• İstanbul 19 °C
  • Ankara 21 °C

Hasan Ali Yıldırım: Dışarısı bomboş! Ne varsa hepsi içeride

Hasan Ali Yıldırım: Dışarısı bomboş! Ne varsa hepsi içeride
Hepimiz evlerdeyiz.

Birçoğumuz eve ‘tıkıldığımızı’ hissediyoruz; böyle dillendirmesek bile. Aslında eve tıkıldık, doğru. Çünkü bugüne kadar dışarıya mahkûm edilmiştik. Dışarıya ve hıza. Başlarda daha bir şikâyet etsek de geçen yüzyıllarda iyicene alışmıştık bu mahkûmiyete. Daha doğrusu, mahkûmiyetimizi memnuniyetimize dönüştürmüştük; hızla. Hızlı gidip geldik, hızlı yiyip içtik; hızlı düşündük, hızlı çözüm ürettik… Hızlı yaşadık. Hızla yaşadık.
Bir de ne görelim! Şimdi muvakkaten dahi olsa durup dinlenmemiz isteniyor bizden; oturmamız. Durulmamız. Sonra yeniden hıza kölelik etmek üzere biraz duralamamız…
Elimizden alınan sükûnet, şimdiki hâlimizin yegâne kurtarıcısı. Hem de hıza bunca alışmış, hızsızlığı bütünüyle hayatımızdan dışlamayı kanıksamışken. Öyle ya hız demek, yaşamak demekti bizim için. Hız, içeride değil, ancak dışarıda aranıp bulunabilecek bir şeydi üstelik. İnsanın ‘kendi iç hızını’ ayarlayabilmesi kendi tekelinde bile değilken.
Hız becerisini, kullandığımız alet-edavattan da bekler hâle gelmiştik. Aynı işi az-biraz daha hızlı yapabiliyor diye filân aletin o modeline değil de bu modeline avuç dolusu para vermekte hiçbir beis görmemeye alıştırılmıştık.
Hızdan haz almaktı bizimkisi.

Hızsızlık Kuraklığı

Hız varlığımızın mütemmim cüzü.
Geçen yüzyılın ünlü düşünürü Paul Virilio’nun ifadesiyle hız, hürriyetin tezadıydı. Ama biz, tab’an sahip kılındığımız her türlü hürriyeti, biraz daha hız karşılığında canı gönülden feda etmeye alıştırılmıştık bir kere. Yeter ki hızlandıkça daha az hissetmeye ve daha da az düşünmeye başlayabilelim. Bunun için ‘kazara olmayan’ her türlü kazaya bile razıydık: sakat kalmaya ve can vermeye hatta.
Yeter ki hız bizi uzaklara götürebilsin. İçimizden uzaklara!
Gelgelelim birkaç haftadır bizden, bırakalım hızımızı düşürmeyi, handiyse onu sıfırlamamız bekleniyor. Ne keskin bir fren sesi bu içimizdeki. Ruhumuzun asfaltında derin ve kapkara izler bırakan bir fren. Durmak mecburiyetindeyiz; duraklamak bile rahatımızı kaçırıyorken.
Şimdi durmak, evimize kapanmak mecburiyetindeyiz. Dışarıda ölüm kol geziyor; göze görünmeyen, ecinni bir ölüm bu. Kurbanını dikkatsizlerden seçen.
Dışarıda insan insanın kurdu. İçerideyse kendisinin.
Zaten asgariye inmiş hukuka rağmen kapı komşunuz sizi ölümcül dişleriyle ısırmaya hazır bir kurt. Mahallenizdeki tanıdıklarınız, işyerinden arkadaşlarınız, uzak ve yakın akrabalarınız. Hane halkı bile!

Devamı: http://www.gercekhayat.com.tr/yazarlar/disarisi-bombos-ne-varsa-hepsi-iceride/

Bu haber toplam 296 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim