Bir ülkenin yabancı güçler tarafından işgal edilmesini hatırlatır tarzda asıl sorunlarla (kültür, bilim, sanat, düşünce vb.) değil, kurgulanmış, uydurulmuş, saptırılmış, salgınlaştırılmış, irapta mahalli olmayan, yani konu olmayan konularla insanların, toplumun, aynı zamanda devletin uğraştırılmasını reddederken, yaşasaydı, ihtimal karşı duracağı sezgisiyle, Fethi Gemuhluoğlu’nu hatırlamanın, hatırlatmanın yanında bir vefa borcu olduğudur. Daha önce yayınlanan yazıyı, küçük eklemelerle yayınlıyorum.
“Bu ülke”, derdi arada bir: “Bir kedi gibi yavrularını yiyor.”
Kendine özgü benzetmeler ile anlattığı konuların iyice anlaşılmasını sağlamak için yerine göre şiire, yerine göre halk deyimlerine ve atasözlerine başvururdu. Ama bunlar anlattığı konulara farklı bir boyut ve vurgu katardı. Türkçenin sahip olduğu sadeliğin kıvraklığını, mecaza yatkın kullanışlığını, somut gibi görünen yapısının soyutu işaret edebilen enginliğini, akışkanlığını ve ahenkliliğini adeta ilk olarak keşfederek duyumsardınız. Ancak, “söz orucunda” ve “yirmi yıldır yazı orucunda” olduğunu hatırlattığında, Türkçenin imkân deryasının sınırsızlığına sanki gizli bir göndermede bulunurdu.
Devamı: https://www.milligazete.com.tr/makale/5645959/ismail-killioglu/fethi-gemuhluoglu
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.