Uzak denizlere yelken açarlar. Her kelimeye bir kabuktan gidilir. Nasıl ceviz yemek isteyen önce o lezzetin kabuğunu kırması gerekirse, bir kelimenin anlamına ulaşmak isteyen de sesini ve tınısını duyumsamak zorundadır. Kelimelere kabuğunu tıklamak suretiyle adım atılır, fakat onların dip anlamlarına vasıl olabilmek için künhüne varmak gerekir. Kelimelerin künhü onların kulağına ilk okunan anlamlardır. Şimdilerde buna “etimoloji” deniliyor. Kelimenin mahreci ve menşei aynı zamanda o kelimenin hangi anlama matuf olduğunun da göstergesidir. Günlük hayatta kelimelere sözcük muamelesi yaptığımızdan dolayı onların organik karakterlerini göz ardı ederiz. Halbuki “kelime” kelimesinde de açıkça görüleceği gibi bir doğurganlığı bünyelerinde barındırırlar. Arapça “kelimetün” ifadesinin sonu te’nis tâ’sı ile (dişil, müennes) bitmesi tesadüf değildir. Zira kelime kendisinden başka bir kelimenin dünyaya geldiği, türediği bir hakikate işaret eder. “Sözcük” ise hem küçültme anlamını hem de üreme kabiliyetini yitirmişliği çağrıştırır. Birkaç örnek vermek suretiyle meseleyi sağlam bir zemine oturtmaya çalışalım:
Devamı: https://www.milligazete.com.tr/makale/5002825/huseyin-akin/kelimelerin-kalbi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.