• İstanbul 23 °C
  • Ankara 28 °C

Doç. Dr. Ahmet Dağ: 28 Şubat ile Kırılan Epistemoloji Sarsılan Ontoloji*

Doç. Dr. Ahmet Dağ: 28 Şubat ile Kırılan Epistemoloji Sarsılan Ontoloji*
Kişilerin ve kurumların neredeyse her şeyin grileştiği bir çağın göbeğinde yaşamanın sıkıntıları vardır. 1991 Körfez Savaşı için Baudrillard, ”pornografik/müstehcen savaş” tanımlaması ve tespiti oldukça anlamlı ve yerinde bir tespittir.

 28 Şubat Darbe sürecini ifade etmek için de yerli sosyal bilimciler ve entelektüeller ”postmodern” kavramını kullanmakta tabiri caizse “icma” ettiler. Yasa-genelge-tüzüklere militarist bir çehre kazandıran sivil görünümlü ama üniformalı bir darbe olduğu için bu kavramsallaştırma oldukça isabetli bir kavramsallaştırmaydı. Bir dönem “Haso-Memo” olarak muamele gören Anadolu insanlarının bürokratik, siyasal, ekonomik görüşlerini ve yürüyüşlerini hazmedemeyen merkez oligarşinin, yargıya militarist bir fonksiyonellik kazandırdığı bir karakteri barındıran darbeciler medya, yargı ve seçkinler zümresi, militan laik bir tutumla hareket etti. Medya, üniversiteler ve yargı organları irtica tehlikesi konusunda brifinglere tabi tutuldu. Hem toplumun hem de mütedeyyin insanların, kapsamlı bir psikolojik harple yüz yüze kaldığı medyada dindarlar ve ümit besledikleri siyasal partinin (RP) sembolleri, spekülatif ve saldırgan bir stratejiyle yağmaya tutulmaya başlandı. Birkaç aktör ve figüranla insanların hassas noktaları iğdiş edildi ve dinî eğilimleri ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Fadime-Müslüm tiyatrosu dindâr kesim içindeki “var olduğu isnat edilen sapkınlıkları” teşhir etme gayreti ile senaryolaştırılmıştı.

1980’li yıllarda İran Devrimi ile Özal’ın liberal politikaları farklı bir sentezi/melezleşmeyi meydana getirdi. Kesimin yaşadığı mağlubiyet ve ontolojik güvensizliğin sinyalleri 1990’lı yılların başında veriliyordu. Yine İslamî düşünce ve teorisyenleri, kısmen toplum dindârlığı yaşamak için partiyi hem araçsal hem amaçsal olarak görüp İslam’ı siyasal bir harekete irca etme hatasında bulundular. İslam’ın sosyal ve kültürel yanları tek boyuta yani siyasal boyuta indirgendi. Kültür, Sanat, Estetik, Edebiyat vb. kaygıları olan Müslüman bireyden çok partinin veya içinde bulunduğu cemaatin sözcülüğünü yapmak için şartlanan, bunun için hikmete ihtiyaç duyan aidiyetçi birey yetiştirildi ve özgün bir birikim elde edilemedi.

Devamı: https://fikircografyasi.com/node/1110

Bu haber toplam 433 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim