• İstanbul 20 °C
  • Ankara 22 °C

Hikmet Özdemir: “Z” KUŞAĞI

Hikmet Özdemir: “Z” KUŞAĞI

  Yörükzâde
İlk  işimiz gün ışıyınca kadar oyun oynamaktı.Sokak aralarında
,beş taşlarımızı toplardık .Dibek taşı önünde
toplanınca,sokağı kapatan ipi gererdik, oyunumuz için . Sokaktan
geçen kadınların ,erkeklerin  ayaklarına takılırdı oyun
ipimiz.“İp bukağısından”  kurtulmak isteyenler ;önce
ayaklarını sıyırırlar,sonra bedenlerini sekiz dokuz yaparak eğip
büküp   ter dökerlerdi.Sabırlı   yaşlılarımızdan ,gülerek,
“Sizin okulunuz yok mu çocuğum?” Diyenlere omuz silkerdik. Bu
omuzlu  cevabımıza alışıktılar.Aldırmazdık, gelen geçen
teyzelere, amcalara.Hemen   halka halka olurduk ,oyunumuza başlamak
için.Derslerimizden önce gelirdi oyunumuz,kan ter içinde kalırdık
,kendimizden geçercesine.Tek  işimiz, oyunumuza dalıp gitmekti.

           _Şimdi Dersteyiz_

Çantalarımızı kapınca, okulumuza koşardık.Ödevlerimiz bizi
beklerdi,kulakları kırışmış defterlerimizde.Eksik ödevlerimizden
dolayı,öğretmenimize  bizi gammazlayacak olan bu defterlerimizden
korkardık.Her şeye rağmen, “Oyun” bizim için vazgeçilmez
eğlencemizdi.

Öğlen  yemek zili çalınca,çıkarmazdı öğretmenimiz bizi
teneffüse.“Matematik  yapalım çocuklar.” Nakaratıyla.  Oyuncu
ekip arkadaşlarımız,kapıda sabırsızlanırlarmış, ne
gam?Beklesinler,biz hazırlanıncaya kadar.

Duvardaki haritamız da usanmıştı, bizi karşısında görmekten.
Haritanın renklerinde,parmaklarımızla gezerdik; dağları, ovaları
ve o güzelim sahilleri.Yaylalardan  başlardık, temiz hava
almaya.Sıraya girerdik,sırt sırta dizilmiş  Toroslar’ın
eteğinde, ayran içmeye.Nehirler, dereler ararken; en kolayını
bulmaktı, işimiz.Eğlenceliydi  yuvarlanmak,ovalarımızın
yeşilliklerde.Halay çekerdik beyaz  mendiller elimizde;Kızılırmak
nehrinin çağıltısını duya duya.

Ege Bölgesinin ırmaklardan “Mendereslerin” büyüğünden
çıkıp;küçüğünün  kıvrımlarında saklanırdık, körebe
oyunlarımıza nispet.Dolaşmaktan ayaklarımızın dermanı
kesilirdi,uçsuz bucaksız Konya Ovası’nda.Soluk almak gelirdi
aklımıza Mevlana Türbesi’nde.Sıra sıra odalardan çevreye
dağılan    “Neylerin sesine” kulak verdikçe, içimiz yanardı
İlahi aşk ateşinden.

Munzur Yaylası’na gitmek isterdik,
“Muzırlığımızdan.”Bağrımızı ıslatırdık, buz gibi
sularla,yazın sıcağında. Coğrafyayı  çok sever gibisinden ,dersi
kaynatmaktı  “İlk hedefimiz.”

Sıra Marmara’ya gelince,‘Zeytinliktir buraları’ diye
başlardık, öğretmenimizin  çağrısına  ‘ destek olmak için.’


Dersten çıkış zili çalınca, “ Üzüntümüzden,”  kendimizi
bahçeye atardık.

