Bu karar her ne kadar sembolik olsa da İslamofobi’nin BM düzeyinde tanınması açısından önemlidir. Buna rağmen 21. yüzyılın baskın ideolojisi haline gelmiş olan İslam düşmanlığı ile mücadelede henüz yolun başında olduğumuzu belirtmemiz gerekiyor. Akademik olarak baktığımızda son yirmi yılda yapılan çalışmalarla İslamofobi konusunda temel bir literatürün oluştuğunu söyleyebiliriz.
İslamofobi konusunda bugüne kadar farklı dillerde yüzlerce kitap yayımlandı, düzenli sempozyumlar düzenleniyor ve sürekli yayın yapan akademik dergiler bulunmakta. Bunun da ötesinde İslamofobi kavramının Müslüman karşıtı ırkçılık olarak tanımlanması konusunda bu konuyu çalışan akademisyenler arasında bir konsensüs oluşmuş durumda.
Tabi bütün bu akademik çalışmaları sahaya taşıyacak olan siyasi aktivizmdir. Bu konuda da Batı’da özellikle son yirmi yılda birbirinden bağımsız hareket eden belki onlarca STK kurulmuş durumda. Çoğu amatör olan bu STK’lerin en büyük sorunu ise yeterli mali ve insan kaynaklarına sahip olmamaları. Ulusal düzeyde çalışan bu STK’ler aynı zamanda Fransa gibi ülkelerde ciddi bir devlet baskısı ile karşı karşıyalar. Hatırlanacağı üzere Fransa bu STK’lerden bir kısmını herhangi bir mahkeme kararı olmadan kapattı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.