Alıcıların “Şu malı şu fiyata vermezseniz, almayız!” meydan okumasına bizim esnaflardan alıştığımız cevap, uluslararası petrol piyasasında da geçerlidir: “Alma o zaman! Nasıl olsa başka alıcı bulunur!”
Hele satıcı tam-tekel veya yarı-tekel konumunda ise.
Örnek: Avrupa Birliği (AB) ve G-7 ülkeleri Rusya’ya, petrolüne varil başına 60 dolar vereceklerini, bunun da son fiyat olduğunu bildirdi. Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov, şu cevabı verdi:
Diplomatik incelikler ayıklandıktan sonra geriye kalan, tam bir Kapalıçarşı üslubu ile “Almazsan alma!” gibi görünüyor. Yine de bir pazarlık payı var gibi: “Yok. Bu fiyata hiç olur mu?”
Dünyada şu anda en ucuz petrolün varili 74, en pahalısı 85 dolar. Bu durumda AB, Rusya’ya, petrolde varil başına 25 dolar indirim teklif ediyor. Rusya bunu kabul etmek zorunda mı? G-7’de AB üyesi olmayan Kanada ve İngiltere var. Bu iki ülke de çoktan Rusya’dan petrol alımını yasakladı. Dolayısıyla, burada sadece AB ülkelerinden söz ediyoruz. 28 AB ülkesinden üçü, Polonya, Estonya ve Lituanya, sadece tavan fiyat değil, Rus petrolünün tamamen yasaklanmasını savunuyor. Şu anda Rus petrolü gelmezse, başının çaresine bakamayacak ülkeler belli: Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya. Her ne kadar AB üyesi olsalar da bazı eski “Doğu Bloku” ülkeler, Rusya’dan gaz da petrol de alacaklarını umuyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, geçen hafta şahin gibi başlayıp kuzu gibi bitirdiği ABD gezisinde, Başkan Biden’dan “süper agresif” diye nitelediği enflasyonla mücadele paketinde değişiklik istedi ama olumlu bir karşılık değil, onun yerine bir ekonomi dersi aldı! Macron’un G-7 içinde petrol için tavan fiyatı talebine karşı çıktığı öne sürülmüştü ama Macron, bu ziyaretinde petrol fiyatı meselesini de kökten çözecek bir başka şey, yani Biden’ın Putin’le görüşerek, Ukrayna savaşını bitirmesini talep etti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.