Hülya Yazıcı: “Benim İlâhi olanla ilişkim, O'nun sonsuz güzellikteki yaratışını anlamaya çalışmakla; O'na hayranlığımla ilgilidir.”

Hülya Yazıcı: “Benim İlâhi olanla ilişkim, O'nun sonsuz güzellikteki yaratışını anlamaya çalışmakla; O'na hayranlığımla ilgilidir.”
Yazar Selvigül Kandoğmuş Şahin'in, Ressam Hülya Yazıcı ile sanatçı kimliği, çocukluğunun İstanbul’u ve sanatın toplumdaki yeri konulu söyleşisini ilgilerinize sunuyoruz.

Hülya hocam öncelikle söyleşi için teşekkürlerimi sunuyorum. Sizin çocukluğunuz Çengelköy’de geçti ve oradan Küçük Yalı’ya doğru uzanan, İstanbul’un değişim ve dönüşümünü, bahçeli evlerden, ağaçlıklı yollardan, sıcak komşuluk ilişkilerinden, sıkışık devasa binaların olduğu, kalabalık bulvarlara kadar uzanan, kentsel değişim ve dönüşümü ve insan ilişkilerine de yansıyan bu hızlı betonlaşmayı sizden dinlesek, çocukluğunuzun o müstesna anılarıyla şahitlendiği zamanları size sorsak bize neler söylersiniz?

Ben teşekkür ederim. O güzel yılları ne kadar yâd etsek az gibi. Hayatımızdan çıkardıklarımızla yerine koyduklarımızın bizi ne kadar fakirleştirdiğini çok hızlı bir dönüşümün tanığı olan yaşıtlarım bilirler. Bugün o yıllara dönüp baktığımda her şeyi paylaşmanın ruhumuzda bıraktığı doygunluğu ve lezzeti, bizi büyüten şeyin asıl bu olduğunu görüyorum. Şehrin, metropole dönüşümünün tarihine şahit olmak, önemli ölçüde yabancılaşmayı da beraberinde getiren bir süreç.

Çocukluk yıllarım Çengelköy sırtlarında mavi ile yeşilin buluştuğu, insanın ve yapının parmakla sayılacak kadar az olduğu, herkesin birbirini tanıdığı ve kimsenin yalnızlıktan kaynaklanan çaresizliklerden şikâyet etmediği bir döneme ait. Mahalle ortamının sıcaklığında geçen o sıcak ve güvenli yıllardan anlatacağım öyle çok anekdot var ki fakat bu sınırlı röportajın içine sığması mümkün değil sanırım. Çengelköy’den Beykoz a kadarki sahil şeridi bugün az da olsa eski yılların görünümünü koruyor hatta dikey olarak tepelere doğru yayılan kentleşme bu hızlı dönüşümün ne var ki olumsuz göstergesi. Artık mahalleler bir apartmana yahut dışarıya yalıtımlı, steril sitelere dönüşmüş durumda. Anadoluhisarı’nda, Kanlıca ve Beykoz’da yaşayan teyzelerim ve onlarla geçirdiğim uzun zamanlar ve hayatlarına dâhil olduğum yatılı misafirlikler, unutulmaz anılarla hala zihnimin önemli kısmında özel yerini koruyor. Yalnızca birinden bahsedeyim o yıllarda yazlık sinemalar revaçta Çengelköy de de Nur Sineması var. Ahşap sandalyelerin belli bir düzene göre sıralandığı, çekirdekçi ve gazozcunun buz gibi gazoz şişelerine çın çın vurarak aralarda dolaştığı, yakın binaların balkon ve pencerelerinden her gece tekraren izlenen haftalık filmlerin oynadığı yazlık sinemaların bir de çocuk versiyonu vardı bizim için ve her gece burada kendinize bir yer bulmanız mümkündü. Yeşilçam’da çalışan komşumuz Harun ağabeyin getirdiği renksiz ve sessiz sinemanın en iyi örneklerini, bizim evin duvarına çivilediğimiz beyaz bir çarşafta düzenli olarak ve mahallenin bütün çocuklarıyla birlikte izlediğimiz o güzel günler. Charlie Chaplin, Laurel Hardy, Türkan Şoray ve Ayşecik filmleri…

Devamı:https://www.dunyabizim.com/soylesi/hulya-yazici-benim-ilhi-olanla-iliskim-o-nun-sonsuz-guzellikteki-yaratisini-anlamaya-calismakla-o-na-hayranligimla-ilgilidir-h46120.html

Bu haber toplam 690 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim