “diaspora” denilen bu Ermenilerdir…

Her yıl nisan ayında ABD başkanının 24 Nisan’da Ermeni diasporasını memnun. Etmek için ne söyleyeceği bizim kâbusumuz olur. Bu sene mesele renk değiştirmiştir. Eski başkanlar her ne kadar Türkiye aleyhdarı sözler söyleseler de, “Ermeni katliamı” demiyormuş gibi yaparlar.

Bu sene ABD başkanın böyle bir ifade kullanması ihtimal dahilindedir. Çünkü Ermenistan Rusya’nın sahnelediği bir oyunla, bölgede ABD’nin kullanışlı bir cihazı olma niteliğini kaybetmiştir. Ermeniler Azerbaycan’a karşı ağır bir mağlubiyete uğramıştır. ABD bu süre içinde hiçbir şekilde Ermenistan’ı içine düştüğü durumdan kurtarmak için bir şey yapmamıştır. Şimdi hem Türkiye’yi daha fazla kıskaca almak için, hem de tamamen Rusya’nın kucağına düşmüş Ermenistan’a güçlü bir mesaj vermek için ABD başkanının “Ermeni katliamı günü”nü tanıması beklenebilir!

Buna karşı şimdiden tavrımızı açık ve net olarak koymamız gerekir!

Daha başkan konuşmadan sözümüzü söyleyelim: Bu konuda söylenecek her söz yok hükmündedir!

eyuvwpnxeaasam9.jpg

Bu haber toplam 1296 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim