Lozan maddî ve manevî sınırları sıkı sıkıya çizilmiş bir Türkiye ortaya çıkardı.
Bir İstanbul Meclisi’nin 1920’de kabul ettiği Misak-ı Millî var, bir de bizim Lozan’da revize etmek zorunda kaldığımız güdük Misak-ı millî. Biz mağlubiyet ideolojisinin gereği olarak asıl Misak-ı milli’nin bize dayatılan olduğunu sanırız. Öyleyken bile, Lozan’ın Misak-ı milli’si Hatay konusunda delinmiştir.
1930’lar Hitler Almanyasının Avrupa’ya korku saldığı yıllardır. Fransa, Almanların işgal tahdidi altındadır. İngiltere bu şartlarda Lozan’ın ihlaline razı olur ve İskenderun-Antakya Türkiye’ye katılır.
Lozan’ın delindiği vak’alardan biri de Montrö sözleşmesidir. Lozan’da Boğazlardaki hükümranlık haklarımız gasbedilmişti. Fakat kamuoyunun bundan haberi yoktu! Ne zaman oldu? Yine Hitler korkusu ile Boğazlar üzerindeki hâkimiyetimizi tanımak zorunda kalan İngiltere yolu açınca. Meğer Boğazlarda askerimiz yokmuş; hem de 13 yıldır! Ordumuz 13 yıl sonra kendi topraklarımızı “işgal etti”!
Lozan’ın sonraki ihlalleri ayrı bir bahis.
Yunanistan nedir? Emperyalist güçlerin Türkiye’yi terbiye için icad ettiği bir devletçik. Eni boyu, gücü, kapasitesi belli. Yunanistan’ın kendi müstakil stratejisi olamaz. Mutlaka bir büyük gücün gölgesinde iradesini gösterir.
İngiltere, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Yunan sopasını kullanarak Osmanlı Devleti’nin yıkılmasını sağladı. Yunanistan’ın Anadolu macerasının sonucunu Yunanlılar bilmese de İngilizler önceden biliyordu. Anadolu’da yeterince kullanıldılar, bir iktidar merkezi oluşmasına hizmet ettiler. İngilizlerin istediği de buydu.
Dün Ankara’da Dandik Dandies’in küstahane beyanları İzmir’in işgalinden sonra Yunanistan’ın en keskin çıkışı! Döküntü orduları Ankara’ya hayli yaklaşmıştı. Dandies onların yarım bırakmak zorunda kaldığınıtamamladı: Ankara’dan konuştu!
Yunanistan Doğu Akdeniz üzerinden sopa sallıyor
İçerideki gafil mütekait amirallerin sopası da aynı sebeple sallanıyor!
İki ihtimal vardır: Nasıl İngilizler bir asır önce Yunan’ın sırtını sıvazlayıp İzmir’e çıkardıysa, şimdi de Amerikalılar Dandies’in sırtını sıvazlayıp Ankara’ya göndermiştir.
Bu şu demektir: Siz Türklere saldırın. Arkanızda biz varız. Yunan saldırısı Türkiye’yi etkilemez, fakat bu saldırının asıl hedefi yüzyıl önce olduğu gibi siyasi bir değişiklik meydana getirmektir.
ABD bunu yapar mı?
Gidişat onu gösteriyor. ABD Ermeni sopası kullanışlı olmaktan çıktığı ve Suriye’nin kuzeyinde PKK devletini kuramadığı için tek sopası Yunanistanı devreye sokmuştur.
Yunan hariciyesi ABD’nin bu niyetini bildiğinden ön almak için erken hareket etmiş, böylece ABD’ye yaranmak istemiş olabilir.
Her iki halde de Türkiye ABD’nin ülkemizi tebid etme, burnunu sürtme oyunun farkında olarak yoluna devam etmelidir. Türkiye’nin yüz yıl önce en büyük düşmanı dünya hâkimiyetini kaybetmek üzere olan İngiltere idi. O yıkılış anında 20. Yüzyıl siyasi tarihinin en büyük başarısına imza attı: Lozan Andlaşması, yani Yakın Şark İşleri Andlaşması. Osmanlı Devleti’ni yıkarak İslâm dünyasında büyük bir boşluk meydana getirdi. Bu boşluğu kendisi ne kadar doldurdu? O ayrı bahis!
Şimdi ABD Türkiye’nin bir güç merkezi olarak oynamaya başladığı rolden memnun değil. Bu güç merkezini tesirsiz hale getirmek için her türlü aracı kullanmak istediğinden şüphe yok.
Bu defa dünya hakimiyetini kaybetmekte olan ABD’nin Yunan sopası ile Türkiye’nin terbiye edilmesine, tarihin tekerrürüne izin verecek miyiz?
Elbette hayır!
[1] “Barışa Son Veren Barış” Amerikalı mütefekkir tarihçi David Fromkin (1932-2017)’in kitabı. Bilhassa ağzı açık, şuuru kapalı Lozanistlerin dönüp dönüp okuması gereken bir kitap. Biz anlatıyoruz, anlamak istemiyorlar. Belki bir Amerikalının söylediklerini anlarlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.