Geçtiğimiz yıllarda “Hüseyin Çelebi” ismiyle yazı dizileri yapıyordum. Bazen “tekrar mı başlasam” diye düşünmüyor değilim.
Çünkü günümüzde gezi yazılarında yahut belgesellerde ekseri; yiyecek, içecek, eğlenecek yerler yazılıyor veya anlatılıyor. Tarihi ve kültürel boyutu es geçiliyor.
Oysa gezi yazı veya belgesellerin asıl amacı, o şehrin önce tarihini, tarihi şahsiyetlerini, ekonomik-sosyal ve kültürel boyutlarını anlatarak şehrin sahiplenilmesini sağlamaktır.
Gelin görün ki, reyting uğruna veya daha çok okunsun diye magazinden öte geçmeyen işler yapılmakta.
Edirne deyince de akla gelen; köfte-ciğer ve roman vatandaşlarımızın müzikal eğlenceleri. Edirne bunlardan mı ibaret? Geçelim.
Edirne’ye yolum düşünce gezmeye-görmeye, bilgilerimi tazelemeye başlamadan önce, “Bir şehre varınca oranın ulu kişisi ziyaret edilmeli” düsturunca, Hasan Sezai Hz.leri ziyaret edilip ruhaniyetine selam verilerek Fatiha okunmalı.
Hazan Sezai Hz.lerinden sonra Edirne’nin ilk medreselerinden II. Murad’ın yaptırdığı ilk cami ve medrese olan “Dar’ül Hadis Camii” ve evlatlarının kabirleri ziyaret edilmeli.
Her iki mekân da şehri süsleyen Tunca ile Meriç Nehirlerinin yakınında. Buradan hareketle, Selimiye Camii ve civarındaki tarihi mekânları görülüp, “Eski Camii” ya da diğer adıyla “Ulu Camii’ne”, oradan da “Üç Şerefeli Camii’ne” varabilirsiniz.
Devamı: https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/huseyin-ozturk/edirneye-yolunuz-duserse-40252.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.