Kaldığımız yerden başlardık;okul bahçesinde bizi bekleyen,dizili
taşların başında. Taşlar, ‘küsmesin’ diye yeniden dizerdik
üst üste.Siyah önlüklerimizin üstünde bekleyen ak
yakalıklarımız,boynumuzu çizse  de.Okullu olmanın cakasını
satardık,mahallemizde.Önlüğümüzden kopmuş  beyaz
düğmelerimiz,sallanırdı beş taşın üstünde,saat sarkacı gibi
usanmadan.

Ne çabuk çalardı derslere giriş  zili?! Ne zaman gelmişti
yanımıza rakip oyuncularımız ?!Her şey yarım kalırdı yine.
A’dan Z’ye  “Üzüntümüzden,” acıkırdık yine.

_Okul Çıkışı Ziline “Üzüldük_ ”

Oyun hazırlıklarımıza kaldığı yerden başlardık.Hızlanırdık,
unuttuğumuz evlerimize değil,oyunlara  yetişmek için. Her daim ,
‘Derslerimizde  kalırdı  aklımız.’

Önlükten sarkan düğmelerimiz,süt tozu bardaklarımız ve resim
defterlerimiz;çantamıza girmemek için  bizimle inatlaşmaktan
vazgeçmezdi.Tarih  ve coğrafya atlasımız da yer ayrılmayı beklerdi
çantamızın  dışında.Yanında duran boynu bükük pergelimizi,açı
ölçerimizi ve cetvelimizi tıkardık  tahta çantamıza. Gerçi bu
işler,bizim gibi  oyun sevdalısı çocuklara hafif gelirdi.Her şey
oyunumuz içindi.

_ Z Kuşağı ve  Bizim İcatçı Muammer_

Oyuna   başlama  zamanını, itişip kakışmayla  geçirirdik
.Yorulunca, oyunumuza dönerdik,kaldığımız yerden. Hiçbir zaman
anlaşamadığımız “kim başlayacak! “ sorununu, çok az kişide
olan,  delikli  yüz  paramızla çözerdik. Başlardık yazı -tura
atmaya.Yer çamurluysa  dik gelirdi yüz  paramız.Umutlarımız ve
heveslerimiz de dikleşirdi karşımızda.Ama bir an önce, oyuna
başlamaktı  amacımız.Bu hevesimize  her zaman taş koyan Muammer
arkadaşımız  ,tetikte beklerdi oyun  dışı bıraktığımız
köşesinde,bize icatlarını anlatmak için. Mavi gözlü
Muammer,saymaya başlardı buluşlarını:

“Arkadaşlar,benim icadım şöyle olacak.Lastik pabuçlarımızın
yerine,spor ayakkabılarımızda,Janjanlı ışıklar yanacak.Hem de
zil  sesi çıkaracak, yürürken bu ayakkabılarla!”diye.Dinletmeye
mecbur ederdi herkesi.

“Kol saatlerimizin kayışına,gizli mikrofonlar
koyacağım.Müdürün odasını dinleyeceğiz.Sınav sorularını
önceden öğrenip,hep iyi notlar alıp sınıfımızı rahatça
geçeceğiz.” Diye devam ederdi buluşlarını anlatmaya.Pek
sevinirdik, bitmeden Muammer’in sözleri.

“Mezarlıkların içindeki ölüleri  dinleyeceğiz,doktorların
kulaklıklarıyla. Acaba o mezarda yatan kişileri,nasıl
sorguluyorlar,diye. Acaba Cennetteler mi? Cehennemdeler mi ?Onları
bilebileceğiz.” Sözlerine, kulak kesilmiştik hepimiz.Hayal- meyal
karışığı sözleri, dinleye dinleye usanmıştık.Burun kıvırıp,
kaldığımız yerden oyunumuza  başlardık.Dikkatlerimiz başka yöne
çekilince;üst üste dikilmiş taşlara, tekme atmıştı kopuk
Kasım.O anda herkes,çil yavrusu gibi dağılmıştı.

“Çanak çömlek patladı !”deyip kaçardık   bu karmaşadan. Bu
kez, fırlayan taşların birisinden kafası yarıldı,‘İcatçı
Muammerin.’ Muammer’in sadece kafası kanamadı,buluşları da
dağılmıştı  kafasından.

