• İstanbul 12 °C
  • Ankara 12 °C

D. Mehmet Doğan: Cumhuriyet’in milletle yüz yıllık mücadelesi

D. Mehmet Doğan: Cumhuriyet’in milletle yüz yıllık mücadelesi
Cumhuriyet’in 100. yılında diktacı tek parti cumhuriyetinden demokratik cumhuriyete geçiş en temel meselemizdir. Kültleştirilmiş tek particilik, ideolojisiyle, bütün sistemi sarmış ikonografisiyle halkın seçimine meydan okumaya devam ediyor.

resized_d38a0-e78659a41-(1).jpg

Cumhuriyet’in milletle yüz yıllık mücadelesi!

Cumhuriyet tek partili rejimini ne kadar sürdürebilirdi?

Şunu baştan söyleyelim: Türkiye çok partili hayata kendiliğinden geçmedi. 2. Dünya Harbi’nden sonra dış baskılar böyle bir geçişi mecburiyet hâline getirdi. Halkı küstürmekten öte, derinden yaralamış bir siyasetin sürdürücüsü olan CHP, bazı rötuşlarla halkı kandırabileceği zehâbına kapıldı. Asıl mesele “din”di. CHP, Fransız siyaset bilimci Maurace Duvarger’in ifadesiyle, Ortadoğu’da İslâm’ı geriletmek işini üstlenmişti. Bunu her şeyi göze alarak yapmaktan da geri kalmamıştı.

Halka sorulmadan, hatta halkın hissiyatı hiçbir şekilde dikkate alınmadan “inkılâplar” yapılmıştı. Fakat devran dönmüştü, artık seçimi bunca zamandır hiçe sayılan halk yapacaktı. Bu büyük hesaplaşmadan zaferle çıkmak umulabilir miydi? Seçime doğru bazı göstermelik değişiklikler yapıldı, imam hatip kursları filan açıldı. Millet inanmadı!

Siyaseten iktidar!

CHP kaybetti, fakat iktidar siyaseten değişti! Seçimi kazanan Demokrat Parti, gerçek iktidar değişikliğinin altyapısını oluşturamadı.

Siyasî iktidar değişmişti, fakat bürokrasi CHP’nin ideolojik iddialarını sürdürüyordu.

Devletten beslenen sermaye aynı yolda idi. Basın aynı şekilde ideolojik merkezin sesi olmaya devam ediyordu.

Bu şu sonucu doğurdu: Seçimle gelenleri iktidar işgalcisi olarak görmek ve göstermek!

“Cahil halk” din istismar edilerek kandırılmıştı! Halka rağmen halkı düşünen “halkçı” partiyi bu yüzden seçmiyordu! Bu yüzden seçim sonuçları meşru sayılmazdı.

resized_fbfd7-30b6ebdd380pxyetersc3b6zmilletin.jpg

1950 seçimlerinde parti afişi.

Halk neden cahildi?

1950’ye geldiğimizde Türkiye’de okur yazarlık oranı bütün şişirmelere rağmen yüzde 30 civarındaydı. Bazı vilayet merkezlerinde (Isparta, Burdur, Amasya, Bolu, Çorum, Muş, Ağrı, Siirt gibi) lise yoktu. Memlekette üç üniversite vardı, yüksek öğretim gören öğrencilerin toplamı 10 bini bulmuyordu.

Cumhuriyeti temsil etmek iddiasında olan parti, ideolojik bir ilköğretimden ötesini programına almamıştı. Benimsedikleri pozitivizme göre dinin devri geçmişti; kısa süre içinde dindarlık bitecekti. Devrin meşhur Maarif Vekili Hasan Ali’ye göre, köy enstitüleri sayesinde beş-on yıl içinde memlekette dindar kalmayacaktı…

1950 seçimi bu iddiaları bıçak gibi kesti!

Seçimi kazanan Demokrat Parti, Türkiye’nin yakın dönem baskıcı geçmişini tarihe havale ederek yeni bir sayfa açabilirdi. 1932’de başlatılan Türkçe ezan dayatmasını iptal etmek sembolik olarak mühim bir işti. Fakat asıl büyük iş; tek parti CHP’sinin anayasasını değiştirmek, öğretim sistemini devrim tarihi düzmecelerinden temizlemek ve zihinleri bulandıran tek parti sloganlarını ortadan kaldırmaktı.

Devamı: https://www.gzt.com/gercek-hayat/cumhuriyetin-milletle-yuz-yillik-mucadelesi-3746024

Bu haber toplam 771 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim