Ramazan geldi, ramazana dair konuşulacak, yazılacak. Eski ramazanlar ve adetleri hatırlanacak ve hatırlatılacak. Ben de Ruşen Eşref'in Ayrılıklar (İstanbul: İkbal Matbaası, 1923) isimli eserinden eski İstanbul ramazanlarının vazgeçilmezi olan davulcuları anlattığı "Davulcunun Manileri" başlıklı bölümü aktarayım. İşgal yıllarında geçen bir ramazan olduğunu hatırlatayım. Ara başlıkları ben ekledim. MAHYALAR VE MAHYACILAR "Penceremden İstanbul'un minarelerine bakıyordum. Şurada burada şerefeler birdenbire aydınlanıveriyor, güya karşı ufukta küme küme ateş böcekleri uçuşuyordu. Çocukluğumuzdaki ramazanlar aklıma geldi. O vakit müezzinler iftarlarını bitirirler, yarıma doğru şerefelerden üçüzlü kandiller tane tane sarkmaya başlardı. Gökten damlarken minare boğumlarına takılakalmış yıldız kırıntıları gibi insana esrarlı birer heyecan verirlerdi… Gerçi şimdi şerefeler daha parlaklaştı, daha haşmet kazandı. Fakat eskileri, şüphesiz daha uhrevî, daha kâmildi. Sonra terâvih vakti, bu altın çemberlerin arasında tane tane yarı sönük kandiller belirir, karanlığa dizi dizi sarkar, sağa yükselir, sola kayar, titreşir, uçuşur, muallakta birer yazı, birer tasvir peyda olurdu. Sanki minareler teravihten çıkan Müslümanlara mükâfat olarak nurânî ve hevâî bir göz şenliği hazırlardı. Karanlıklar içinde ağır ağır çoğalan bu silik parıltılar yine ağır ağır erir, kendi kendilerine kararırlardı. O vakit dünyada bana en ziyade gıpta ve üzüntü veren sanatkârlar mahyacılardı. Mahyacıları insanlardan ayrı ve meleklere yakın harikulâde hünerli bir nevi semâ sâkinleri tasavvur ederdim.
Devamı: https://www.fikriyat.com/yazarlar/ismail-gulec/2023/03/23/eski-istanbul-ramazanlarindan-bir-hatira
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.