  Külcünün  İsa,  atılırdı  hemen söze:

“Sağdıcım  Muammer ,demedim mi ben sana! ‘Garışma Allah’ın
işine !İşte böyle taşlar çarpar başına.Bu gidişle,daha çok
gazalar gelir başına!”

Oyundan hiç bir çocuk, ortalıkta kalmamıştı.Korkudan herkes
tüymüştü alandan.Mahallelimiz,yardıma geldi.Muammer’i  tez elden
‘ Uçurdular’ hastaneye.

Ellerini, koltuk altlarında ısıtan anası Zeliha teyze, seslendi
uzaktan:“ Demedim mi ben sana!İcat çıkarma   oğlum Muammer
diye!’ ‘Gir çabuk eve!’dedikçe, bunlar geliyor senin
başına!”

               _Z Kuşağı Mesajı_

  Milenyum yıllarının  üstünden geçince tüm  icatlar,
Bilgisayarlar, cep telefonları,internetler  girdi hayatımıza. Uzaya
gezi bileti alanlar olmuş bu zamanımızda.Girmişler sıraya seyretmek
için, Alem-i Dünyayı. İki yüz elli bin dolarmış gidiş geliş
uzaya.Komşuya gider gibi.

Toy çocukların  bitmeyen  Colası, ellerinden eksik olmayan
tostları, pantolonlarının kotlusu,ayaklarındaki spor
botlusu.Ağızlarına sakız yapmışlar  sözleri:

“ Hey Maayk  Ne haber! Hey  Corc!Versene boç!”

Tekerlemeleri dillerinden   eksilmezdi.  Ve de sırtlarında, rüzgardan
uçuşan Palmiye desenli gömlekleri.Deri ceketlerinin  yakalarında,
“ Şerif” yıldızlı kovboy  gençler.!Kot ceketli
liseliler,“Okullarını  kırmışlar!’  Saatte  yüz kilometre
hızla, Rallide  kanatlanır  motosikletlileri.Dizleri  üstünde
bilgisayarları,ışık hızında gezer parmakları
tuşlarında.Şimdi adına, “Z kuşağı” diyorlar. Varılınca
üstüne;Z kuşaklarına  kalkan olur, dedeler ve  nineler.Toz
kondurmazlar ‘Kıymetli torunlarına.’Unuturlar mı hiç ;kendi
çocukluk günlerini ve  hoyrat  gençlik  anılarını…

  Sıra modern matematik dersine gelince, başlarlar cevap üretmeye  Z
Kuşağı:

  “Gaus teorisi mi kaldı  akıllarda, şimdi de boş yok
kümelerde.Hepsi de etkisiz eleman peşinde. Herkes yaşamıştır  bu
hikayeleri  küçüklüğünde.Sayın sepetleyin bakalım, nesilleri
A’dan başlayıp  okumaya,Z’ de tamamlayın alfabeyi.Son harf zaten
Z !Çıkmaz sokakta kaldık hepimiz..”

“Nesiller arası bu çatışma hiç bitmez ey dostlar! Bakın kendi
işinize! Ey tecrübeliler, görmüş geçirmişler!Hatırlayın siz de
çocukluğunuzu ve de gençliğinizi, aynı tekerlemeler yok muydu
dillerde?” ‘Bizim zamanımızda…’  Diye başlayan sözlerin
ardı arkası kesilmeyecek,  siz bu dünya durdukça.”

  “Adımız ister A kuşağı olsun,isterse   Z kuşağı.Fark
etmez;yeter ki ispatlayalım kendimizi icat peşinde.” Cümleleriyle
tanımladı, kendini  Z kuşağı. Sıra  "Robot İnsan "icadına
gelince, hak verirsiniz Z kuşağına. Ya siz kendinizi nasıl
tanıtıyorsunuz bu Z Kuşağı karşısında,.

Bu haber toplam 174 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim