• İstanbul 20 °C
  • Ankara 23 °C

Evlerini ve Ömürlerini Türkçeye ve Türklere Adayan Öğretmen Çift

Evlerini ve Ömürlerini Türkçeye ve Türklere Adayan Öğretmen Çift
Prizrenli Şükran-Seza Celina;

Dünyamızda bugün sekiz milyara yakın insan yaşıyor. Dört bin lisan konuşuluyor. Bu dört bin de ırk demektir, yaklaşık.

Hepimiz bir şehirde doğarız. Onların ikisi de Prizren’de doğdular. Rumeli’nin orta yerinde, Kosova’nın yüz yirmi bin nüfuslu Prizren’inde. İlki 1950’de, ikincisi 1952’de.

İkisi de Türkçe konuştular büyüdükçe. Anaları babaları Türk’tü zira. Ana dilleri Türkçeydi. Büyüdüler, ikisi de Türkçe sınıf öğretmeni oldular. İlki otuz sene, ikincisi kırk beş sene ilkokulda Türkçe öğrettiler, gençlere.

Türkçe doğdular, Türkçe büyüdüler, Türkçe yaşadılar her ikisi de. Bir ömür Türkçeyi yaşayan çift onlar. Türkçeyi yaşayan ve yaşatan. Erkeğin adını Seza koymuştu ana - babası. Kıza da Şükran, büyükleri. Sezai’nin Seza’sı var sayın.

1973’te evlendiler. Seza 23, Şükran 21 yaşındaydı. Dillere destan bir düğünle. Tam bir Türk düğünüyle. Örf adet ve geleneklere uygundu her şey. Defler çalındı, türküler söylendi, ‘Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar’la Şükran’ın ellerine kınalar yakıldı. Bindallılar giyildi, halaylar da çekildi elbet. Türk düğünü bu.

Kaytan bıyıklı, yakışıklı Seza öğretmen ile Prizren’in en güzel kızı Şükran öğretmen dünya evine girdiler. Nerede? Prizren’de, Eski Saray Mahallesinde, Buyar Codeni Caddesi No 32’de. Böylece, Şükran öğretmenin ‘Tatar’ olan kızlık soyadı ‘Celina’ya dönüşmüş oldu. Allah onlara Boesa, Odesa ve Taner adlı üç evlat nasip etti. Üçü de hemşire. Büyük kızları İsveç’te, küçük kızları Almanya’da, oğulları İsviçre’de yaşıyor senelerdir.

Prizren nasıl bir şehir mi? Batıda, en batıda; sokaklarında, Hoca Ahmet Yesevi’nin Türkistan’ından yola çıkıp Urumeli içlerine kadar gönülleri tertemiz eyleyen Türkçenin konuşulduğu şehirdir İşte Prizren. İster Arnavut olsun ister Sırp, Boşnak, Makedon. Hepsi Türkçe bilir Türkçe anlar Türkçe konuşur Prizren’de. Altı asırdır bu böyledir. Türkçe bir medeniyet dilidir Rumeli’de. Türkçe konuşuyorsanız medenî, şehirli kabul edilirsiniz. Yüz on senedir Türkçe resmen Balkanalrdan çekildiği hâlde, hâlâ da böyledir bu. Ki, Prizren nüfusunun ancak onda biri Türk’tür, sokaktaki her on kişiden birinin ana dili Türkçedir ama herkes Türkçe konuşur.

Prizren, Divan edebiyatımıza, başta Suzî Çelebi olmak üzere yirmi iki divan şairi armağan etmiş entelektüel bir şehrimizdir. Elhak katılırız biz de. Zira bizim de Prizren’e yirmi iki kez gelmişliğimiz, Şar Dağı’ndan gelen tadına doyamadığımız enfes Şadırvan Suyundan içmişliğimiz, elim ayası büyüklüğündeki kaşarlı çüftesinden (köftesinden) yemişliğimiz, bir tanesi yeter de artar bile büyüklüğündeki Prizren tulumbasının lezzetinde kaybolmuşluğumuz, Sinan Paşa Camii mihrabına yüz sürmüşlüğümüz, bitişiğindeki Menta Çayevinin naneli çayından yudumlarken GS-FB maçını televizyondan seyretmişliğimiz, Sneider’in FB ağlarına giden bazukasıyla kendimizden geçmişliğimiz, Fatih Sultan Mehmed’in sahra mescidinde ecdadın ayak izlerini sürmüşlüğümüz, Akdere kıyısındaki Halveti Tekkesi Postnişini Âbidin Şehu ile selâmlaşmışlığımız, Prizren kalesinden aşağıya nazar eyleyip otuz minareyle selam alıp vermişliğimiz olmuştur elbette. Prizren Doğru Yol Kültür Derneği’nde, defalarca edebiyat, sanat, şiir, söyleşi, imza günlerine katılmışlığımız, şu anda Balkanların yaşayan en büyük şair-ressamı Zeynel Beksaç’ı dinlemişliğimiz vardır. Prizren’de Türkçenin nöbetindeki şair Taner Güçlütürk ve şair Canan Özer’le defalarca görüşmüşlüğümüz, şiirin ve Türkçenin zengin ikliminde dizeler terennüm etmişliğimiz de.

Evet, evet, şahidiz; Prizren, sokaklarında sofralarında gönüllerinde gül kokulu Türkçenin buram buram yaşandığı, yaşatıldığı, yaşanıldığı şehrin adıdır. Şehrin ortasından akan Akdere (Bristriça) Nehri kadar akpak, tertemiz, dupduru Türkçenin. Temiz, helal, sahih Türkçenin.    

İşte Şükran - Seza Celina çifti de, biri otuz, diğeri kırk beş sene, Prizren ilkokullarında, Türkçe eğitim görmek isteyen çocuklara bülbül gibi Türkçe öğreten, Türkçe sınıf öğretmeni birer kahramandırlar. Sözde değil ama gerçek birer kahraman. İkisinin de okullarına gittim, sınıflarına girdim, öğrencileriyle konuştum da söylüyorum.  İkisi de birinci sınıf, A kalite öğretmenler. İnanın bana.

Ama bu ‘iki kahraman’ın yazımıza konu olması ‘örnek öğretmen olmaları’ndan değil sadece. Daha başka bir güzellik nedeniyle. İzin ver, açıklayayım ey okuyucu.

Bir çift düşünün, ikisinin de kalbi Türkçeyle ve Türkiye’yle lebalep dolu olsun. Türkçe ve Türkiye sevdalısı olsun. Tarihine kültürüne kara sevdalı olsun.

Şimdi düşünün; bu çiftin iki evi varsa, - birinde çoluk çocuğuyla kendileri oturur yaşar gider elbette - ikinci evlerini ne yapmalılar sizce? Sükran - Seza Celina çiftinin yaptığı şu: İkinci evlerini Türkiye’den gelen misafirlerine tahsis etmişler. Bir ev düşünün lütfen, iki katlı güzel bir Türk evi. Dayalı döşeli. Celina çiftinin oturdukları evin hemen bitişiğinde.

Türkiye’de üç aylığına Prizren Üniversitesi’ne iki akademisyen gelmiş diyelim. Nerede konaklayacaklar doksan gün? Otelde deseniz, maaşları yeter mi? Yetmez. Günde iki yüz elli liradan yirmi küsur bin lira. E bu insanlar ne yiyecek içecek. Üstelik memlekette çoluk çocuklarının geçimi de cabası. Düşünmeye hiç gerek yok: Şükran-Seza Celina çiftinin evi, ne güne duruyor.

2010’dan bu yana Türkiye’den Prizren’e gelen yüzlerce misafir konaklamıştır onların evinde. Onlarca akademisyene ev sahipliği yapmışlardır Celinalar. Ankara’dan, İstanbul’dan, Denizli’den, Sakarya’dan, Trabzon’dan, Edirne’den, Bolu’dan, İzmir’den, Balıkesir’den, Tekirdağ’dan dostlarıyla hemhâl olmuşlardır sofralarında. Abartısız bu bilgiler. Bir kısmıyla bizzat konuştum, misafirlerin.

