“Duvar, çatı, pencere ve kapıdan oluşan sağlam ev günümüzde zaten maddi ve gayrı maddi kablolarla delik deşik edilmiş, çatlaklarından iletişim rüzgarlarının estiği bir harabeye dönüşmüştür” diyor Byung-Chul Han, ‘Şeffaflık Toplumu’ kitabında.
Rivayete göre, Çinliler eskiden birbirlerine kızdıklarında “Tuhaf zamanlarda yaşayasın!” diye beddua edermiş. Sanki bugünlerde dünyada bu bedduaya bir korkutucu bir klip çekiliyor. Bu bedduayla neyin kastedildiğine, ‘tuhaf zamanlar’ ifadesinin sınırlarının nerelere kadar genişletilebileceğine dair bugünlerde gayet çarpıcı fikirler ediniyoruz. İnsanların evlerinin dört duvarı arasında yaşamaya mahkum hale gelmesi mesela, bu zamanın insanı için gerçekten olabilecek en tuhaf işlerden biri değil mi? Medya üzerinden sürekli ‘evinizde kalın’ çağrılarına muhatap olmak kadar ne afallatabilir bugünün insanını. Çünkü on yıllardır tersine inandırmaya, ikna etmeye çalışıyordu aynı medya unsurları onları. Hayat, evin dışındaki bir şeydi, yaşamak evin dışında olmayı gerektiriyordu. Evin içinde kaldığımız her an, dışarıda akıp giden şeylerden mahrum kalıyorduk. Evin içinde bizi yaşatacak bir şey yoktu, eğlence, ışıltı, mutluluk, heyecan hep dışarıdaydı.
Şimdi sadece korkulacak şeyler var dışarıda. Sadece yaşamaya değecek şeyleri değil, hayatın kendisini tehdit eden görünmez, bulaşıcı, yayılıcı, boğucu tehlikeler...
Devamı: https://www.dunyabizim.com/alinti/gokhan-ozcan-evde-tek-basina-h40719.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.