Özgüven patlaması, görgüsüzlük, kibir, pişkinlik, istihzalı gösteriler, güvendiği çevrelerin pohpohlamaları yerle bir oldu.
On binlerce insanın sabaha kadar yollarda kalması, yüzbinlerce insanın evinden çıkamaması, en basit belediye hizmetinin yapılmaması umurunda değildi.
BALIKÇI PAZARLIĞI VE EKREM’İN EGOSU: İSTANBUL BİR HİÇTİ!
Şehrin ana caddelerinin bile açılmaması, belediye otobüslerinin yollarda kalması, tuzlama araçlarının kendini bile kurtaramaması Ekrem’in egosunun yanında bir hiçti!
Böyle bir sorumluluk hissetmiyordu bile. Büyük bir kriz yaşanıyordu ve o nasılsa birkaç süslü lafla bunu da üstünden atardı. Rahattı. Çünkü bütün işlerini bugüne kadar öyle halletmişti.
İstanbullunun öfkesi burnundayken o gidip İngilizlerle rakı-balık yapıyordu. Nasılsa olağanüstü bir durum vardı. Nasılsa kimse dışarı çıkamazdı. Nasılsa kimse bu toplantıyı bilemezdi. Kimse fark etmezdi. Bir şeyleri gizlemeyi biliyordu. O bu konuda zaten mahirdi!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.