Konaklama ücreti katiyen almazlar. Türkiye’ye Türklere Türkçeye hasredilmiş bir evdir, bir sofradır, bir gönüldür onlarınki. Para da nedir, ne demektir. Teklif edilmesini bile hakaret sayarlar.

Bitmedi; sofraları da açıktır misafirlerine. Mevsimine göre, yazsa bahçede, hava soğuk veya yağmurluysa evin salonunda birbirinden nefis yemeklerle donatılmış Celina Sofrası karşılayacaktır sizi.

2010’da bir grup Prizrenli Türkçe öğretmeninin Adapazarı ziyareti sırasında tanışmıştık bu çiftle. Ne tanışması, kısa sürede dost olmuştuk. Şükran Hoca artık benim ve eşim Gülseren Hanım’ın ‘ablası’, Seza Hoca da ‘eniştesi’ydi. Şaka değil ha, cidden öyledir. Misafirimiz oldular, misafirleri olduk. Bayram seyran, iyi günde kötü günde telefonlaşırız.

Celinalarla tek anlaşamadığımız konu bu ‘ev’ meselesidir: Her Prizren ziyaretimde tartışırız; Celinalar ‘onların evinde kalmamı’ çok arzularlar, bense, grup getirdiğim/grubun başı olduğum için otelde kalmayı tercih ederim. Darılır kırılırlar. Sonra orta yol buluruz; grubumdan beş-altı yakın dostumla kahvaltıda Celinalar’da buluşur, hâlleşir, hasret gideririz.

Celina kahvaltısı üzerinde durmalıyız: Öyle zengin öyle leziz öyle şahanedir ki Şükran Abla’mın sofrası, anlatamam; öncelikle harika lezzetiyle Şar Peyniri sofranın başköşesindedir. Sonra yumurtalı Pitayka. Bizim Ramazan pidesinin küçüğü ve sarı sarı yumurtalısı. Çok lezzetli ama. Yanında Topli. Bir tür nohut mayası simidi. Hele bir de Şükran Abla’mın kendi elleriyle, içine şeker yerine Türkiye sevdasını kattığı Borovnica reçeli, kavun, kiraz, incir, çilek ve vişne reçellerini tadınca, damağınız bayram edecek ve hangisinden yiyeceğinizi şaşıracaksınız. Vallahi bak. Abartmıyorum. Defalarca denenmiş de oluşmuş bir kanaattir bu. Bir iki üç seferde değil.

Hele TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan, TYB gediklilerinden Bekir Soysal, Ulvi Yavuz, Musa Kazım Arıcan, Enes Kala, Cihat Zafer dostlarımı ağırladığımız 2018 Mayısında bir kahvaltı var ki Şükran-Seza Celina çiftinin meşhur ‘Türkevi’nde, dillere şenlik. Herkes hâlâ her görüşmemizde Prizren’i ve Celina Sofrasının methidi ve doyumsuzluğunu anlatmaktadır.

Tabii, yeri gelmişken söyleyelim: Celinaların sofrasını bu kadar güzel ve leziz yapan sadece yemekleri değil; gülen gözleri, latif sözleri, sizi kendi yakın bir akrabanızın evinde gibi hissettirmeleri.

Onların tüm gönülleriyle Türk, tüm kalpleriyle İslâm, tüm hücreleriyle insan olmalarından geliyor bu lezzet. Vermenin, ikramın hazzını hissederek, bunu biz misafirlerine hissettirmelerinden.

Şükran-Seza Celina çiftinin en başat özellikleri bu: Türkçe ve Türkiye sevgisi.

Ömürlerini Türkçeye ve Türkiye’den gelenlere adamış örnek birer öğretmen onlar.

Misafirperverliğin kitabını, hatta destanını yazan Prizrenli öğretmen ablamız, eniştemiz.

Kırk Kuyu’dan / Fahri Tuna

whatsapp-image-2021-09-16-at-09.29.10-(1).jpegwhatsapp-image-2021-09-16-at-09.29.09.jpegwhatsapp-image-2021-09-16-at-09.29.11.jpeg

Bu haber toplam 315 defa okunmuştur
  • Yorumlar 1
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Diğer Haberler
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim