• İstanbul 17 °C
  • Ankara 15 °C

Fatih Ertugay: Procrustes’in Hayaleti: Anlamak mı Yargılamak mı?

Fatih Ertugay: Procrustes’in Hayaleti: Anlamak mı Yargılamak mı?

“Anlamak öyle bir sancı ki insanın vücuduna bir başka insan daha yerleşiyormuşçasına bir darlık, isyan, bunalma, kabullenme güçlüğü ve daha, çok daha dar bir yerde yaşama mecburiyeti getiriyor.”

(Şule Gürbüz, Zamanın Farkında)

Anlamayı yargılamayla karıştırıyorlar ya da yargılamayı anlamayla.

İnsanlar herhangi bir toplumsal olay ya da herhangi bir politik olay karşısında bir tutum takınıp bir edimde bulunurlar. Her insanın da kendi tutum ve edimine ilişkin bir gerekçesi vardır; bir şekilde tutum ve edimini meşrulaştırır. Ve o gerekçe kendisine göre iyi, doğru, adil ve hakkaniyetli olduğu için o şekilde davranır. Bunları anlamaya çalışmak, illa ki bunlara hak vermek anlamına gelmiyor. Gerek insanların tutum ve edimleri gerekse de bunları gerekçelendirme biçimleri bizimkine uygun olmayabilir, bizimkine benzemiyor olabilir. Fakat bir tutum ya da edimin nasıl gerekçelendirildiğini anlamaya çalışmak; bizimki gibi olmayan iyi, doğru ve adil anlayışının neye yaslandığını kavramaya çalışmak ona hak vermek anlamına gelmeyecektir. Başka bir anlatımla “hadi birbirimizi anlayalım” demek, kaçınılmaz olarak “bana hak vermek zorundasın” demek noktasına varmaz. İnsanlar farklı gerekçelerle ve farklı motivasyonlarla hareket edebilirler ki bu da gayet normaldir.

Anlamak görmek demektir. Anlayamadığımız için yargılamaya başlıyoruz. Ve anlayamadığımız için birbirimize karşı körüz. Hüküm veriyoruz; doğru-yanlışa, iyi-güzele dair kendi zaviyemizden bolca ahkâm kesiyoruz. Akabinde kategorize etmeye, sınıflandırmaya, ayrıştırmaya başlıyoruz. Bizim gibi tercihte bulunmayanları itham ediyoruz. Mesela bir siyasal tercih durumunda benim seçimime ortak olmayanlara karşı “cahiller, bidon kafalılar, IQ’sü düşükler, göbeğini kaşıyan adamlar” diye acımasızca, nefret dolu bir şekilde ve hadsizce nitelemelerde bulunabiliyoruz. Hâlbuki önce bir anlamaya çalışsak, yani “neden o insanlar benimki gibi değil de kendilerininki gibi bir tercihte bulundular” diye sorabilsek bu anlama çabası bizi görmeye götürecek, bir görüş verecek bize. Bu, elbette ki bir çaba gerektiriyor, biraz daha kendi konforlu alanımızdan uzaklaşmayı gerektiriyor. İnsanlar bu çabayı, bu anlama çabasını göstermedikleri için yargılamaya başlıyorlar. Son tahlilde de bizim güzelimize, adil ve hakkaniyetli olanımıza benzemeyen; farklı bir adil, iyi, doğru ve hakkaniyetli kategorisine sahip insanların o iyilik, adilik ve doğruluk fikirlerini yargılamaya başlıyoruz; cahil diyoruz, bidon kafalı diyoruz, göbeğini kaşıyan adam diyoruz; hatta onlara lanet okuyarak (mesela birisi en sonunda “Anadolu’ya lanet olsun” diye bitirmişti konuşmasını) işte, bunlar başlarına geleni hak etmişti diyoruz. Bu yargıdan da doğru ve sağlıklı bir yorum ve bir sonuç çıkmıyor, çıkmaz. Birbirimizi göremiyoruz, bakan körlere dönüşüyoruz.

Devamı: https://www.insaniyet.net/procrustesin-hayaleti-anlamak-mi-yargilamak-mi/

Bu haber toplam 115 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim